Charlie Chaplin Kimdir? Hayatı Hakkında Bilgi - Bilgihanem https://bilgihanem.com Thu, 24 Dec 2020 18:08:20 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.0.7 Charlie Chaplin Kimdir? Hayatı Hakkında Bilgi https://bilgihanem.com/charlie-chaplin-kimdir/ https://bilgihanem.com/charlie-chaplin-kimdir/#respond Thu, 24 Dec 2020 10:00:53 +0000 https://bilgihanem.com/?p=21815 Sessiz sinemanın sembolü haline gelen Charlie Chaplin, güldürürken aynı zamanda ağlatmayı başaran ender oyunculardan biridir. Gerek meslek hayatındaki başarısı, gerek zor yaşam koşulları ve gerek kulağa küpe olacak sözleriyle çok önemli bir yere sahip olan Charlie Chaplin'in biyografisi gelin birlikte öğrenelim.

The post Charlie Chaplin Kimdir? Hayatı Hakkında Bilgi first appeared on Bilgihanem.

]]>
Sinemanın dünyaca ünlü isimlerinden biri olan Charlie Chaplin, kişiliği ve meslek hayatındaki başarısı ile pek çok kişinin hayranı olarak takip ettiği isimlerden biri olmuştur. Özellikle canlandırdığı Şarlo karakteri ile oldukça benimsenmiştir. 16 Nisan 1889 yılında dünyaya gelmiş olan ünlü oyuncu, yaşamı boyunca sadece sinemadaki başarısı ile yetinmeyip birçok alanda da çaba sarf etmiştir. Oyunculuk mesleğine ek olarak; yazar, yönetmen ya da bir besteci kimliği ile görmek mümkündür.

Sinema sahnelerinde seyirci ile çok küçük yaşlarda tanışmış olan oyuncu, son derece zor bir çocukluk dönemi geçirmiştir. Anne ve babasının ayrılmış olması bu konuda en büyük etkenlerden biri iken, annesini çok erken kaybetmiş olması yaşamını daha da zorlaştırmıştır. Sürekli alkol alan bir baba ile yaşamak zorunda kalması ise zaman zaman sokaklarda yatmasına neden olmuştur.

Ludwig Van Beethoven Kimdir? Hayatı ve Eserleri
Ludwig Van Beethoven Kimdir? Hayatı ve Eserleri

Ünlü bir oyuncu olması ve hakkında çok fazla şey yazılmış olmasına rağmen Charlie Chaplin hakkında bazı bilinmeyenler onu daha merak edilir kılmaktadır. Özellikle filmlerinin siyah beyaz olmasından dolayı mavi gözleri çok belli olmamaktadır ve bu bilgi pek çok hayranının bile bilmediği bilgiler arasındadır. Bilgihanem okurları için hazırladığımız bu makalede ise Charlie Chaplin hayatı hakkında daha önce duymadığınız bilgileri öğreneceksiniz.

Charlie Chaplin Kimdir?

Sinemanın sessiz kahramanlarından biri olarak tanınmış olan Charlie Chaplin, Şarlo karakteri ile kısa sürede bütünleşmeyi başarmış ve pek çok izleyicinin algısında bu karakter ile yer etmiştir. 16 Nisan 1889 tarihinde dünyaya gelen Chaplin, palyaço karakteri ve melon şapkası ile yüzümüzü güldürmeyi başarmış değerli bir isimdir.

Asıl adı Charlie Spencer Chaplin olan ünlü isim, sinema dünyasına girmeden önce oldukça zorlu bir hayat geçirmiştir. Küçük yaşta annesini kaybeden başarılı isim, zaman zaman sokaklarda kalmak zorunda bile kalmıştır. 88 yıllık ömrüne sayısız film sığdıran Chaplin, 19. yüzyılın en önemli sanatçılarından biridir.

Büyük bir hayran kitlesine sahip olmasının yanında, sahip olduğu siyasi görüşü ve sahnelediği farklı düşünceler nedeniyle bazı kesimlerin sevmediği bir sanatçı olmuştur. Bu durum çoğu zaman başarılı oyuncunun karalama kampanyalarına maruz kalmasına bile neden olmuştur. Yaptığı evlilikler ve kadınlara olan zaafı sanatçı kişiliğinin önüne geçirilmeye çalışılmış olsa da Chaplin sağlam duruşundan ödün vermeden sevdiği işi yapmaya devam etmiştir.

Charlie Chaplin’in Hayatı

İngiliz kökenli ve Londra doğumlu olan Charlie Chaplin, yaşadığı şehrin en yoksul tabakası sayılacak şekilde bir yaşam sürmüştür. Annesi Hannah Harriet Pedlingham Hill,  babası Charles Chaplin’dir. Anne ve babasının tek çocuğu olarak dünyaya gelmiş olan sanatçının aile yaşamı genç yaşta boşanan ebeveynleri nedeniyle kısa sürmüştür. Üvey abisinin yanında kalmaya başlayan Chaplin, Londra’da oldukça fakir bir hayat yaşamıştır.

İlk sahne deneyimini ise henüz 5 yaşındayken yaşamış ve annesi Lily Harley ile birlikte şarkı söyleyip dans etmiştir. Bu deneyimin hemen arkasından annesi sesini kaybetmiş ve bu durum onlar için oldukça kötü olmuştur. Ekonomik olarak büyük bir çöküş yaşamaları annesinin ruhsal bunalıma girmesine neden olmuştur.

Bunun üzerine annesinin hastaneye yatırılmasının ardından Charlie babası ve üvey abisinin yanına tekrardan dönmüştür. Ancak babasının metresi ile birlikte yaşaması ve alkolik olması ünlü sanatçının gençlik yıllarını sokaklarda geçirmesine neden olmuştur.

Sıkıntılı bir çocukluk ve gençlik dönemi geçiren Chaplin, ne yazık ki eğitim hayatına devam edememiştir. Sadece kısa bir süre okula gidebilen ünlü isim, anne ve babasının yolundan giderek tiyatrolarda çalışmaya başlamıştır.

İlk sahne deneyimini de The Eight Lancashire Lads dans topluluğu ile 9 yaşındayken yapmıştır. Birkaç yıl sonra Sherlock Holmes isimli topluluğa katılarak, bir süre bu grupla ülke çapında turnelere gitmiştir.

1913 yılında Amerikalı yönetmen Mack Sennett tarafından keşfedilerek, Keystone Stüdyoları ile iş anlaşması  imzalamıştır. 1914 yılında Yaşıyor Gibi Olmak isimli, tek makaralık filmle sinema dünyasına resmen adım atmıştır.

Oyunculuğunu icra ederken sık sık doğaçlama yapan, kendine has bir tarzı olan genç isim kısa sürede fark edilmiş ve sevilmiştir. Keystone Stüdyoları’nda çalıştığı süre boyunca da 35 filmde yer almıştır.

Sessiz sinema stilinden hiçbir zaman vazgeçmemiş olan ünlü sanatçı, diğer sinema yöntemlerini yıllar sonra denemeye karar vermiş ve kendi şirketini kurmuştur. 1918 yılında kurduğu şirkette birçok başarılı filme imza atmıştır.

Filmlerinin konusu genellikle ABD ve kapitalizmi eleştiren tarzda olduğu için komünist bir düşünce yapısına sahip olduğu düşünülmektedir. 1952 yılında hakkında çıkan birçok eleştiri karşısında ABD’yi terk etmek zorunda kalmıştır.

Sanat yaşamının yanı sıra iyi bir baba olarak da bilinen Charlie Chaplin, 1944 yılında dünyaya gelmiş olan kızı için oldukça duygusal bir mektup yazmıştır. Babasının sahnelediği Sahne Işıkları filmi ile ilk deneyimini yaşamış olan Geraldine, babası gibi oyuncu olma hayalleri kurmaya başlamıştır. Bunun üzerine Charlie Chaplin kızı Geraldine’e mektup yazmıştır. Mektubunda kızına oyunculukla ilgili tavsiyelerde bulunurken, onu ne kadar sevdiğini yazmayı da ihmal etmemiştir.

Dört kez evlenmiş olan usta oyuncunun toplamda on bir çocuğu bulunmaktadır. Charlie Chaplin’in yakınlarından para alabilmek için hırsızlar ünlü oyuncunun tabutunu çalmışlardır. Ancak 11 gün sonunda yakalanmışlardır. Bu olaydan sonra Chaplin’in tabutu yerin yaklaşık 182 metre altına ve beton zemine defnedilmiştir. Amerikan vatandaşı olmayı reddetmesinin üzerinden sürgün edilmiştir ve ömrünün sonuna kadar İsviçre’de yaşamayı tercih etmiştir.

Yazdığı ve yönettiği filmlerde sol görüşünü açıkca ifade eden ve bundan çekinmeyen Chaplin, bir kesim tarafından eleştirilse de, sinema kariyerine ve Oscar ödülü almasına engel olamamıştır. Öyle ki, 1972 yılında ödülünü almak için yeniden Amerika’ya dönmüştür.

Unutulmaz fimlerde yer alan ve çok farklı bir oyunculuk yeteneği olan Chaplin, 25 Aralık 1977 tarihinde hayata veda etmiştir. Ardında birçok güzel ve anlamlı söz bırakan Chaplin’in şu sözünü hepimiz benimsemeliyiz; “Gülümsemediğin gün, kaybolmuş bir gündür.”

Charlie Chaplin’in Rol Aldığı Filmler

Sayısız filmleri ile yaşadığı döneme damga vurmuş olan Charlie Chaplin, halen günümüzde ilgi ile izlenen filmlerin başkahramanlarından biri olmaya devam etmektedir. Oyunculuktaki başarısını yönetmenlik ve bestecilik kimlikleri ile de perçinleyen sanatçı, çok yönlü bir kişilik olmanın avantajlarını sinema dünyasında her zaman görmüştür.

1914 yılında sahnelenen Yaşıyor gibi Olmak filmi ile ilk deneyimi olmasına rağmen oldukça ses getirmeyi başarmıştır. Aynı yıl Şarlo karakterinin ortaya çıktığı Venedik’te Çocuk Otomobil Yarışları adlı sessiz film ile başarısını katlamıştır. Bu film Chaplin’in sinema karakteri için ayrı bir öneme sahiptir. Çünkü hepimizin tanıdığı ve severek izlediği Şarlo (Charlot) karakteri ilk kez bu filmde doğmuştur.

11 dakika süren Venedik’te Çocuk Otomobil Yarışları (Kid Auto Races at Venice) filminde, melon şapkası, elindeki bastonu, büyük ayakkabıları ve geniş pantolonu ile seyircilerin beğenisini kazanmıştır. Daha sonra da Chaplin denilince akla ilk gelen karakter Şarlo olmuştur.

Salvador Dali Kimdir? Hayatı ve Eserleri
Salvador Dali Kimdir? Hayatı ve Eserleri

1917 yılında ilk yönetmenlik deneyimini de kazandığı Göçmen adlı eserinde hem yönetmen hem de başrol koltuğunda oturmuştur. Eric Champell, Edna Purviance gibi isimlerin de yer aldığı film son derece zor koşullar altında çekilmiş ve gösterime girmiştir.

Bundan sonraki pek çok filmin yönetmeni ve oyuncusu olarak izleyicinin karşısına geçmiştir. Yumurcak, Altına Hücum, Modern Zamanlar, New York’ta Bir Kral ve Hong Kong’lu Hostes gibi filmleri zamanında oldukça ilgi görmüş ve günümüzde de eskimeyen filmler arasındadır.

The post Charlie Chaplin Kimdir? Hayatı Hakkında Bilgi first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/charlie-chaplin-kimdir/feed/ 0
Yaşar Nabi Nayır Kimdir? Hayatı ve Eserleri https://bilgihanem.com/yasar-nabi-nayir-kimdir/ https://bilgihanem.com/yasar-nabi-nayir-kimdir/#comments Thu, 24 Dec 2020 08:13:25 +0000 http://bilgihanem.com/?p=12872 Yaşar Nabi Nayır, Türk edebiyatına sağladığı katkılarla bilinen, ünlü Varlık dergisinin ve Varlık Yayınevi'nin kurucusudur. Yazar ve şair olan usta sanatçı; şiir, roman, biyografi, antoloji, öykü ve deneme gibi, pek çok türde eser vermiştir. Yaşar Nabi'nin kısaca hayatı hakkında merak ettikleriniz ve daha fazlası yazımızda anlatılmıştır.

The post Yaşar Nabi Nayır Kimdir? Hayatı ve Eserleri first appeared on Bilgihanem.

]]>
Sanat hayatına şiirle başlamış, daha sonra denemeden eleştiriye kadar pek çok eser türü oluşturmuş olan Yaşar Nabi Nayır, Türk edebiyatının öncü şairleri arasında kabul edilmektedir. Eserlerinin yanı sıra yayıncılık hayatında attığı adımlarla da bilinen sanatçı, bu çalışmaları sayesinde tüm edebiyat camiasında tanımaktadır. Özellikle yayın ve dergileri ile genç şairleri yönlendiren Yaşar Nabi Nayır, bugün pek çok usta kalemin anılmasına da vesile olmuştur.

Kendi diline sahip çıktığı gibi pek çok eserini de bu amaçla ortaya çıkaran sanatçı, Türkçe kullanımıyla örnek teşkil etmektedir. Edebiyat dünyasına yalnızca yazar olarak değil bir araştırmacı, yayıncı, şair ve eleştirmen olarak da katkı sağlayan Yaşar Nabi Nayır, yalnızca araştırmalarıyla dahi takdir edilebilir.

Abdurrahim Karakoç Kimdir? Hayatı ve Eserleri<br />
Abdurrahim Karakoç Kimdir? Hayatı ve Eserleri

Çünkü bu alanda hazırlayıp toparladığı eserlerin sayısı 60’dan fazladır. Katıldığı edebi akımla adından sıkça söz ettiren ünlü yazar, arkasında bugün okunacak pek çok eser bırakmıştır. Şimdi dilerseniz Yaşar Nabi Nayır kimdir, hayattayken hangi eserleri bırakmıştır ve edebi kişiliği nasıldır gibi soruların yanıtlarını bulacağınız yazımıza başlayalım.

Yaşar Nabi Nayır Kimdir?

Edebiyat dünyasına şiir ile adım atmış, daha sonra Yedi Meşaleciler grubu ile anılmış olan Yaşar Nabi Nayır, yazdığı şiirler kadar düz yazılarıyla da anılmaktadır. Çevirmenlik konusunda oldukça başarılı olan yazar, Türk edebiyatının en uzun soluklu dergisinin sahibidir. Yayıncılık hayatının yanı sıra makale, deneme, eleştiri, oyun ve roman kaleme alan yazar, daha sonra her bir alanda kendini tek tek kanıtlamıştır.

Yaptığı antolojiler ve derleme kitaplarıyla araştırma desteği sağlayan Yaşar Nabi Nayır, bugün incelemelere kaynaklık edecek bu muhteşem eserleri ustalıkla ortaya koymuştur. Tüm bunlardan yola çıkarak Yaşar Nabi Nayır hem şair hem yazar hem eleştirmen hem de araştırmacıdır denilebilir.

Yaşar Nabi Nayır’ın Hayatı

25 Aralık 1908 tarihinde Üsküp’te dünyaya gelen Yaşar Nabi Nayır, eğitim hayatını Üsküp ve İstanbul’da tamamlamıştır. Babasının işleri nedeniyle İstanbul’a yerleşen yazar, Galatasaray Lisesi mezunudur. 1929 yılında liseyi bitirmiş, 4-5 yıl Ziraat Bankası çalışanı olmuştur.

Hayatının bir bölümünde Uluslararası P.E.N Yazarlar Derneği, Türkiye başkanlığını yapmış olan Yaşar Nabi Nayır, yayıncılık hayatında büyük adımlar atmıştır. Yayıncılıkla hayatının sonuna kadar ilgilenen sanatçı, 15 Mart 1981’de mide kanaması nedeniyle hayata gözlerini yummuştur.

Yaşar Nabi Nayır’ın Edebi Kişiliği

Eserlerinde fikir aktarmayı tercih eden Yaşar Nabi Nayır, tam olarak bu sebeple şiirden düzyazıya geçmeyi tercih etmiştir. Edebiyat dünyasında meydana gelen gelişmeleri inceleyen yazılarında üstat kabul edilen isimlerin biyografilerinde amacı aynıdır.

Bir sonraki nesle olabildiğince çok bilgi bırakmak isteyen yazar, düzyazılarının pek çoğunu bu çerçevede ele almıştır. Soyut temeller üzerine oturttuğu şiirleri onun devam etmemesine ve , her türü denemesine neden oldu. Bu nedenle olabildiğince farklı alanlara yönelmeye çalıştı.

Yaşar Nabi Nayır’ın Yayıncılık Hayatı

Yaşar Nabi Nayır, eserlerini yayımlarken aynı zamanda 1933 yılında Varlık dergisini çıkarmaya başladı. Türk Edebiyatının en kalıcı ve kaliteli içeriğe sahip dergisi kabul edilen Varlık, 48 yıl boyunca Yaşar Nabi Nayır ile beraberdi. Yazarın vefatından sonra yayınlarına devam eden yayın, bugün hala basılmaktadır.

Eserlerini Muzaffer Reşit ya da kendi adıyla yayımlayan sanatçı, çevirmenlikten şairliğe kadar pek çok yolu denemiş ancak yayıncılık ile kalıcılık sağlamıştır.

Yaşar Nabi Nayır ve Yedi Meşaleciler

Şiir ile edebiyata adım atan Yaşar Nabi Nayır, Yedi Meşaleciler grubu içinde yer almaya başladı. Samimi, içten sanat ağırlıklı bir şiir anlayışına sahip olan bu grup, Yaşar Nabi Nayır’ın eserleri ile daha da kuvvetlendi.

Sanat için sanat yapmayı tercih eden Yedi Meşaleciler bir süre sonra farklı alanları denemek isteyen Yaşar Nabi Nayır ile yollarını ayırdı. Çünkü yazar yalnızca şiir yazmak değil aynı zamanda anlaşılmak istemişti. Bu da soyut şiirden düzyazıya yönelmesine neden oldu. Şiir hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

Yaşar Nabi Nayır’ın Eserleri

Yaşar Nabi Nayır’ın Yedi Meşaleciler grubu ile birlikte olduğu yıllarda çıkardığı şiir kitapları Onar Mısra ve Kahramanlar’dır. Bunun dışında 1928’de basılan, Yedi Meşale isimli ortak kitapları da bulunmaktadır. Yazarın 1935 yılında çıkardığı Bu da Bir Hikâyedir ve Sevi Çıkmazı isimli öykü kitapları, 1933’de çıkardığı Mete, İnkılap Çocukları, Köyün Namusu ve Beş Devir isimli oyunları bulunmaktadır.

Yazarlık ve şairliği dışında araştırmacı kimliğiyle bilinen Yaşar Nabi Nayır, 1936 yılında Balkanlar ve Türklük, 1937 yılında Edebiyatımızın Bugünkü Meseleleri, 1966’da Atatürk Yolu, 1973 yılında Değişen Dünyamız, 1975 yılında Çağımıza Ters Düşenler isimli araştırma yazılarını yazmıştır.

Araştırma ve biyografi yazıları arasında ise Ahmet Haşim, Tevfik Fikret bulunmaktadır. Bunların yanı sıra Ömer Seyfettin, Homeros, Moliere de eserleri arasında yer almaktadır. Bir Kadın Söylüyor ve Âdem ile Havva romanları da yazarın eserlerdir.

Yaşar Nabi Nayır’ın Türk Edebiyatındaki Yeri

Yaşar Nabi Nayır hem şiirleri hem araştırmaları hem de yayıncılık yönüyle Türk edebiyatında önemli bir yere sahiptir. Bilhassa sahibi olduğu Varlık Dergisi, Türk edebiyatının en uzun soluklu dergisi olmuştur. Varlık yayınları adı altında binlerce kitap yayımlayan yazar, kendi çalışmaları ışığında yeni öğrenciler yetiştirmiştir. Hemen her eserinde edebiyata, yazarlık ya da şairliğe adım atanları destekleyen sanatçı birçok konuda örnek olmuştur.

Mehmet Fuad Köprülü Kimdir? Hayatı ve Eserleri<br />
Mehmet Fuad Köprülü Kimdir? Hayatı ve Eserleri

Şiirle başlayıp yayıncılıkla devam ettiği edebiyat yolculuğunda çevirmenlik, eleştirmenlik, öykü ve roman yazarlığı da yapmıştır. Yaşar Nabi Nayır’ın Türk edebiyatına katkısı şüphesiz araştırmalarıyla daha da artmıştır. Antolojileri, biyografileri ile pek çok yazarın ya da şairin hayatına ışık tutmuştur.

The post Yaşar Nabi Nayır Kimdir? Hayatı ve Eserleri first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/yasar-nabi-nayir-kimdir/feed/ 3
İshak Paşa Sarayı Hakkında Bilgiler; Nerededir, Mimarisi ve Tarihçesi https://bilgihanem.com/ishak-pasa-sarayi-hakkinda-bilgiler/ https://bilgihanem.com/ishak-pasa-sarayi-hakkinda-bilgiler/#comments Fri, 04 Dec 2020 07:57:53 +0000 http://bilgihanem.com/?p=879 Osmanlı Devleti'nin sayısız saraylarından biri olan İshak Paşa Sarayı, zamana karşı yıkılmamış ve günümüze kadar ayakta kalmayı başarmıştır. Osmanlı'nın en ünlü yapıtlarından biri olan İshak Paşa Sarayı'nın tarihçesi ve mimarisi hakkında tüm bilgiler yazımızda yer almaktadır.

The post İshak Paşa Sarayı Hakkında Bilgiler; Nerededir, Mimarisi ve Tarihçesi first appeared on Bilgihanem.

]]>
İshak Paşa Sarayı, Topkapı Sarayı’ndan sonra Osmanlı mimarisinin en seçkin ve en ünlü eserlerinden biridir. Saraydan çok bir külliye olan bu yapı Osmanlı İmparatorluğu’nun Lale Devri’ndeki son büyük anıtıdır. Yapımı yaklaşık 100 yıl süren eser, Osmanlı İmparatorluğu’nun olduğu kadar, sanat tarihi açısından da önemli bir yere sahiptir.

Osmanlı, Selçuklu ve Fars mimari üsluplarından esintiler içeren İshak Paşa Sarayı’nın en önemli özelliği dünyanın ilk kalorifer tesisatı döşenen sarayı olmasıdır. O günün imkanları düşünüldüğünde sarayın ne kadar büyük emek ve işçilikle yapıldığı görülmektedir. İshak Paşa Sarayı hakkında birçok da efsane bulunmaktadır.

Efes Antik Kenti Hakkında Bilgiler; Nerededir, Mimarisi ve Tarihçesi<br />
Efes Antik Kenti Hakkında Bilgiler; Nerededir, Mimarisi ve Tarihçesi

Anlatılanlara göre saraydaki zindanlar içeri girildiğinde bir ışık oyunu saçıyor. Suçlunun işlediği suçun oranına göre, çok ışıklı veya az ışıklı bir zindanda cezasını çekiyormuş. Bir diğer rivayet ise sarayın etrafındaki dağlarda yaşayan köylülerin sağdıkları sütün, muazzam bir yer altı tesisatı ile saraya ulaşması ve çeşmelerden süt aktığıdır.

İshak Paşa Sarayı Nerededir?

İshak Paşa Sarayı Nerededirİshak Paşa Sarayı Ağrı ilimizin Doğubeyazıt ilçesinin yaklaşık 7 km güneydoğusunda yer alan bir dağın yamacına kurulmuştur. Ağrı Dağı‘na oldukça yakındır. Yüksek bir tepenin üzerine kurulu olan saray, Pamuk, Ziyaret ve Küçük Ağrı dağlarıyla çevrilidir.

1685 yılında Doğubeyazıt Sancak Beyi Çolak Abdi Paşa tarafından başlanan yapımı, 1784 yılında Çıldır valisi İshak Paşa tarafından tamamlanmıştır. İshak Paşa Çolak Abdi Paşa’nın oğludur.

Her şehrin veya yörenin adının duyulmasını sağlayan, efsanelerle ününe ün katan yapılar vardır. Ağrı denince de akla ilk gelen isimlerin başında İshak Paşa Sarayı gelmektedir.

Özellikle son yıllarda dünyada olduğu kadar ülkemizde de fotoğraf sanatının yaygınlaşması, sosyal medya ağlarının daha aktif şekilde kullanılması bu tür yapıların tanınmasına yardımcı olmuştur. Ülkenin dört bir yanından gelen fotoğrafçılar, bu değerlerimizin duyulmasına ve ziyaret edilmesine katkıda bulunmaktadır.

Bu şahane yapıyı ziyaret etmek isteyenler için giriş; öğrenciler, 65 yaş üstü kişiler ve öğretmenler için ücretsizdir. Bunun yanında müze kartı olanlar da ücret ödemeden giriş yapabilmektedir. Kültür Bakanlığı’na bağlı olarak yönetilen saray 13 Nisan – 5 Ekim döneminde saat 08:00 – 19:00, 6 Ekim – 14 Nisan döneminde 07:30 – 15:45 saatleri arasında ziyaretçi kabul etmektedir.

İshak Paşa Sarayı’nın Mimarisi

İshak Paşa Sarayı’nın MimarisiOsmanlı Devleti’nin en önemli yapılarından biri olan İshak Paşa Sarayı, Osmanlı, Selçuklu ve Fars mimarilerinin esintilerini taşımaktadır. Bunun sebebi ise 99 yıl gibi uzun bir sürede tamamlanan yapımının, farklı dönemlere ve kültürlere denk gelmesidir.

Birçok özelliği Edirne ve Topkapı Saraylarına benzemektedir. Sarayın üç tarafının duvarlarla çevrili olması ve sadece doğu cephesinden girişin bulunması da İbrahim Paşa Sarayı ile benzerlik göstermektedir. 7600 metre karelik bir alanı kaplayan saray iki avludan oluşmaktadır. 116 odası bulunmaktadır.

Birinci avluda taçkapı, muhafız koğuşları, çeşme, nöbetçi odaları, at-araba koymak için yerler, zindan, misafirlerin ağırlanacağı odalar yer alırken; ikinci avluda hizmetli odaları, taçkapı, selamlık, camii, cemaat yeri, minare ve Çolak Abdi Paşa Türbesi gibi yapılar bulunmaktadır.

Sarayda bulunan camilerin Osmanlının kubbe formundan farklı olarak kırık korniş hatlı yıldız şeklinde olduğu görülmektedir. Sarayın içerisinde beş adet taçkapı bulunmaktadır. Birinci avluda bulunan taçkapı sarayın ana giriş kapısıdır.

Doğu cephesinde yer alır ve sarayın en önemli kısmıdır. Düzgün kesme bir taştan yapılan bu taçkapının eni 10,6 metre, boyu 11,8 metredir. İç içe iki sivri kemer şeklinde olan taçkapı Anadolu Selçuklu mimarisinin esintilerini taşımaktadır.

Taçkapının hemen solunda saraya giriş çıkışı kontrol eden nöbetçilerin odaları yer alırken; sağ tarafında duvara bitişik olarak inşa edilmiş bir çeşme bulunmaktadır. Birinci avlunun kuzeyinde sarayın korunması ve güvenliğinden sorumlu muhafız koğuşları, bunun hemen altında da zindanlar bulunmaktadır.

Avlunun doğu-batı kısmında ise at, araba ve koşum yerleri bulunmaktadır. Saray için oldukça önemli bir yere sahip olan ahır kısmı avlunun büyük bir alanını kapsamaktadır.

Sarayın ikinci avlusuna geçiş için ikinci bir taçkapı yapılmıştır. Taçkapının kuzey ve güneyinde iki katlı olarak yapılmış hizmetli odaları yer almaktadır. Yine avlunun kuzey tarafında sarayın en önemli kısımlarından biri olan selamlık yer almaktadır. Selamlık önemli kişilerin ağırlandığı, devlet meselelerinin görüşüldüğü, yabancı elçilerin kabul edildiği yerdir.

Selamlıktan sonra yedi basamaklı bir merdivenle üzeri örtülü koridora ulaşılır. Koridorun sağından divan salonuna, solundan ise camiye geçiş sağlanmaktadır. İkinci avluda yer alan önemli yapılardan biri de Çolak Abdi Paşa Türbesi’dir.

Çolak Abdi Paşa ve eşi Habibe Hanım’ın yattığı bu türbe oldukça zarif bir işçilikle yapılmış, iki katlı sekizgen bir yapıdan oluşmaktadır. Üzeri zikzaklı, pramidal bir külahla kapatılmıştır. Avlunun batı duvarında bulunan diğer bir taçkapıdan da harem bölümüne geçilmektedir. Harem taçkapısı diğer taçkapılardan hem süsleme hem inşası bakımından oldukça farklıdır.

Haremin en önemli ve gösterişli kısmı olan salon, sarayda yaşayanların vakit geçirdiği, eğlencelerin ve aile toplantılarının yapıldığı yerdir. Hepsi aynı biçimde olan harem odaları 20 metre karedir. Dikdörtgen şeklinde olan bu odaların hepsinde koridora açılan birer tane kapı bulunmaktadır.

İshak Paşa Sarayı’nın Tarihçesi

İshak Paşa Sarayı’nın Tarihçesi99 yıl gibi uzun bir sürede tamamlanan İshak Paşa Sarayı 1. Dünya Savaşı’nda Rus askerleri tarafından kışla olarak kullanılmıştır. Doğu Anadolu’nun en uç noktasında bulunan saray zamana karşı direnerek birçok tarihçinin ve araştırmacının ilgisini çekmeyi başarmıştır.

Hakkında birçok yazı yazılmıştır. Sarayın inşası Çolak Abdi Paşa’nın Doğubeyazıt sancakbeyliği yaptığı dönemde başlamıştır. Daha sonra sancakbeyliği görevlerini üstlenen Abdulfettah Efendi, Mahmut Paşa ve İshak Paşa dönemlerinde de yapımı süren saray yüz yıla yakın bir sürede tamamlanmıştır.

Dolmabahçe Sarayı Hakkında Bilgiler; Nerededir, Mimarisi ve Tarihçesi<br />
Dolmabahçe Sarayı Hakkında Bilgiler; Nerededir, Mimarisi ve Tarihçesi

Bu muhteşem saray teknolojinin olmadığı o dönemde hayvan ve insan gücüyle çevre köylerden beyaz taşlar, Ağrı Dağı’ndan ise siyah taşlar getirilerek, büyük emeklerle yapılmıştır. Kesme taşlardan yapılan sarayın duvarları ayet ve beyitlerle süslüdür.

Bunlardan biri de; “ İshak meram üzere kerem kıldı cihanı, bin yüz doksan dokuz buna oldu tarih” beyitidir. Bu beyitten sarayın bitiş tarihinin 1784, hicri 1199 yılı olduğu anlaşılmaktadır.

The post İshak Paşa Sarayı Hakkında Bilgiler; Nerededir, Mimarisi ve Tarihçesi first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/ishak-pasa-sarayi-hakkinda-bilgiler/feed/ 7
Eroin Nedir? Tarihçesi, Kullanım Alanları ve Zararları Nelerdir? https://bilgihanem.com/eroin-nedir/ https://bilgihanem.com/eroin-nedir/#comments Thu, 22 Oct 2020 12:22:58 +0000 http://bilgihanem.com/?p=1970 Eroin, oldukça güçlü bağımlılık yapıcı bir maddedir. Ancak bir afyon alkaloidi olarak ilaç ve kimya sektöründe kullanılabilmektedir. Bir defa kullanımda bile bağımlılık riski olan madde, tedavisi çok zor bir süreç yaşatır.

The post Eroin Nedir? Tarihçesi, Kullanım Alanları ve Zararları Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
Tarihte ağrı kesici özelliğiyle kullanılmaya başlanan eroin çok yüksek derecede bağımlılık özelliği bulunan kimyasal bir maddedir. Haşhaş bitkisinin kurutulmuş özünden elde edilen kimyasal bir morfin kullanılarak yapılır. Bu madde eroin gibi uyuşturucu yapımında kullanılırken, amacının dışında tercih edilmesi sağlık açısından zararlı olmakla birlikte hayati tehlikeleri mevcuttur.

Tıp alanında faydalı olarak kullanılan madde içerisine çeşitli zehirler de ilave edilerek uyuşturucu madde haline getirilmektedir. Toplumumuzda ne yazık ki bu tür maddeleri kullanan kişi sayısı oldukça fazladır. Kullanıcılarının en kısa sürede tedaviye başlaması için çaba gösterilmesi gerekir.

Fosfor Nedir? Özellikleri, Kullanım Alanları ve Çıkarıldığı Yerler
Fosfor Nedir? Özellikleri, Kullanım Alanları ve Çıkarıldığı Yerler

Tedavisi de oldukça zor ve uzun bir süreçtir. Bu süreçte hastalar aşırı derecede yoksunluk çekerler, bu ataklar esnasında kendilerine ve çevrelerine zarar verebilirler. Güvenli yerlerde ve tam ekipmanlı kurumlarda tedaviler gerçekleştirilmelidir.

Eroin Nedir?

En Kısa Tanıtımı ile Eroin Nedir?Eroin, uyuşturucunun en ağır ve en tehlikeli halidir. Damardan verilerek kullanılır. Afyon çiçeğinden elde edilen eroin maddesi, Mezopotamya’da M.Ö. 3400 yılından bu yana yetiştirilir. 19. yüzyılda afyonun kimyasal analizinin aktivitesi belirlenmiştir ve sonuçta da kodein ve morfine bağlı olduğu anlaşılmıştır.

Hammaddesi birçok tıp alanında ilaç yapımında kullanılmaktadır. Morfin haşhaş özünden çıkarılır ve çıkan kimyasallar eroin, diamorfin, metadon gibi uyuşturucuların yapılmasında kullanılmaktadır. Bağımlılık yapma özelliği çok yüksek olan eroini bir kez bile denemek vücudun daha sonra yeniden kullanma isteğini uyandıracaktır. Diğer bir değişle bağımlılığa yakalanma riski açısından diğer uyuşturucu maddeler arasında ilk sıralarda geldiğini söyleyebiliriz.

Etkisi genellikle 4-6 saat arasında olan madde sürekli kullanıldığında vücut ona karşı tolerans geliştirir. Yani aynı etkiyi görmek isteyen vücut sürekli ve daha fazla dozlarda kullanmak ister. Bağımlı kişi eğer oyun kullanamazsa yoksunluk sendromu yaşar ve başta ruhsal bozukluk olmak üzere birtakım sağlık sorunları yaşar.

Eroin Nasıl Kullanılır? Etkileri Nelerdir?

Eroinin Kullanım Alanları Nelerdir?Genellikle damardan enjeksiyon yöntemiyle kullanılan eroin ağız veya burundan çekme suretiyle de vücuda alınabilmektedir. Damardan enjeksiyon yönteminin en fazla tercih edilmesinin nedeni kısa sürede etki göstermesidir. Peki bağımlılık yapma yönüyle bilinen ve birçok hayatı karartan eroin vücutta nasıl etki yaratır?

Öncelikle etkilerinin hem fiziksel hem de psikolojik olduğunu söylemeliyiz Kullanan kişi kendini rahatlamış, gevşemiş ve hafif uyuşuk hisseder. Beyin bu noktaya ulaştığında gülme, neşe veya mutluluk duygularını bir arada yaşar. Aldığı keyif eroini tekrar tekrar kullanma arzusunu artırır.

Zaten bir süre sonra kontrol tamamen elinden çıkar ve maddeyi kullanmadığı zamanlarda ciddi ruhsal bozukluklar yaşar. Miligram gibi çok az miktarlarda kullanılan maddenin etkisi saniyeler içinde görülür ve kişide öforik duygular uyandırır. Psikiyatr alanında öfori; kişinin sebepsiz yere kendini neşeli hissetmesi, anksiyete, kaygı ve üzüntü gibi duygulardan uzaklaşma halidir.

Eroinin etkisi kullanılan doza ve saflık derecesine göre değişir. Örneğin yasa dışı ticareti yapılan maddeye toz tebeşir, pudra veya beyaz bir toz karıştırılır. Bu karışımlar maddenin saflık derecesini azaltacağından, etkisi de nispeten az olacaktır. Ancak asıl tehlikeli kısım alınan dozun miktarıdır. Alınan doz arttıkça dokulara oksijen gidemez hale gelir.

Eğer fazla doz alınırsa kusma, terleme, solunum almada güçlük, koma ve hatta ölüm bile gerçekleşebilir. Çok az miktarda kullanıldıktan ve anlık rahatlama hissi geçtikten sonra sıcak ve soğuk terleme, hapşırma, yorgunluk hissedilebilir.

Eroinin Zararları Nelerdir?

Eroinin Zararları Nelerdir?Eroin kullanımının hemen ardından kişiye zindelik hissi verir. En ciddi etkisi aşırı doz alınması durumunda ölümlere neden olmasıdır. Dünyada birçok kişi bu nedenle hayatını kaybetmektedir. İnsanlar kullanmaya başlayana kadar ne kadar etkili ve tehlikeli olduğunu anlayamaz.

Eroin maddesi genellikle nişasta, kinin, kargabüken özü gibi tehlikeli zehirlerle karıştırılmaktadır. İçeriklerinin tam olarak bilinmemesi nedeniyle az kullanılan eroin bile aşırı doz etkisi yaratabilir ve ölümlere neden olabilir. Merkezi sinir sistemine etki eden eroin, kullanan kişilerde zihinsel bulanıklığa sebep olur.

Kullanımı neticesinde solunum yavaşlamaya başlar ve yetmeyecek seviyeye ulaşabilir. Sık sık kullanımın ardından zedelenmiş damarları olanlar, eroini enjekte ettikçe deri enfeksiyonlarına ve çıbanlara maruz kalabilirler. İğnelerin ortak kullanılması, hijyenden uzak kalınmasıyla da hepatit virüsüne yakalanma ihtimali ortaya çıkmaktadır.

Eroin kişinin düşünce fonksiyonlarını bozduğu için yapılan eylemlerde kontrol kaybedilebilir. Yapılan araştırmalar eroin kullananların büyük kısmında travma sonrası stres bozukluğu yaşandığını ortaya koymuştur. Düzenli olarak alındığında eroin fiziksel ve psikolojik olmak üzere aşağıda sıraladığımız gibi sayısız soruna yol açmaktadır:

    • Aylarca geçmeyen halsizlik
    • Spazmlar
    • Kabızlık
    • Uykusuzluk
    • Damarlarda daralma
    • Ağız kuruluğu
    • Kol ve bacaklarda ağrı
    • Ciltte kaşıntı ve kızarık lezyonlar
    • Depresyon
    • Solunum almada güçlük
    • İntihar girişimi
    • Yoğun zihinsel fonksiyonlar
    • Göz altlarında morluk oluşumu
    • Burun dokusunda hasar
    • Karaciğer, akciğer ve böbrek hastalıkları
    • Yürümede dengesizlik
    • Düzensiz kalp atışı
    • Gözbebeklerinde küçülme
    • Karar vermede güçlük çekme
    • Ani ruh hali değişikliği
    • Aileden ve sosyal ortamlardan uzaklaşma isteği
    • Kontrol edilemeyen bacak hareketleri.

Eroin Yoksunluğunda Neler Olur?

Eroin Yoksunluğunda Neler Olur?Yukarıda söz konusu maddenin kısa ve uzun vadeli etkileri ile vücutta yarattığı tahribatlardan detaylıca bahsettik. Fakat bunların yanında bir de yoksunluk sendromu dediğimiz kriz anlarında yaşananlar var.

Kişi eroin yoksunluğuna girdiğinde çok ciddi kas ve kemik ağrıları, ishal, kusma, kontrol edilemeyen bacak hareketleri, mide bulantısı, saldırganlık ve sinirlilik hali yaşar. Huzursuzluğun, uyku problemlerinin, ruhsal çöküntülerin yaşandığı kriz anlarında çok aşırı şekilde eroin kullanma isteği doğar.

Yoksunluk sendromuna girildiğini gösteren belirtiler; yüksek ateş, titreme, terleme, gözbebeklerinde büyüme, kas spazmları, esneme, göz ve burunda akıntı, aşırı durgunluk, yürümede güçlük çekme gibi durumlar yaşanır Eğer kişi tedaviye karar verdiyse ve maddeyi kullanmayı tamamen bıraktıysa saydığımız bu sorunlar özellikle de uykusuzluk aylarca devam edebilir.

Eroin Bağımlılığı Nasıl Tedavi Edilir?

Eroin Bağımlılığı Nasıl Tedavi Edilir?Bu sorundan kurtulmanın ilk yolu kişinin bağımlı olduğunu kabul etmesi ve yardım almaya karar. Bu temel iki adım tedavi süreci için çok önemli başlangıçtır. Tedavi olmaya karar veren kişi ilk etapta bir rehabilitasyon merkezine gitmelidir.

Morfin, kodein ve tebain gibi maddelerin yer aldığı opiat (opioid) bağımlılığından kurtulmak isteyen kişinin hangi dozlarda kullandığı tespit edilir. Hastanın rızası alındıktan sonra uygun bir tedavi şekli hazırlanarak medikal ve psikolojik olmak üzere karma bir tedavi yöntemi uygulanır. Bu noktada daha detaylı bilgi vermemizin doğru olmadığını hatırlatarak, işin hastada biten kısmına değinmek istiyoruz.

Tedavi aşamasında bağımlı kişinin eroin düşüncesinden uzaklaşması için farklı işlere yönelmesi önerilir. Bu gönüllülük esasıyla yapılan bir yardım veya yeni bir hobi edinme olabilir. Sizi maddeye alıştıran, hatırlatan ya da yeniden kullanmanıza imkan tanıyacak ortamlardan uzak durmak da faydalı olacaktır.

Eroinin Tarihçesi

Eroinin Tarihçesi; Eroin Nasıl Bulundu, Nasıl İcat Edildi?Eroin maddesi ilk olarak 1874 yılında Londra’da bir üniversitenin tıp fakültesinde çalışan İngiliz bir kimyacı tarafından sentez edilmiştir. O zamanlarda morfini çeşitli asitlerle birleştirmek üzere deneyler yapılmaktaydı. Morfin maddeleri bir fırın içerisinde saatler boyunca kaynatılmıştır.

Morfin maddesinin daha etkili asetilenmiş çeşidi olan diasetil morfin böylelikle ortaya çıkmıştır. Bu bileşen daha sonra Manchester’daki bir üniversitenin tıp fakültesinde analiz için yollanmış ve neticesinde gelen raporda detaylar şu şekilde açıklanmıştır:

Dozlar, genç tavşan ve köpeklere enjekte edilmiştir ve neticesinde bitkinlik, korku, uyku hali hızla görülmüştür. Bunun dışında hassaslaşan gözler, tükürük salgılamada artış, kusmaya yatkınlık görülmüştür ama kusma gerçekleşmemiştir. Soluk alışverişi ilk etapta hızlanmış ardından yavaşlamıştır. Son olarak da kalp atışları yavaşlamıştır ve normal dışında çalışmaya başlamıştır.’’

Panik Atak Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi Nedir?
Panik Atak Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi Nedir?

1898 ve 1910 yılına kadar eroin bağımlılık yapma formuyla morfin ismiyle pazarlandı. Ayrıca bu yıllarda çocuklar için öksürük ilacı olarak da satışa sunulmuştur. Almanya’nın birinci dünya savaşından yenilmiş olarak çıkması neticesinde aspirin ve eroin gibi maddelerin tescil hakkı kaybedilmiştir. ABD’de 1914 yılında bir senato tarafından eroin tüketim ve dağıtımını kontrol altına almak amacıyla kabul edilmiştir.

Yasalara göre eroinin tıbbi nedenlerden dolayı reçetelendirilip satışının yapılmasına izin verilmekteydi. Bununla beraber bağımlı olan kişiler, çeşitli yöntemlerle eroin elde etmeye devam edebilmişlerdir. Bunun da önüne geçebilmek için 1924 yılında bu senato eroinin satışını, üretimini ve ithalatını kesin olarak yasaklamıştır.

The post Eroin Nedir? Tarihçesi, Kullanım Alanları ve Zararları Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/eroin-nedir/feed/ 9
Dalgıçlık Nedir? Tehlikeleri, Tarihçesi ve Dalış Türleri Nelerdir? https://bilgihanem.com/dalgiclik-nedir/ https://bilgihanem.com/dalgiclik-nedir/#respond Mon, 19 Oct 2020 14:49:58 +0000 http://bilgihanem.com/?p=4071 Su altında belli bir zaman kalma suretiyle yapılan ve bir spor dalı olarak kabul edilen dalgıçlık, çok eski zamanlardan bu yana varlığını korumaktadır. Ciddi eğitim isteyen ancak bir kez yapanların bir daha vazgeçemediği keyifli bir aktivitedir.

The post Dalgıçlık Nedir? Tehlikeleri, Tarihçesi ve Dalış Türleri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
Bu makalemizde varlığı çok eski çağlara dayanan ancak her geçen gün popülaritesi artan bir aktivite olan dalıştan ve dalgıç olmaktan bahsedeceğiz. Dalgıçlık, yapan kişilere zindelik veren son derece sağlıklı bir spordur. Hobi olarak yapılabileceği gibi uzmanlık alanı dâhilinde de yapılması mümkündür. Çok geçmiş tarihlerden günümüze kadar kendini geliştirerek var olmayı başarmış, hatta ilgi duyan kişilerin sayısında da artış görülmüştür.

Geçmişten tarihimize kadar birçok farklı aparat kullanılarak yapılan bu spor, şu sıralar son teknoloji ürünlerle kolaylıkla yapılabilmektedir. Ayrıca dalmak isteyen herkesin kolaylıkla ulaşabileceği eğitim veren, dalışı sağlayan mekânlar da bulunmaktadır. Dalmak istediğinizde ister nefes almanızı sağlayan aparatlarla; ister bu aparatlar olmadan bu sporu yapabilirsiniz.

Yoga Nedir? Nasıl Yapılır? Ne İşe Yarar?
Yoga Nedir? Nasıl Yapılır? Ne İşe Yarar?

Kullanacağınız yöntem tamamen suyun altında ne kadar süre nefes almadan durabildiğinize bağlıdır. Çeşitli antrenmanlarla suyun altında aparatlar olmadan daha uzun süre durabileceğinizi göreceksiniz. İlk etapta bu süre kısa olabilir ancak zaman ilerledikçe artış gösterecektir. Üzerine rekor denemeleri bile yapılan bu spor dalı su severler için oldukça uygundur.

Dalgıçlık Nedir?

Dalgıçlık Nedir?Dalgıçlık tam anlamıyla suyun altında kalmak üzerine odaklı olan ve nefes alma aygıtlarıyla ya da aygıtsız yapılan bir aktivitedir.  Çeşitli aparatlar olsun ya da olmasın yaptığınız spora dalış ismi verilir. Dalış yapan yani sporu icra eden kişiye ise dalgıç adı verilir.

Dalgıç olabilmek için öncelikle çeşitli eğitimlerden geçmelisiniz. Çünkü su altında nefes tutma, yüzme, dipte kalma ve su yüzüne çıkma gibi önemli aşamaları olduğundan, hafife alınmamalıdır. Önceleri meslek ya da ilginç bir ilgi alanı gibi görülürken günümüzde özellikle tatil yörelerinde ve sahil semtlerinde son derece yaygınlaşmıştır.

Bir insan aktivitesi olan dalış, temel olarak çevre ile etkileşim kurabilmek için su yüzeyinin altına inmektedir. Su altının basıncı ile suya dalma gibi faktörler göz önünde bulundurulduğunda, eğitimi eksiksiz bir şekilde alınarak denenmelidir. Aksi halde hayati tehlikeleri olabilir.

Dalış çeşitlerine göre dalgıcın kullandığı ekipmanlar değişir. Çevre faktörleri, dalışın amacı, derinlik gibi birçok risk unsuru bulunmaktadır. Eğlence amaçlı olabildiği gibi, araştırma, arama, kurtarma veya herhangi bir çalışma için de dalış yapılabilmektedir.

Dalış Türleri Nelerdir?

Dalış Türleri Nelerdir?Nefes alma aygıtı olmadan dalış ve nefes alma aygıtlarını kapsayan dalış olarak ikiye ayrılmaktadır. Nefes alma aygıtı olmadan dalmaya, serbest dalış adı da verilir. Nefes tutularak dalış yapılır. Nefes alma aygıtlarıyla yapılan dalış ise kendi içinde yüzey destekli dalış ve tüplü dalış olmak üzere ikiye ayrılır.

Tüplü dalışta yüksek basınç ile doldurulan tüp dalgıcın sırtına yerleştirilir. Bu tüp içindeki gazı soluyan dalgıç su altında gaz bitene kadar kalabilir. Bunun dışında dalgıçlık bir de yapılış amacına göre kategorilere ayrılmıştır. Bunlar; ticari dalgıçlık, teknik dalgıçlık ve hobi amaçlı dalgıçlık olarak sıralanabilir. Bunların her biri farklı amaçlara hizmet etmektedir.

Dalış türleri hakkında daha detaylı bilgilere şu şekilde yer verebiliriz:

Serbest Dalış

Serbest dalış, dalgıçlıkta belli bir yol kat etmiş insanların en çok tercih ettiği ve en keyif aldığı türüdür. Nefesi tutup, solunum cihazı kullanmadan yapılır. Ancak su altı yüzme ve şnorkelli yüzme olarak kendi içinde ikiye ayrılır. Suyun altında kalma süresi dalgıcın nefesini ne kadar tuttuğuna bağlıdır.

Serbest dalış yapanların sıklıkla düştüğü hatalar vardır. Bunlardan ilki hiç kuşkusuz kendi başlarına, hiçbir eğitim almadan denemeleridir. İnternetteki videoları izleyerek dalış yapanların sayısı bir hayli çoktur. Fakat bu durum asla tavsiye edilmemektedir.

Serbest dalışta kalçadan palet vurmaktan ziyade, dizleri hafif kırarak veya bacakların kalçalardan oynatılarak palet vurulması önerilir. Eğitim esnasında bu pozisyonu aldığınızdan emin olmalısınız. Paletli sabit ağırlık en yaygın serbest dalış tekniğidir.

Tüplü dalış 

Bir su altı solunum cihazı kullanılarak yapılan dalış şeklidir. Scuba diving yani tüplü dalış genellikle su altı dünyasını keşfetmek isteyenler tarafından tercih edilir. Bunda da tüm dalışlarda olduğu gibi tek başına hareket edilmemesi önerilir. Gerekli eğitimler alınarak yapılan dalışlarda; dalmadan önce tüm ekipmanlar kontrol edilmeli, kulak eşitleme unutulmamalı, su altındaki komutlara uyulmalı ve gereksiz risk alınmamalıdır.

Tüplü dalışı epilepsi, kalp-damar hastalığı, solunum, tansiyon ve kulak problemi olanlar yapmamalıdır. Bu dalışlarda derinlik sınırı genelde 30-40 metre olur. Daha derine inmek isteyenlerin çok daha sıkı tedbirler alarak ve tek başına denememeleri önerilir.

Dalış için pratik ve teorik olmak üzere bazı eğitimler verilmektedir. Teorik eğitimde su altı işaretleri, dalış malzemelerinin tanıtılması ve nasıl kullanılacakları anlatılır. Ardından ekipman kuşanma, nefes alırken dikkat edilmesi gerekenleri suya giriş teknikleri, su altında alçalma deneyimi gibi sığ su dalışları yapılır.

Bu eğitim de tamamlandıktan sonra 1 yıldız dalıcı olmaya hak kazanılır. Tüplü dalışta, dalgıç ayaklarındaki paletlerle hareket eder. Görüş alanını iyileştirmek için dalış maskesi ve gözlük kullanır.

Yüzey Destekli Dalış

Su üzerinde bulunan bir hortum veya diğer ekipmanlarla nefes almaya yardımcı olan dalış türüdür. Yüzeyden temin edilen oksijen sayesinde dalgıcın belli bir mesafeye kadar suyun altında kalması ve inceleme yapması sağlanır.

Dalgıçlığın Tehlikeleri Nelerdir?

Dalgıçlığın Tehlikeleri Nelerdir?Mutlaka her ilginç spor dalı bir tehlike arz eder. Dalgıçlık söz konusu olduğunda da bu tehlikeler görülebilmektedir. Son derece keyifli bir spor olan dalgıçlık için eğitim kesinlikle şarttır. Aksi halde ciddi tehlikeler görülebilir. Su altında nefes almak imkansızlaşır ve bu anlarda birçok dalgıç ölümü gerçekleşmişti.

Dalgıçlık eğitimi veren kuruluşları dünyanın birçok yerinde, ülkemizde ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) rahatlıkla bulabilirsiniz. Eğitim veren kuruluşlardan bazıları şunlardır: CMAS, SSI, IDEA, THI, BSAC’dır. Ayrıca bu eğitimlerin farklı seviyeleri bulunur.

Ancak eğitim almış olsanız bile dalış eyleminin neden olabileceği bazı sağlık sorunları olabilir. Bunlar; sinüzit, kulak zarı perforasyonu, akciğer genleşmesi ve yaralanması ile oksijen zehirlenmeleridir.

Türkiye’de dalış yapılacak yerler denince aklan ilk gelen isimler arasında Antalya’nın Kalkan bölgesi gelir. Bunun yanında Fethiye’deki Akvaryum Koyu, Çeşme Fener Adası, Bodrum Delikli Mağaza ve Küçük Reef, Antalya Kaş koyları ve Çanakkale Minnoş Kayalığı dalış yapabilmek için ideal sulara sahiptir.

Dalgıçlığın Tarihçesi

Dalgıçlığın TarihçesiM.Ö 500 yıllarına ait olduğu düşünülen resimlerde, suyun altında, hayvan derileri giyerek nefes almayı başarmış Eski Yunan dalgıçlar anlatılmıştır. Özellikle korsan gemilerinin adını sıkça duyurduğu yıllarda dalgıçlık konusu son derece olağan bir durum halini almıştır.

Bu dönemde korsanlar, gemileri önce batırmış sonra da içerisindeki değerli eşyaları alabilmek için suyun altında uzun süre kalabilmelerini sağlayacak birçok alet geliştirmiştir. Dalış çanları bu zaman sürecinde kullanılmıştır. Dalış konusundaki en önemli ve büyük devrim 1943 yılında bir Fransız keşifçinin bulduğu regülatör olmuştur.

Salsa Nedir? Nasıl Yapılır? Nasıl Öğrenilir?
Salsa Nedir? Nasıl Yapılır? Nasıl Öğrenilir?

Su ciğeri olarak da bilinen bu alet, yüksek basınçlı bir tüp ve tek basamaklı regülatörden meydana gelir. Bu aparat dalgıçların suyun altında uzun süreler kalabilmesini mümkün kılmıştır. Su altı dünyasını keşfetmek yüzyıllardır insanların ilgisini çeken bir konu olmuştur.

Denizlerin diplerinde nasıl bir hayat olduğunu merak etme duygusu dalışı doğururken, gelişen teknoloji ve imkanlar  sayesinde her geçen gün daha iyi seviyelere gelmiştir. İnsanların oldukça rağbet gösterdiği bu aktiviteyi denemeden önce bir kursa gitmenizi ve gerekli eğitimleri almanızı bir kez daha hatırlatalım.

The post Dalgıçlık Nedir? Tehlikeleri, Tarihçesi ve Dalış Türleri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/dalgiclik-nedir/feed/ 0
Deniz Suyu Nedir? Neden Tuzludur? Faydaları Nelerdir? https://bilgihanem.com/deniz-suyu-nedir/ https://bilgihanem.com/deniz-suyu-nedir/#respond Sun, 19 Jul 2020 19:46:16 +0000 http://bilgihanem.com/?p=4739 Denizler sadece yeryüzünün bir parçası olmakla kalmayıp, içeriğindeki mineraller sayesinde birçok rahatsızlığa iyi gelmektedir. Tuz oranı her denizde aynı değildir. Ama sağladığı faydalar hemen hepsinde ortaktır. Bu yazımızda sizlere deniz suyu hakkında bilmeniz gereken bilgileri paylaşıyoruz.

The post Deniz Suyu Nedir? Neden Tuzludur? Faydaları Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
Yazın x yakıcı sıcak günlerinde ferahlamanın ve kısa süre de olsa kafa dağıtmanın en iyi yöntemlerinden biri kendinizi denizin serin sularına bırakmaktır. Herkes muhakkak yaz geldiğinde kendini denize atmak ister. Bunun yanında denizin huzur verici, insanı sakinleştiren ve dinlendiren özelliği de bulunmaktadır. Deniz suyunun bu rahatlatıcı etkilerinin yanında çeşitli birçok hastalığa da iyi geldiği bilinmektedir.

Eski çağlardan günümüze kadar birçok hastalığın tedavisinde kullanılmıştır. İçeriğinde mineral tuzlar, çeşitli elementler, amino asitler barındıran deniz suyu en doğal tedavi yöntemlerinden biridir. Ancak her denize girilmemeli, suyun temiz olduğundan emin olunmalıdır. Denizin kirden ve atıklardan uzak olan kısımlarında sıkça denize girmek herkes için faydalıdır.

Gökkuşağı Nedir? Nasıl Oluşur? Özellikleri ve Çeşitleri Nelerdir?
Gökkuşağı Nedir? Nasıl Oluşur? Özellikleri ve Çeşitleri Nelerdir?

Yapılan araştırmalara göre deniz suyu içeriği ile insan kanındaki içeriklerin birbirlerine benzediği belirlenmiştir. Denizde bulunan tuz oldukça faydalıdır. Tuz oranı tüm denizlerde aynı değildir. Dünyanın farklı bölgelerindeki iklim şartlarına göre, denizlerin tuzluluk oranı farklılık göstermektedir. Ekvatora yakın bölgelerde tuz oranı daha çok hissedilirken, bu oran kutuplara doğru azalmaktadır.

Deniz Suyu Nedir?

Deniz Suyu Nedir?Deniz suyu en temel ifadeyle denizlerde ve okyanusların tamamında bulunan suya denir. Dünya üzerindeki tüm okyanusların tuzluluk oranı ortalama olarak %3,5’tur. Aslında deniz tuzu oranı her denizde farklıdır ve çeşitli faktörlere göre değişiklik gösterir. İçerisinde tuz taneleri nedeniyle deniz suyu yoğunluğu, tatlı su yoğunluğundan fazladır.

Suyun sıfır ila eksi 100 derece sıcaklıklar arasında bile donmadan sıvı halde kalması biyolojik yaşamın devamı için çok önemlidir. Deniz suyu balıklar başta olmak üzere sayısız canlının yaşaması için uygun koşullara sahiptir. Aynı özellikleri içeren yapay bir su yapılıp, canlılar bu sulara konulduğunda, denizlerdeki kadar iyi yaşayamazlar.

Suyun sıcaklığı 4 santigrat derece olduğunda en yoğun hale gelir. Bu sıcaklığa kadar düştükten sonra donma noktasına gelir fakat buz tutan su yüzeye yakın kısımlardır. Suyun yoğunluğu ile sıcaklığı arasında ters orantı olması özellikle soğuk kış mevsiminde, bu ortamda yaşayan canlıların hayatlarını devam ettirebilmesi için önemli bir husustur. Tuzlu olan suyun en yoğun olduğu zaman, sıcaklığın en düşük olduğu dönemdir.

Denizde Tuzluluk

Denizde TuzlulukDeniz suyundaki tuzluluk oranı dünyanın tüm denizlerinde farklıdır. Bilinen en tuzlu açık deniz Kızıldeniz’dir. Ancak göl olarak Lut Gölü gibi kapalı havza denizlerinde de tuzluluk oldukça fazladır.

Denizdeki su yoğunluğunun, sıcaklık ve tuzluluğa bağlı olarak değiştiği bilinmektedir. Deniz suyunun pH değeri; 7,5 ila 8,4 arasındadır. Deniz suyundaki ses hızı ise yaklaşık 1,500 m/s olmakla beraber sıcaklık, basınç ve tuzluluk ile değişiklik göstermektedir.

Denizlerin ve okyanusların ortalama tuzluluk oranı %3,5’tur. Yani her 1 litre deniz suyunda 35 gram çözünmüş tuz anlamına gelir. Eğer deniz suyu nehir ağzı ile karışırsa, karıştığı yerde tuzluluk oranının az olduğu gözlenebilir. Aşırı buharlaşma ve yağışın az olması tuz oranının daha fazla olmasına sebep olur.

Türkiye üç tarafı denizlerle çevrili bir yarımadadır. Tuzluluk oranı en fazla Akdeniz’de (%3,6), sonra Ege Denizi’nde (%2,5) ve en az Karadeniz’dedir (%1,8).

Deniz Suyu Neden Tuzludur?

Deniz Suyu Neden Tuzludur?Deniz suyunun tuzlu olma nedeni içinde gerçekten tuz partikülleri olmasındandır. Yemeklerde kullandığımız tuzla, deniz tuzu aynıdır. Gözle görülmez ama tadıldığında hissedilir. Denizden çıkınca kuruduktan sonra kalan tuz kalıntılarını gözle görebilirsiniz.

Denizin tuzu, kayalarda bulunur. Kayalara çarparak denize karışan nehirler, akarsular ve çaylar; tuzu denize taşır. Uzun bir sürecin ardından denizlerdeki tatlı su kaybolur ve yerini tuzlu suya bırakır. Denizin tuzlu olmasında diğer neden volkanlardır. Volkan patlamalarıyla beraber yüklü miktarda tuz deniz sularına ulaşmıştır.

Deniz Suyunun Sağlığa Faydaları Nelerdir?

Deniz Suyunun Sağlığa Faydaları Nelerdir?Deniz suyunun en belirgin özelliği yaralardan, alerjilerin yol açtığı lekelerden, tahrişlerden ve isilikten kurtulmanıza yardımcı olmasıdır. Ayrıca cilt bozukluklarının neden olduğu çeşitli hastalıkların tedavisinde de kullanılmaktadır. Özellikle egzama, sedef, rosacea gibi deri hastalıklarında faydalı olduğu bilinmektedir.

Deniz suyu hücrelerin yenilenmesinde, toksinlerden kurtulmada, zehirli maddelerin vücuttan atılmasında yardımcı olmaktadır. Saç sağlığı açısından da büyük önemi vardır. Saç derisindeki ölü hücrelerin yok edilmesinde etkilidir. Böylece kepek sorununa çözüm olabilir. Ayrıca saçlardaki yağ dengesinin kurulmasında da olumlu etkileri vardır.

Denizde yüzmek kandaki oksijen miktarının artmasına ve bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı olmaktadır. Bağışıklık sisteminin güçlenmesiyle beraber, enfeksiyonlara ve parazitlere karşı daha dirençli hale gelirsiniz. Deniz suyu içinde hareketsiz durmakla ağrılarınızdan kurtulabilirsiniz.

Cilt üzerindeki siyah noktaların ve sivilcelerin deniz suyuna girilmesi ile birlikte genellikle tatil dönemlerinde yok olduğunu görebilirsiniz. Ciltte özellikle ayak bölgesinde görülen mantar hastalıklarında deniz tuzunun etkisi büyüktür. Deniz suyu sadece fizyolojik rahatsızlıkların iyileşmesinde kullanılmaz. Çeşitli birçok psikolojik rahatsızlığın da devasıdır.

Magnezyum cildi nemlendirmenin yanında akne ve sivilce benzeri iltihabi oluşumların meydana gelmesini önler. Deniz suyu magnezyum açısından zengin bir içeriğe sahip olduğu için cilt sağlığı ve dengesi için oldukça faydalıdır.

Sera Etkisi Nedir? Faydaları ve Zararları Nelerdir?
Sera Etkisi Nedir? Faydaları ve Zararları Nelerdir?

Denizde yüzmek; astım, bronşit, romatoid artrit ve eklem ağrıları gibi sağlık sorunlarına iyi gelir. Aynı zamanda harikulade bir egzersiz olduğu için bel ve boyun ağrılarına iyi gelir, kan akışımı hızlandırır.

Depresyon, aşırı sinirlilik, ruhsal dengesizlikler gibi hastalıklara, içindeki brom, magnezyum ve lityum maddeleri sayesinde olumlu etki etmektedir. Tüm bu maddeler, beyinde melatonin ve serotonin düzeylerini dengeler.

Denizde vakit geçirmek, rahatlatıcı bir etki yaratır, mutluluk ve huzur verir. Tatile gittiğiniz zaman kendinizi iyi hissetmeniz bu nedendir.

The post Deniz Suyu Nedir? Neden Tuzludur? Faydaları Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/deniz-suyu-nedir/feed/ 0
Labada (Evelik) Otu Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? https://bilgihanem.com/labada-evelik-otu-nedir-nasil-kullanilir/ https://bilgihanem.com/labada-evelik-otu-nedir-nasil-kullanilir/#comments Mon, 01 Jun 2020 02:31:14 +0000 http://bilgihanem.com/?p=13862 Labada bitkisi halk arasında birçok farklı isimle bilinmektedir. Bunlardan bazıları; evelik, efelek, develik ve alabada şeklindedir. Ispanağa benzer şekilde tüketilebilen bitkinin daha birçok kullanım şekli mevcuttur. Evelik veya labada otu nedir, en önemli faydaları ve zararları nelerdir diye merak ediyorsanız, sizler için hazırladığımız yazımızı mutlaka okumalısınız.

The post Labada (Evelik) Otu Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
Evelik otu olarak da bilinen labada otu, çok yıllık bir bitkidir. Kan temizleme ve mikroplardan arındırma konusunda şifalı olan bitki yalnızca bu sebepten dahi yüzlerce yıldır kullanılmaktadır. Bilinen en eski bitkilerden biri olan evelik otu, boyu bir metreyi geçmeyen kısa boylu çalı türü bir bitkidir. Yapı olarak ıspanağı andırsa da özel olarak yetiştirilmesine gerek kalmaz çünkü kendi kendine yetişmesi oldukça kolay bir bitkidir.

Özel bakımla yetiştirilmesine gerek dahi kalmadan yetişebilen labada otu, yabani olduğu için kolay temin edilebilir. Çayı ile beraber taze olarak da tüketilebilen bitki, mide sorunlarından gribe kadar pek çok probleme çözüm olabilmektedir. Yaprakları ve bilhassa kökleriyle ilaç yapımında kullanılan evelik otu, bu yönüyle tıp dünyasında da kullanılmaktadır.

Gazel Otu Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?<br />
Gazel Otu Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?

Yapraklarında demir ve fosfor bulunan bitkinin köklerinde ise nişasta ve antrakinon bulunur. İştah açıcı özelliği ile bilinen labada bitkisi, kilo vermek isteyen kişiler tarafından kullanılmamalıdır. Sabahları tüketildiğinde gün boyu acıkma hissini desteklemektedir. Gelin şimdi şifa kaynağı bu bitkiyi daha yakından tanıyalım.

Labada (Evelik) Otu Nedir?

Labada bitkisi; evelik, evelek, develik veya efelek otu olarak da bilinmektedir. Bunların dışında Latincede Rumex patientia, patiencedock ya da patience isimleriyle de anılmaktadır. Karabuğdaygiller familyasının üyelerinden biri olan evelik otu, kuzukulağı gibi görünür.

Çoğu zaman kuzukulağı bitkisi ile karıştırılır fakat kuzukulağına nazaran daha yeşil ve geniş yapraklıdır. Yeşilimsi küçük çiçekler açan bitki, çiçeklerinde olgunlaşan tohumlar aracılığıyla yayılır ve yetişir.

Labadanın yaprakları tıpkı ıspanak gibi pişirilerek yenilebilir. Bu şekilde yemenin herhangi bir sakıncası yoktur. Uzun yıllardır bilinen bitkilerden biri olan evelik otu, halk arasında şifa niyetiyle ilaç yapımında da kullanılmıştır.

Üzerinde yapılan deneyler sonucunda bitkinin insan fizyoloji üzerinde oldukça etkili olduğu ortaya çıkarılmıştır. Dolayısıyla ilaç sanayisinde de kullanılmaya başlanmıştır.

Evelik otunun Mayıs ayından itibaren yaprakları toplanabilmektedir. Bunun yanında eğer yaprakları kurutulma amacıyla toplanacaksa Ağustos ayına dek toplayabilmek mümkündür.

Taze yaprak tüketmek isteyenler için en uygun dönem mayıs ve haziran aylarıdır. Evelik otu başta Tokat civarı olmak üzere tüm Anadolu’da dağınık olarak bulunan yabani bitkilerden biridir.

Labada Otu Nasıl Kullanılır?

Labada otu veya bitkisinin ilk kullanımı çiğ olarak tüketmektir. Topladığınız bitkileri topraktan arındırmak için bir süre suda bekletin. Daha sonra akan suyun altına tutup çiğ olarak tüketin. Bir diğer kullanım şekli kavurarak tüketmektir. Bir soğanı yağda kavurun. Üzerine bir tatlı kaşığı salça koyun.

Kavrulma işlemi bittikten sonra iri iri doğradığınız evelik otunu koyun. Yaklaşık 10 dakika kavurduktan sonra tüketebilirsiniz. Faydalı olabilmesi açısından çiğ tüketmek daha etkili olacaktır ancak çiğ yenilemiyorsa kavurması da şifa verecektir. Bunun yanında salata ve sarma şeklinde de tüketebilirsiniz.

Labada Otu Çayı Nasıl Yapılır?

Labada otunun kullanım şekillerinden biri de çaydır. Bir litre suyu bir süre ısıttıktan sonra kaynamaya yakın içine evelik otu atın. Yaprakları elinizde iki ya da üç parçaya ayırırsanız daha kolay haşlanacaktır. Bir süre sonra bitkinin rengi çıkmaya başlayınca suyunu süzerek içebilirsiniz. Gün içinde bir bardak tüketmeniz yeterli olacaktır.

Labada Otunun Macunu Nasıl Yapılır?

Evelik otunun yaralarınızı iyileştirmesini isterseniz macun olarak da kullanabilirsiniz. Yara üzerine sürdüğünüzde etkisini kısa sürede gösterdiğini fark edebilirsiniz. Bir miktar labada otunu geniş ve derin bir kasenin içine alarak ezin. İyice ezildiğinden emin olduktan sonra içine bir çay kaşığı zeytinyağı ilave edin. Sonrasında yaranızın üzerine bir miktar sürün. Çok bekletmeden ılık su ile yıkayın. Birkaç gün uyguladıktan sonra yaralarınıza şifa olduğunu görebilirsiniz.

Labada Otunun Kökü Nasıl Kullanılır?

Labada otunun kökünü kullanmak isterseniz bir miktar otu bir araya getirip kök kısmını güzelce arındırmalısınız. Özellikle topraktan temizlenmesi için defalarca yıkamanızda fayda vardır. Sonrasında kökü bıçak yardımıyla kıymalısınız.

Bir bardak suyun içine kıydığınız kökleri atıp bir süre kaynatmalısınız. Süzdükten sonra 5 dakika demlenmesini bekleyip içebilirsiniz. Evelik otunun kökünün bağışıklık sistemi ve mide sorunu için oldukça etkili olduğu bilinmektedir. Aynı işlemi tohumlarıyla yapmak da mümkündür.

Labada Otunun Faydaları Nelerdir?

Bağırsak sorunlarına karşı oldukça etkili olan labada otu, boşaltım sorunu yaşayan bireyler tarafından düzenli olarak kullanılmalıdır. Bu kullanım sonunda kabızlık ya da hemoroid hastalığına çözüm olacaktır. Bunlardan başka evelik yani labada otunun diğer faydaları şu şekildedir;

  • Kanın temizlenmesi için tercih edilen evelik otu aynı zamanda egzama, kaşıntı ve mantar gibi sorunların da önüne geçmektedir.
  • İçeriği sayesinde soğuk algınlığı ve gripten koruyan bitki aynı zamanda C vitamini açısından zengin olduğu için bağışıklık sisteminizi de dengeleyecektir.
  • İştah açıcı etkisi vardır.
  • Vücuttaki toksik maddelerin atılmasını sağlar. Bu özelliği ile özellikle karaciğer hastalıklarının iyileştirilmesinde fayda sağlamaktadır.
  • Eğer vücudun herhangi bir yerinde çıban oluşmuşsa, çıbanın daha kısa sürede olgunlaşıp, iyileşmesini sağlar.
  • Romatizmal ağrılarda faydalıdır.
  • Kadın hastalıklarına iyi geldiği de tespit edilmiştir.
  • İshali kesici özelliği bulunmaktadır. Bunun için yaklaşık 10 gram otu bir bardak sıcak suda bekletip demleyerek içebilirsiniz. İshali önlediği gibi kabızlık sorununa da iyi gelir. Kısaca metabolizmanın düzenli çalışmasını sağlıyor diyebiliriz.

Labada Otunun Yan Etkileri Nelerdir?

Evelik otu kullanımı bilhassa bağırsak iltihabı sorunu olan kişiler için sakıncalı olabilmektedir. Bağırsak tahrişine neden olduğu görülen labada otu bu özelliği nedeniyle dikkatli kullanılmalıdır. Bir diğer dezavantajı ise vücutta su kaybını hızlandırmasıdır.

Şeker Otu (Stevia) Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?<br />
Şeker Otu (Stevia) Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?

Dolayısıyla böbrek sorunu yaşayan bireylerin evelik otunu kullanmamaları gerekmektedir. Hemen her bitkinin fazlası zarar verdiği için evelik otunun da fazla tüketilmesi hasara neden olacaktır. Bu sebeple kararında ve bilinçli tüketilmesi önemlidir.

The post Labada (Evelik) Otu Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/labada-evelik-otu-nedir-nasil-kullanilir/feed/ 10
Lavanta Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? https://bilgihanem.com/lavanta-nedir-nasil-kullanilir/ https://bilgihanem.com/lavanta-nedir-nasil-kullanilir/#comments Sun, 10 May 2020 10:48:41 +0000 http://bilgihanem.com/?p=4783 Lavantayı genelde çamaşırların arasına konulan kesecikler, oda parfümleri, vücut losyonları ve sabunlarda kullanırız. Çünkü harika bir kokusu vardır. Sağladığı faydaların yanında olağanüstü güzelliğiyle de bulunduğu ortama renk katan lavantaların faydaları ve kullanma şekilleri yazımızda anlatılmıştır.

The post Lavanta Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
En fazla 1 metre kadar boy atabilen, Ballıbabagiller familyasından olan lavanta, birçok alanda kullanılmaktadır. Yeşil renkli, hoş kokulu yapısıyla tanınan bitkinin gövdesi dört köşe kesitlidir. Akdeniz kökenli bir bitki olup, yirmiye yakın çeşidi vardır.

Atlas Okyanusu adalarından Hindistan’a kadar uzanan geniş bir alanda yetişir. Bazı çeşitleri Türkiye’de de görülmektedir. Lavanta, parfümeri endüstrisinde önemli bir hammadde olarak sıklıkla kullanılır. İdrar söktürücü, iştah artırıcı gibi sağlık problemlerinde de kullanılır. Bunların yanı sıra baş ağrısı ve strese iyi gelir. Aşırı sinirlilik durumunda sakinleştirici olarak kullanılabilir.

Zambak Nedir? Çeşitleri ve Özellikleri Nelerdir?<br />
Zambak Nedir? Çeşitleri ve Özellikleri Nelerdir?

Kusma refleksini bastırır, mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür. Ayrıca uykusuzluk problemi çekenler, lavanta çayı ile bu durumu giderdiğini dile getirmektedir. Cilt temizliğine önem veren kadınlar, akne temizleyici olarak kullanabilir. Romatizma, kırık ve burkulma nedeniyle oluşan ağrılarda hafifletici etki gösterir. Kurutularak gardıroplara ve çekmecelere yerleştirildiğinde giysileri, güve çeşidi böceklerden korur.

Lavanta Nedir?

Lavanta Nedir?Lavanta, yaz mevsiminde açan 1 metreye yakın boyu olan ve hoş kokulu bir bitkidir. Temmuz ve ağustos aylarında toplanır. Karabaş otu adıyla da tanınır. İçerisinde tanen, alkaloitler ve glikozitler vardır. Migren ağrılarından uykusuzluk şikâyetine kadar geniş bir kullanım alanı olan hoş kokulu bitkideki uçucu yağlar damıtılarak lavanta yağı elde edilir. Lavanta çiçeğinin de en önemli maddesi bu uçucu yağlarıdır.

Lavanta Nasıl Kullanılır?

Lavanta Nasıl Kullanılır?Kurutulmuş çiçeklerinden bitki çayı olarak faydalanabilirsiniz. Lavanta çayı demlemek için, bir veya iki çay kaşığı çiçeğini önceden kaynatılmış olan bir bardak suyun içerisine koyun. Üstü kapatılarak beş dakika demlenmeye bırakılır. Süzüldükten sonra akşamları bir veya iki bardak tüketilebilir. Rahatlatıcı özelliğe sahip olan bu şifalı ot, uyku öncesinde banyoda kullanılabilir.

100 gram lavanta çiçeğinin üzerine iki litre kaynar su eklenir, beş dakika demlendikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir. Birçok aktardan elde edebileceğiniz lavanta yağı, uyku problemlerine karşı az miktarda zeytinyağı ile karıştırılarak 1 – 4 damla şeklinde yatmadan önce göğse ve enseye sürülebilir. Bunların yanı sıra bahçelerde, dekoratif amaçlı ev, balkon dekorasyonunda ve parfümeri de sıklıkla kullanılan bir bitkidir.

Lavantanın Faydaları Nelerdir?

Lavantanın Faydaları Nelerdir?

Cilt ve saç bakımında da lavanta sıklıkla kullanılan bitkisel bir yöntemdir. Bir buçuk su bardağı suyu kaynatın, kaynamakta olan suya bir tatlı kaşığı lavanta ekleyin. 10 dakika ağzı kapalı şekilde demlenmeye bırakın. Soğumasını beklemeden süzün, on beş gün boyunca her akşam yemeğinden en fazla 2 saat sonra bir su bardağı ılık şekilde tüketin. Her kullanımda taze olarak hazırlamayı unutmayın, bir gün öncesinden artan suyu tüketmeyin. İçerisine tatlandırıcı maddeler ilave etmeyin.

Karanfil Çiçeği Nedir? Çeşitleri ve Özellikleri Nelerdir?<br />
Karanfil Çiçeği Nedir? Çeşitleri ve Özellikleri Nelerdir?

On beş günün sonunda cilt sağlığı için yaptığınız lavanta kürü tamamlanmış olacak. Bu kürün sonunda akneler ve lekeler kaybolmaya başlayacaktır. Akne sorunu yaşayan ciltler için lavanta yağı ile temizlenmiş cildi silmek de işe yarayacaktır. Ayrıca bu demlenmiş suyu saç bakımında da kullanabilirsiniz. Saç bakımınızda lavanta kürünü uyguladığınızda saç dökülme sorunlarının azaldığını göreceksiniz. Banyoda saçlarınız için son durulama suyuna lavanta suyu ekleyerek daha sağlıklı ve güçlü saçlara sahip olabilirsiniz. Bilinen diğer faydalarından bazıları şu şekildedir;

  • Sindirimi kolaylaştırır, iştahı açar
  • Stresten kaynaklanan baş ağrılarını giderir veya azaltır
  • Mide ve bağırsaklarda oluşan gazı giderir
  • İdrar söktürücüdür dolayısıyla böbrekleri temizler
  • Sakinleştirici etkisi olduğundan depresyondaki kişilerde faydalıdır. Ancak mutlaka doktor kontrolünde tüketilmelidir.
  • Uykusuzluğa iyi gelir
  • Saç dökülmesini önler.
  • Ciltte oluşan akneleri giderir ve tonik etkisi yaratır

Lavanta Yağının Faydaları Nelerdir?

Lavanta çiçeğinin kendisi kadar yağının da sağlık açısından mucizevi faydaları bulunuyor. Aslında en özel kısmı yağıdır. Lavantaya o muhteşem kokusunu da yine bu uçucu yağ vermektedir. Lavanta yağı elde etmek için öncelikle en az 1 metre uzunluğa erişmiş bitkiler toplanır.

Toplanan çiçekler büyük kazanlar içerisinde kaynatılır. Ortaya çıkan buhar bir boru yardımıyla başka bir yerde muhafaza edilir. Uçucu yağ sudan hafif olduğu için yüzeyde kalır. Bir haylı zahmetli bir işlem sonucu oluşturulan lavanta yağının piyasa fiyatlarının yüksek olmasının sebebi de budur. Şimdi gelelim lavanta yağının mucizevi faydalarına…

Lavanta Yağının Saça Faydaları Nelerdir?

Saçlarınızın rengi önemli olmaksızın ışıltılı ve canlı görünsün istiyorsanız düzenli olarak bakım yapmanız gerekmektedir. Bilhassa devamlı işlem gördüğü için yıpranan ve bakımsız görünen saçlar için en uygun çözüm lavanta yağıdır. Bir kâsenin içine 1 yemek kaşığı lavanta yağı bir tatlı kaşığı zeytinyağı ilave edip karıştırmalısınız. Saçlarınızı tarakla bölüm bölüm ayırıp daha sonra hazırladığınız lavanta yağı karışımını sürmelisiniz. Sonrasında alüminyum folyo ile kapatmalı bir gece bekletmelisiniz. Ertesi gün ılık su ile güzelce durulamalısınız. Her hafta düzenli olarak aynı gün yaptığınızda 1 ay içerisinde mükemmel bir görüntü elde edebilirsiniz.

Lavanta Yağının Uykusuzluğa Faydaları Nelerdir?

Gün içinde biriktirilen stres, gece uykusu üzerinde oldukça etkilidir. Uykusuzluk ise tüm metabolizma düzeninin dağılmasına neden olmaktadır. Buna engel olmak daha sağlıklı ve enerjik hissetmek için düzenli uyku uyumanız önemlidir. Lavanta yağı uyku sorunu yaşayan herkese alternatif çözüm olabilmektedir. Geceleri uyumadan hemen önce kulak altlarına, bileklere sürülen lavanta yağı gece boyu koklanır. Stres düzeyince azalma yaparak kasların gevşemesine yardımcı olur. Dolayısıyla lavanta yağı ile huzurlu uyumanız oldukça kolaydır. Yağ sürmekten hoşlanmayanlar ise lavantayı kâse içine alıp başuçlarına koyabilirler. Bu şekilde de gece boyunca kokusunu almanız mümkündür.

Lavanta Yağının Cilde Faydaları Nelerdir?

Lavanta yağının cilt için en önemli faydası, yaralara ve yanıklara iyi gelmesidir. Cildinizde güneşten meydana gelen yanıklar ya da lekeler varsa düzenli olarak lavanta yağı tüketebilirsiniz. En geç 2 hafta içerisinde izlerin silinmeye başladığı dikkatinizi çekecektir. Bununla beraber yağı kullanırken havuç suyu ya da E vitamini gibi onarıcı maddelerle hazırlayabilirsiniz. Bu şekilde iyileşme süreci hızlanacaktır. Akne tedavisinde tonik olarak kullanılan lavanta yağı sivilcelerin iltihaplanmasını önlemektedir. Yayılmanın önüne geçerek sivilcelerin kısa sürede kurumasına yardımcı olmaktadır. Gün içinde sabah ve gece olmak üzere iki kez lavanta yağı toniği ile cildinizi temizlemelisiniz. Böylece lekelerden ve aknelerden kurtulmanız kısa sürede mümkün olacaktır.

Lavanta Yağının Kas Ağrılarına Faydaları Nelerdir?

Lavanta yağı romatizma, tutulma, burkulma gibi nedenlerle ortaya çıkan kas ağrılarının önüne geçebilmektedir. Özellikle sırt ve adele ağrısından şikâyet edenler için lavanta yağı masajı oldukça etkili çözümler üretmektedir. Ağrıyan bölgeye günde 1 kez lavanta yağı masajı yapıp sıcak tutarsanız ağrılarınızda azalma olduğu dikkatinizi çekecektir. Yalnızca bacak ve sırt değil rüzgar ya da ağır kaldırma nedeniyle omuzlarda veya kollarda görülen ağrılara da lavanta yağı iyi gelebilmektedir. Boyun masajında yağı kullandıktan hemen sonra sıcak havlu ile kaslarınızı dinlendirmelisiniz. En geç birkaç saat içinde rahatladığınızı fark edebilirsiniz.

Lavanta Yağının İdrar Yolu Enfeksiyonlarına Faydaları Nelerdir?

Lavanta yağını doğru şekilde kullandığınız takdirde vücudunuzda bulunan enfeksiyonlardan kurtulma şansınız olacaktır. Özellikle idrar yolu enfeksiyonu sorunu yaşayanlar için sularının içine bir damla lavanta yağı damlatmaları önerilmektedir. Bu şekilde idrar yapılırken yanma, acıma ya da ağrıma gibi olumsuzluklar yaşanmayacaktır. Yalnızca idrar yolu enfeksiyonları değil bağırsak sorunlarına da lavanta yağı iyi gelmektedir. Tuvalete çıkamama sorunu başta olmak üzere pek çok problem, lavanta yağı ile çözümlenebilmektedir.

Lavanta Yağının Mideye Faydaları Nelerdir?

Lavanta yağı, mide bulantısını geçirme konusunda muhteşem sonuçlar yaratmaktadır. Kıyafetlerinizin üzerine birkaç damla lavanta yağı damlatıp nefes alırken içinize çekerseniz mide bulantınızı bastırdığını, rahat nefes aldığınızı fark edebilirsiniz. Bulantılarla beraber çarpıntı, tansiyon gibi olumsuzluklara da lavanta yağı kokusu iyi gelecektir. Midesinde ülser, reflü problemi olanlar için içilen suya bir dala lavanta yağı damlatmak sağlıklı çözüm olacaktır.

Lavantanın Yan Etkileri Nelerdir?

Lavantanın Yan Etkileri Nelerdir?Lavanta güvenilen ve herkes tarafından rahatlıkla kullanılabilen bir bitki olarak bilinir. Fakat alerjik veya çok hassas cilde sahip olanlar kullanmadan önce muhakkak doktora danışmalıdır. Depresyon ilacı kullanan kişiler için ise lavantanın etkiyi artırabileceği yönünde görüşler olduğundan kullanmaları önerilmez. Lavantanın uçucu yağının bazı alerjik bünyelerde alerjik reaksiyonlara yol açtığı gözlemlenmiştir. Ayrıca ergenliğe erişmemiş erkek çocuklarında meme büyümesine de yol açabilir.

The post Lavanta Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/lavanta-nedir-nasil-kullanilir/feed/ 4
Boru Çiçeği (Datura Bitkisi) Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? https://bilgihanem.com/boru-cicegi-datura-bitkisi-nedir-nasil-kullanilir/ https://bilgihanem.com/boru-cicegi-datura-bitkisi-nedir-nasil-kullanilir/#comments Tue, 05 May 2020 08:00:10 +0000 http://bilgihanem.com/?p=16709 Türkiye’de de yaygın olarak bulunan ve halk arasında, şeytan elması, kahkaha çiçeği, sihirbaz otu, olarak da bilinen boru çiçeği, oldukça şifalı bir bitki olmasına karşın doğru kullanılmadığında ölüm veya felçlere kadar ciddi yan etkilere sahip bir bitkidir. Bu nedenle çok kapsamlı bir şekilde araştırılmalı ve doğru kullanım şekliyle tüketilmelidir.

The post Boru Çiçeği (Datura Bitkisi) Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
Datura bitkisi, bilim dünyasının tatula olarak bildiği birçok özel isme sahip bitkiler arasında yer almaktadır. Halk arasında şeytan elması, cehennem çanları, sihirbazotu, kahkaha ve boru çiçeği gibi pek çok fantastik isimle anılan bitki, dışarıdan bakıldığında oldukça etkileyici bir güzelliğe sahiptir.

Dış görünüşüyle gören herkesi kendine hayran bırakan bu özel bitki, içeriği itibarıyla oldukça tehlikelidir. Bu nedenle kullanımında dikkatli olunması son derece önemlidir. Tehlikeli olduğu kadar şifalı bitkiler arasında da yer alan datura, doğru şekilde tüketildiğinde pek çok hastalığa çare olabilmektedir. Asırlar öncesinden itibaren kullanılmaya başlanan datura bitkisi özellikle uyuşturucu etkisi nedeniyle tercih edilmiştir. Bu yönünü doğru şekilde kullanmayı başarmak, istenilen sonucu elde etmeyi sağlamıştır.

Civanperçemi Bitkisi Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?
Civanperçemi Bitkisi Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?

2019 yılında Manisa’nın Kula ilçesinde iki kişi, şifalı ot diyerek yediği boru çiçeği sebebiyle zehirlenmiştir. Söz konusu kişilerin bu bitkiyi astıma iyi geldiği gerekçesiyle tükettiği ancak kısa süre içinde başta sinir hücreleri olmak üzere hayati organlara zarar verdiği tespit edilmiştir. Bu nedenle kullanım konusunda dikkatli davranmak ve işin ehli kişilerden bilgi almak doğrudur.

Boru Çiçeği (Datura Bitkisi) Nedir?

Boru Çiçeği (Datura Bitkisi) Nedir?

Patlıcangiller familyasına bağlı olan datura, bir yıllık otsu bir bitkidir. Dışarıdan bakıldığında 35-100 cm arasında değişen bir boya sahiptir. Yaprakları saplı, büyük ve ovaldir. Kenarları ise girintili çıkıntılı bir görüntüye sahiptir. Çiçekleri çoğunlukla beyaz renkli olan daturanın, kenar çerçeveleri farklı renkte olabilmektedir.

İçi ve kendi beyaz olan çiçeğin çerçevesi, mor hatlardan oluşmaktadır. Toplamda 10 ayrı türü bulunan datura bitkisinin her türü ayrı bir işleve sahiptir. Meydana gelen meyvesi ise tohum kapsülü olarak nitelendirilmektedir.  Datura stramonium ve Datura metel türleri Türkiye sınırları içerisinde yetiştirilen bitkilerdir.

Dik bir gövdeye sahiptir. Çiçekleri genellikle beyaz olmakla birlikte satı,  mavi, lila ve pembe tonlarında da olabilmektedir. Türkiye’de Mayıs ve Eylül aylarında çiçek açar. En fazla bir metreye kadar uzayan bu bitki tek yıllıktır. Güneş ışığını ve sıcak iklimi sevmektedir. Tohumları toprağa düştüğü zaman çok rahat bir şekilde, kendi kendine yetişir.

Yetiştireceğiniz yerde toprağa bir çubuk, sopa veya kazık benzeri uzun bir cisim yerleştirirseniz, sarmaşık şeklinde uzamasına yardımcı olabilirsiniz. Bakımı oldukça kolay olan bu bitki budama gerektirir. Aksi halde kontrolden çıkarak çok fazla alana yayılır

Boru Çiçeği (Datura Bitkisi) Nasıl Yetiştirilir?

Boru Çiçeği (Datura Bitkisi) Nasıl Yetiştirilir?

Asıl vatanı Güney Amerika olan boru çiçeğinin tüm tropikal iklimlerde yetiştiği görülmektedir. Sıcağın eksik olmadığı yerler, yetişmesi için yeterli olmaktadır. Uzun ve sıcak günlerin çiçeği olan datura toprak konusunda biraz seçicidir. Toprağının nemli olmasını ister fakat devamlı sulanması son derece sakıncalı kabul edilir. Nem oranı yüksek, geçirgen topraklar büyümesi için daha uygundur.

Yer ve duvar örtücü özelliği olan datura bitkisinin bu yönüyle balkonlarda dahi tercih edildiği bilinmektedir. Tercih edilirken mevsim hesaplaması yapılarak ekimi gerçekleştirilmelidir. Datura bitkisinin çiçek açtığı aylar Mayıs ve Eylül aylarıdır. Dolayısıyla aralıklı şekilde çiçek açarak bulunduğu yere, uzun süre hoş bir görüntü kazandırmaktadır.

Eğer çoğaltmak isterseniz doğrudan tohum yöntemini kullanabilirsiniz. Yaz aylarında bitkinin tohumlarını alıp, ekmek istediğiniz yere serpin. Çabuk büyüyen ve çok yer kaplayan bir bitki olduğu için saksı yerine bahçeyi kullanmanız daha doğru bir karar olacaktır.

Eğer bir saksı içine ekecekseniz toprağın nemli olmasına özen göstermelisiniz. Toprak nemliyse can suyu olarak birkaç damla su yeterli olacaktır. Toprağa serptiğiniz tohumlar baharda çimlenmeye başlar ve hızlıca büyüme sağlar. Bir başka yöntem çelikle çoğaltmadır. En az tohumla daha kolay bir çimlenme sağlanan çelik yönteminde, çiçeklenme de daha hızlı olacaktır.

Boru Çiçeğinin Kullanım Alanları Nelerdir (Nasıl Kullanılır)?

Boru Çiçeğinin (Datura Bitkisi) Kullanım Alanları Nelerdir?

Boru çiçeğinin en yaygın kullanım alanı ilaç sanayisidir. İlaçların özlerinde kullanılan bitki, bu nedenle özel olarak yetiştirilmekte ve üretimi yapılmaktadır. Bitkinin ilaç sanayisi dışında alternatif tıp alanında kullanıldığı da bilinmektedir.

Özellikle vücutta meydana gelen iltihaplanmalarda datura bitkisinin ekstra yardımı olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla yapraklarını kullanarak hazırlanan karışımlar, alternatif tıp seçeneği ile çözüm olmaktadır.

Bizler bu yazıları hazırlarken elde ettiğimiz bilgileri en doğru şekilde sizlere ulaştırmaya çalışıyoruz. Fakat bitkinin faydalarını anlatırken diğer bilgileri de okumalı ve her şifalı otun doğrudan kullanılmaması gerektiğini unutmamalıyız. Datura bitkisi de bunlardan biridir.

İlaçlarda kullanılan bu bitki hiçbir işleme maruz kalmadan tüketilirse nefes almada güçlük ve zehirlenme yapabilir. Datura bitkisinin yol açtığı zehirlenmelerde; kusma, bulantı, halüsinasyon görme, anlamsız şekilde konuşma gibi semptomlar meydana gelir.

Şeytan elması antikolinerjik maddeler içeren, kolay bulunabilen oldukça halusinojenik bir bitkidir. Yanlış tüketilirse hayatı tehdit eden sonuçlar doğurur. Zehirlenme nedeniyle hastaneye başvuranların çoğunda bilinç bulanıklığı en belirgin semptomlar arasında yer alır.

Halk arasında afrodizyak etkisi nedeniyle kullanımı yaygındır. Ancak elde edilen bilgiler bu amaçla tüketen erkek hastaların en geç yarım saat içinde huzursuzluk ve bilinç bulanıklığı gibi şikayetlerle hastaneye koştuğunu ortaya koymuştur.

Datura bitkisinin kullanıldığı bir başka alan peyzajdır. Şık ve güzel bir görüntü kazandırdığı için bahçelerde, parklarda çok fazla görebilmek mümkündür. Bu özelliği ile dışarıya çıktığınızda ulaşamayacağınız bir noktada olmadığını görebilirsiniz.

Boru Çiçeğinin Faydaları Nelerdir?

Boru Çiçeğinin (Datura Bitkisi) Faydaları Nelerdir?

Datura bitkisinin bilinen en genel faydası uyuşturucu yönüdür. Ağrı ve acı hissetmek istenilmediğinde datura bitkisinin tüketilmesi önerilmektedir. Kısa sürede etki etmeye başladığı ve hızla uyuşturucu yönünün ağır bastığı dikkat çekmektedir. Bunun dışında bitkinin nefes darlığı (astım) sorununa çözüm olduğu bilinmektedir. Bu yönüyle özellikle astım, bronşit gibi solunum yolu hastalıklarına çare olabilmektedir.

Datura bitkisi, kaslarda meydana gelen spazmlar için oldukça ideal bir çözümdür. Halk arasında kas ağrıları, romatizma gibi durumlar sonucunda görülen spazmlar için tercih edildiği bilinmektedir.

Ciltte meydana gelen egzama sorunu için iyi gelen datura, doğru şekilde kullanıldığında egzamayı rahatlıkla ortadan kaldırabilmektedir. Bununla beraber vücudu rahatlatma yönü olan bitki, terleme sorunu olan kişilere de çare olabilmektedir. Fazla salgılanan tükürük, ter ve mide asidi üzerinde etkisi hissedilmektedir.

Boru Çiçeğinin Yan Etkileri Nelerdir?

Boru Çiçeğinin (Datura Bitkisi) Yan Etkileri Nelerdir?

Boru çiçeği, doktor kontrolünde tüketilmesi gereken tehlikeli bir bitkidir. Asla yalnız başınıza aldığınız bir kararla, danışmadan tüketmemelisiniz. Aksi halde kısa süre içerisinde ölümcül sonuçlar doğurabilmektedir. Boru çiçeğini aşırı veyahut yanlış kullandığınızda halüsinasyon görme ihtimaliniz oldukça yüksek. Beyinde transa sebebiyet veren bitki, yok etme fikrine odaklanılmasına neden olmaktadır. Çevresine zarar veren, saldırgan tavırlar sergileyen ve duygularını uç noktalarda yaşayan insanlara dönüşülmesine neden olmaktadır.

Tarhana (Çörtük) Otu Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?
Tarhana (Çörtük) Otu Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?

Datura stramonium, datura türleri arasında en tehlikeli olan türdür. Yaymış olduğu zehir nedeniyle kişide birkaç dakikada bilinç kaybına neden olabilmektedir. Bunun yanında aşırı tüketiminin ölümle sonuçlandığı tespit edilmiştir. Datura bitkisini yanlış tükettiğinizde zaman kaybetmeden doktora gitmeli, evde geçmesini beklememelisiniz. 

Boru çiçeğinin en büyük yan etkisi zehirlenmeye neden olmasıdır. Vücuda gereğinden fazla alındığında öncelikle terleme ile etki etmeye başlayacaktır. Daha sonra göz bebekleri büyümeye başlamakta solunum zorlaşması ortaya çıkmaktadır. Kısa süre içerisinde uyku hali kendini göstermektedir.

Zehirleme devamında öncelikle görme daha sonra duyma yetisi kaybolmaktadır. Aşırı noktaya ulaştığında ise konuşma kaybı da yitirilerek felç ya da ölümle sonuçlanmaktadır.

The post Boru Çiçeği (Datura Bitkisi) Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/boru-cicegi-datura-bitkisi-nedir-nasil-kullanilir/feed/ 11
Şeker Otu (Stevia) Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? https://bilgihanem.com/seker-otu-stevia-nedir-nasil-kullanilir/ https://bilgihanem.com/seker-otu-stevia-nedir-nasil-kullanilir/#comments Sun, 03 May 2020 00:00:25 +0000 http://bilgihanem.com/?p=16818 Stevia yani şeker otu bitkisi, sıfır kalorili fakat şekerden fazla oranda tatlandırıcı özelliğe sahiptir. Diyabet ve tansiyon hastalarının umudu olan şeker otu bitkisi, bilim insanları tarafından araştırılmaya devam edilmektedir. Stevia bitkisinin nasıl yetiştirildiğinden faydalarına kadar tüm bilgiyi sizin için hazırladığımız yazımızda bulabilirsiniz.

The post Şeker Otu (Stevia) Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
Birçok uzman tarafından asrın bitkisi olarak tanıtılan şeker otu bitkisi, son dönemlerde en çok duyulan bitkiler arasındadır. Bilim dünyasının Stevia olarak da isimlendirdiği bitki, doğal bir tatlandırıcı formundadır. Bu özelliği nedeniyle onlarca ülkede üretimine başlanmıştır.

Dünya genelinde tüketimi hızla artış gösteren şeker otunun 5 milyon dolarlık bir ekonomik değere sahip olduğu bilinmektedir. İçerisinde hiç kalori bulundurmayan şeker otu, fabrikasyon işlemleri sonrasında beyaz şekerden çok daha tatlı olabilmektedir. Bu özelliği ile bilhassa diyabet hastalarına faydası olacağına inanılmaktadır.

Adaçayı Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?
Adaçayı Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?

Tansiyondan sigara bağımlılığına kadar pek çok alanda etkisinin olduğu bilinmektedir. Şeker otu, doğanın insana sunduğu şifalı bitkiler arasında yer almaktadır. Kullanıldığında birçok hastalığa fayda sağlayacağı tespit edilmiştir. Yüzyıllardır Paraguay ve Brezilya’da şifalı özelliklerinin yanında, tatlandırıcı yapısı nedeniyle de kullanılmıştır. Bu nedenle adı şeker bitkisi veya şekerotu olarak anılmaktadır. Şimdi gelin doğanın bize sunduğu bu bitkiyi yakından tanıyalım.

Şeker Otu (Stevia) Nedir?

Şeker Otu (Stevia) Nedir?

Asıl vatanı Paraguay olan şeker otu bitkisi, bilim dünyası tarafından farklı isimlerle tanımlanmaktadır. Kendi vatanında 1500 yıldan fazla süredir kullanılan bitki, bölge halkının sağlığı üzerinde doğrudan etkilidir. Bu nedenle uzun süredir üzerine araştırmalar yapılan özel bir bitki olduğu dile getirilmiştir.

Şeker otunun son 35 yıldır en hızlı araştırılan bitkiler arasında yer aldığı bilinmektedir. Birçok önemli hastalık için çözüm aranırken şeker otunun da çok yönlü faydası olduğu tespit edilmiştir. Şeker kullanımıyla ilgili bir problemi olanların stevia bitkisini kullanmalarında herhangi bir sakınca olmadığı tespit edilmiştir.

Anavatanı Paraguay olan bitkinin aynı zamanda Brezilya, Kolombiya ve Meksika gibi ülkelerde üretildiği bilinmektedir. Dünyada ticaretinin ise Güney Amerika ülkelerinin elinde olduğu biliniyor. Dolayısıyla 2012 yılına kadar Türkiye’ye giren şeker otunun ithal olduğu söylenebilmektedir.

Sonrasında ilk kez 2010 yılında Antalya’da ekimi yapılan şeker otunun 2012 yılında ürün verdiği dikkat çekmektedir. Daha sonra yaygınlık kazanan şeker otunun üretimi en son Rize’de başlamıştır. Rize’de oldukça büyük bir planlamayla şeker otu üretilip satışa sunulmaktadır.

Şeker Otu (Stevia) Nasıl Üretilir?

Şeker Otu (Stevia) Nasıl Üretilir?

Stevia bitkisi daha çok tropikal iklim koşullarını tercih eden bitkilerdendir. Bu nedenle yağmuru bol olan yerlerde yetişmesi oldukça kolay olmaktadır. Hem sıcak hem de nemli yerleri sevdiği için Türkiye’de Antalya’da ve Rize’de uygun koşullar oluşturulmaya çalışılmaktadır.

Saksıda da yetişebilme özelliği bulunan şeker otunun tohumunu hemen her yerde bulabilmeniz mümkündür. Evinizin balkonunda yetiştirmek isterseniz büyükçe bir saksıya dikebilirsiniz. İlk 3 gün güneş almayacak ortamda bulunması gereken tohumlar, 3 günün sonunda bol miktarda can suyu isteyecektir.

Çokça suladıktan sonra gün içerisinde belli aralıklarla güneş gören noktalarda bulunması gerekmektedir. Her gün düzenli şekilde sulamanız gereken bitki, sulanmadığında 1-2 gün içerisinde kurumaya başlayacaktır. Sulama dengesini kurmanız oldukça önemlidir. Çokça sulandığındaysa hızla çürümektedir. Bu nedenle sularken son derece dikkatli olmanız, aşırıya kaçmamanız gerekmektedir.

Yılda iki defa hasat edilir ve dekar başına ortalama 4 ton ürün vermektedir. Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü (ÇAYKUR), 2012 yılında stevia bitkisinden şeker üretmek için çalışmalara başlamıştı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rize şekeri adını verdiği bitkinin 5 yıllık deneme süresi hüsranla sonuçlandı.

Bu bitkinin düz ve taban arazi tipi istediği ve dolayısıyla Rize koşullarında yetiştirilemeyeceğine kanaat getirildi. Bunun yanında ülkemizde üretilen bitkinin şeker ekstraktı elde etmek için uygun olmadığı anlaşıldı. Böylelikle yapılan 16 milyon liralık yatırım da ziyan oldu.

2020 yılının başında yapılan açıklamada; “Muhtelif işler projesi çerçevesinde yatırım programından yaklaşık 16 milyon TL harcandığı bildirilmiştir. Ancak, stevia bitkisinden şeker mi yoksa gıda katkı maddesi mi elde edileceği henüz açıklık kazanmamıştır. Diğer yandan çay bölgesinde üretiminin yapılması için stevia fidesi dağıtılan üreticilerin de söz konusu bitkinin üretiminden olumlu sonuç alamadıkları görülmüştür.

Bu tesisin çalıştırılması için yurt dışından kuru stevia yaprağı ve proseste kullanılacak yardımcı ürünlerin ithal edilmesi gündeme gelmektedir. Maliyeti, pazar durumu ve kullanım alanı iyice tespit edilmeden böyle bir ürün için yatırım yapılması rasyonel bir yaklaşım olarak görünmemektedir.” sözlerine yer verilmişti.

ÇAYKUR Genel Müdür Vekili Yusuf Ziya Alim ise söz konusu bitkiyi 46 üreticiye dağıttıklarını fakat beklenen ilgiyi göremediklerini söyledi. Birçok üreticinin de yetiştirme aşamasında zorlandığını aktardı.

Şeker Otu Nasıl Kullanılır?

Şeker Otu (Stevia) Nasıl Kullanılır?

Şeker otunun kullanım alanı mutfaktır. Bu nedenle mutfakta doğal tatlandırıcıya ihtiyacınız olduğunda şeker otunu tercih edebilirsiniz. Özellikle içecekler için şeker otunun çok yönlü faydasının olduğu bilinmektedir.

Hazırlayacağınız özel tatlandırıcıyı birçok tatlıda da tercih edebilirsiniz. Hem kalorisiz hem proteinsiz bir şeker içeriğine sahip olan şeker otu bu açıdan tercih edilebilirdir.

Şeker otunu kullanıma hazır hale getirmek için bir su bardağı suyu güzelce kaynatın. Daha sonra üzerine bir yemek kaşığı şeker otu ilave edin. Şeker otunu attıktan sonra güzelce birkaç dakika daha kaynatın. Sonrasında kullanıma hazır olacaktır. Dilediğiniz besinin içerisinde tercih edebilirsiniz.

Şeker Otunun Faydaları Nelerdir?

Şeker Otunun (Stevia) Faydaları Nelerdir?

Şeker otu insan vücudunda fabrikasyon işlemler sonucunda hazırlanmış olan beyaz şekerden daha sağlıklı sonuç yaratmaktadır. Bunun için şeker otunun özellikle diyabet hastalarına önerildiği bilinmektedir. Şeker hastası olan kişiler için şeker otu oldukça sağlıklı ilerleme sağlamaktadır.

Şeker otunun bir başka faydası cilt pürüzsüzlüğü sağlamasıdır. Ciltte akne, sivilce, leke ve siyah nokta sorununuz varsa şeker otunu daha düzenli şekilde tüketebilirsiniz. Bu sayede cildinizde meydana gelen ufak tefek sorunlar ortadan kalkabilir.

Şeker otu özellikle kolesterol hastalarına iyi geldiği için önerilmektedir. Kolesterol kadar tansiyon sorunun da önüne geçtiği bilinmektedir. Bu nedenle günlük doz aşımı yapmadan düzenli olarak tüketmeniz etkisini kısa sürede gösterecektir.

Çivit Otu Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?
Çivit Otu Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?

Şeker otu, zayıflama sürecine etkisi olan bitkilerden biridir. Bunun temel nedeni sofra şekerini hayatınızdan tamamıyla uzak tutmasıdır. Beyaz şekerden kurtulmanıza yardımcı olan şeker otu bu sayede kalorisiz şekilde tat alabilmenizi sağlayacaktır.

Dil üzerinde %40 şeker hissiyatı oluşturan bitki diğer tatlandırıcıların aksine zararlı şeker içeriğine sahip değildir. Hazırlayacağınız tatlandırıcıyı şeker ihtiyacı hissettiğiniz an güvenilir şekilde tüketebilirsiniz. Bu sayede kilo almadan şeker ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz.

Şeker Otunun Yan Etkileri Nelerdir?

Şeker Otunun (Stevia) Yan Etkileri Nelerdir?

Şeker otunun gereğinden fazla tüketilmiş olması erkekler üzerinde hormonal sıkıntılar meydana getirmektedir. 1999 yılında yapılan araştırmalar sonucunda erkek hormonlarında ters etkiye neden olduğu tespit edilen bitkinin fazla tüketildiğinde kısırlığa neden olabileceği tahmin edilmektedir. Her gün belli bir miktar tüketilmesinde sakınca yokken daha fazlasının kısırlık sorunu oluşturacağı öngörülmektedir.

Henüz araştırmaları tamamlanmayan bitkinin ciddi oranlarda tüketilmesi uygun bulunmamaktadır. Bunun temel nedeni sindirim sistemi üzerinde de birtakım olumsuzluklara neden olmasıdır. Sindirim zorluğu, beraberinde boşaltım sistemi problemi yaratmaktadır. Bu nedenle şeker otunun fazla tüketilmesi kabızlık ve ishali beraberinde getirebilmektedir.

The post Şeker Otu (Stevia) Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/seker-otu-stevia-nedir-nasil-kullanilir/feed/ 5
Gazel Otu Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? https://bilgihanem.com/gazel-otu-nedir-nasil-kullanilir/ https://bilgihanem.com/gazel-otu-nedir-nasil-kullanilir/#comments Sat, 02 May 2020 03:15:38 +0000 http://bilgihanem.com/?p=16903 Gazel otu bitkisi, yanıcı ot da denilen bu şifalı bitki, çay olarak tüketilir ve birçok yararı mevcuttur. Gazel otu ile ilgili yeterli araştırma yapılmadığından tüketilirken dikkat edilmesinde fayda vardır. Mide ve bağırsak hastalıklarında oldukça etkili olan gazel otu bitkisi hakkında daha fazla bilgiye ulaşmak için yazımızı okumalısınız.

The post Gazel Otu Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
Gazel otu günümüzde çoğunlukla Asya ve Avrupa topraklarında yetişiyor olsa da anavatanı Kreta adası olarak bilinmekteydi. Bitkinin Latince ismindeki Dictamnus kelimesinin de Kreta sınırları içindeki Dicte dağından geldiği ve Thamnos yani çalı kelimesiyle birleştiği düşünülmektedir. Yine Latince isminde bulunan kelimelerden birinin bitki çiçeğinin renginden geldiği kabul edilmiştir.

Gazel otunun şifalı bitki olarak kullanılmasının 12. yüzyıla dayandığı bilinmektedir. Bu yüzyılda gazel otunu Alberts Magnus ve Bingenli Hildegard kullanarak çevrelerine tanıtmıştır. Zaman ilerledikçe bitkinin hastalıklarda kullanımı hızlı yayılmıştır. 16. yüzyıla gelindiğinde gazel otu epilepsi hastalarında kullanılmıştır. Yine geçmişte bir tür ilaç olarak bağırsak solucanları üzerinde kullanılmıştır.

Aloe Vera Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?
Aloe Vera Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?

Bitkinin sağlık için faydaları olduğu yakın zamanda güçlenerek ilerlemiştir ama bu inanışı destekleyecek bilimsel araştırmalar yapılmamıştır. Kullanımı konusunda tam da bu nedenle dikkatli davranmak gerekiyor. Genellikle çalılık yerlerde, ormanların seyrek olduğu alanlarda rastlanır. Kökünden ve yapraklarında tıbbi ilaç yapımında faydalanılmaktadır.

Gazel Otu Nedir?

Gazel Otu Nedir?

Sedefotugiller familyasından gazel otu, kökü ortalama 20-40 cm uzunluğunda, şifalı bitki olarak bilinmeyip süs bitkisi olarak yetişen bir çeşit bitkidir. Latince ismi Dictamnus albus olarak bilinse de ülkemizde geyik otu, yanıcı ot, girit otu, akgirit otu olarak bilinir. Gazel otu genellikle Asya, Avrupa, Ortadoğu, Türkiye ve Kafkaslarda yetişmektedir.

Gövdesi çatallaşma yapmadan ortalama 40 – 120 cm kadar uzamaktadır. Dikine uzayan gövde oldukça sulu, gevrek ve grimsi bir renktedir. Yaprakları eliptik, oval ve geniş mızrak yapıdadır. Taç yaprakları beş adettir. Her bir çiçeğin göbeğinde 8-10 arasında döllenme tozcuğu bulunmaktadır.

Meyveleri beş parçalıdır ve yıldız görünümünü andırırlar. Bitkinin yaprakları Mayıs ayından Ağustos sonuna kadar toplanabilmektedir. Toplanan yapraklar güneş görmeden, gölgede, temiz ve nemsiz bir ortamda kurutulmalıdır. Aksi halde şifalı özelliklerinden geriye bir şey kalmayacaktır.

Bitkinin kök yapısının bileşiminde; shimnmianin, robutsin, dubintolin ve isodictamnin gibi alkaloit türevleri bulunmaktadır. Ayrıca  izofraxinellon, fraxinoller, thymolmetileter, α-terpineol, β-pinen gibi eter yağı türevleri ile limonin, obacunon ve dictamdiol gibi limonoit türevleri de yer almaktadır.

Yapraklarında yer alan maddelere baktığımızda; dictamnin, skimmianin, γ-Fagarin, evoxin ve dubinidin gibi furochinolin-alkaloit türevlerinin, rutin, isoquercitrin, muricetin-3-rhamnoglikozit, diosmin, kâmpferol  gibi flavon-ve flavonol türevlerinin, limonin, obacunon, rutaevin fraxinellon gibi limonoit türevlerinin ve myrcen, estragol, 1.8-cineol P-cymen ve ocimen gibi eter yağı türevlerinin yer aldığını görmekteyiz.

Gazel Otunun Özellikleri Nelerdir?

Gazel Otunun Özellikleri

Gazel otu yetişmek için kireçli topraklara, kuru yerlere ihtiyaç duymaktadır. Değişen iklim şartları dolayısıyla bitkinin yerleşim alanları yayılmıştır. Bitkinin boyu zaman zaman 1 metreye kadar ulaşabilmektedir. Ancak ortalama boyunu aştığına pek rastlanılmamıştır. Gazel otunun yaprakları üstünde birden fazla, renksiz yağ bezesi yer almaktadır.

Bitkinin üzerindeki çiçekler topluca görünürler ve dik duran bir salkıma benzerler. Gazel otunun çiçekleri Nisan, Mayıs aylarında açar ve genellikle beyaz ya da pembe renkte olup damarlı yapıdadır. Özellikle yaz aylarında bitki üzerinden ciddi miktarda eterli yağ buharlaştığı bilinir. Buharlaşma sonucu oluşan gazın alev alması mümkündür ki gece vaktinde daha parlak bir alev görülebilir.

Gazel otunun kokusu limon ve tarçın karışımına benzemektedir. Damak tadına göre kişiden kişiye değişmekle beraber herhangi bir tat daha ağır basabilir. Gazel otu göreceli olarak hoş kokmasına karşın tadı kötü bir bitkidir. Bitkinin acımsı bir tadı olduğu bilinmektedir.

Bitkinin içinde eterli yağ, acı madde, saponin, antokyan, flavon, kolin ve diktamin alkalit ile birçok farklı madde bulunmaktadır. İçeriğinde bir takım ağır maddeler de bulunduğundan kullanılmadan önce doktora danışılması gerekebilir.

Gazel Otu Nasıl Kullanılır?

Gazel Otu Nasıl Kullanılır?

Gazel otunun çeşitli kullanım alanları bulunmaktadır ama genellikle bitki çayı şeklinde demlenerek kullanılır. Gazel otunun, kökünden ve çiçeğinden faydalanılabilir. Kullanım yöntemleri ve miktarları hangi amaçla kullanılacağına göre değişiklik gösterebilir.

Çay olarak tüketiminden hariç bir kullanım şekli görülmemiştir. Genel kullanım için çay ölçüsü bir su bardağı suya bir çorba kaşığı bitki şeklindedir. Özel bir durum için kullanılmıyorsa demlenen çay gün içine yayılarak yudum yudum içilmelidir. Önerilen biçimde kullanılmasına rağmen tüketen kişi kendisinde bir rahatsızlık hissederse mutlaka doktora başvurulmalıdır.

İnatçı beyaz akıntı şikayeti olanlar gazel otu ile demlenen çaydan faydalanabilirler. Bunun için gazel otunun kökünden bir çay kaşığı kadar temin etmelisiniz. Kökü, 400 ml civarında kaynar suyun içine ekleyip 5 dakika demlemek yeterli olacaktır. Demlenen çay gün içinde parça parça tüketilmelidir. Çayın soğuk ya da sıcak içilmesi konusunda sınır yoktur.

Gazel Otunun Faydaları Nelerdir?

Gazel Otunun Faydaları Nelerdir?

Bağırsaklarında solucan olması gibi sorunları olan gazel otunun nimetlerinden faydalanabilirler. Bitki çay olarak tüketildiğinde bağırsak solucanlarının temizlenmesine etki etmektedir. Gazel otu ile hazırlanan çay içildiğinde ya da içine bez batırılıp cilde koyulduğunda ateş düşürücü etki gösterir.

Düzenli olarak tüketildiğinde bağışıklık sisteminin güçlenmesine katkı sağladığı bilinmektedir. Bitkiyi bu şekilde kullananlarda hastalıklara karşı korunma söz konusudur. Mide ve bağırsaklardaki sindirim sorunları, gazel otu ile giderilebilir.

Romatizma ağrılarının dindirilmesinde çayın faydası çoktur. Mide ağrısı, kramp şikayeti olanlar da gazel otu çayı tüketerek ağrılarını dindirebilirler.

Adet söktürücü olarak kullanılır. Kadınlardaki genital hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır. Adet söktürücü olarak kullanmak için çay şeklinde demleyerek kullanabilirsiniz.

Gazel Otunun Yan Etkileri Nelerdir?

Gazel Otunun Yan Etkileri Nelerdir?

Gazel otu çay olarak tüketildiğinde yan etkileri olmayan bitkilerden bir tanesidir. Alerjik durumlar, yanlış kullanımlar hariç gazel otu tüketilmesi sonucunda herhangi bir rahatsızlık görülmesi beklenmez. Aşırı kullanılması hemen her bitkide olduğu gibi çeşitli rahatsızlıklara neden olabilir. İçeriği çok yoğun olduğundan alerji yapma ihtimalini unutmamak gerekir.

Gazel otu hakkında araştırmalar yetersizdir. Herhangi bir üniversite araştırması olmadığından gazel otu şu anda 2. sınıf şifalı bitkiler arasında yer almaktadır.

Sütleğen Otu Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?
Sütleğen Otu Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?

Araştırmaların yetersizliğinden dolayı gazel otunu özellikle hamileler ve emziren bayanlar kullanmamalı; aynı nedenden bitkinin herhangi bir şekilde çocuklara da verilmemelidir. Gazel otu bitkisinden demlenen çayın yan etkisi konusu net değilken bitkinin toplanma esnasında cilde zarar verdiği belirlenmiştir. Eldivensiz toplama yapıldığında bitkinin yaprakları cilde değerse egzama benzeri bir alerjiye neden olabilir.

The post Gazel Otu Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/gazel-otu-nedir-nasil-kullanilir/feed/ 2
Salsa Nedir? Nasıl Yapılır? Nasıl Öğrenilir? https://bilgihanem.com/salsa-nedir-nasil-yapilir/ https://bilgihanem.com/salsa-nedir-nasil-yapilir/#respond Fri, 01 May 2020 15:11:13 +0000 http://bilgihanem.com/?p=1053 Latin Amerika'nın modern danslarından biri olan salsa öğrenmesi oldukça kolay ve eğlenceli vakit geçirmeyi sağlayacak bir danstır. İlk olarak 1930’lu yıllarda Afrika’da doğmuş, Amerika ve Avrupa kültürlerinden etkilenerek Küba’da geliştirilmiştir. Günümüzde en çok tercih edilen dans türleri arasında gelmektedir.

The post Salsa Nedir? Nasıl Yapılır? Nasıl Öğrenilir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
Dans denilince aklınıza ne geliyor? Dans etmekten hoşlanıyor musunuz? Hangi dansların kökeni ve nasıl ortaya çıktığı hakkında bilgi sahibisiniz? Hangi dans türleri size hitap ediyor ve ne sıklıkta dans ediyorsunuz? Evet bu makalemize bir dizi soruyla başladık. Eğer tüm bu sorulara cevabınız evet ve en sevdiğiniz dans türü salsa ise doğru yerdesiniz.

Her dans türünde olduğu gibi salsayı da elbette ki uygulamalı olarak öğrenmek mümkündür. Fakat biz bu yazımızda çok daha fazlasını sizlere ulaştırmaya çalışacağız. Gelin şimdi hem bedeninize hem ruhunuza faydalı olan salsanın nasıl bir dans olduğuna bakalım. Fikrinizin değiştiğini göreceksiniz.

Yoga Nedir? Nasıl Yapılır? Ne İşe Yarar?
Yoga Nedir? Nasıl Yapılır? Ne İşe Yarar?

Çiftler halinde veya grupça icra edilen salsanın Küba kökenli olduğu tahmin edilmektedir. Rutin hareketlere bağlı kalmadan, tamamen doğaçlama ile yapılan bir dans söz konusudur. Birçok dans figüründe çiftin pozisyonları salon danslarındaki pozisyonlarını andırmaktadır. Salsanın dünyanın farklı bölgelerinde, farklı uygulanan stilleri bulunmaktadır. Her bir stil eşlik eden müziği farklı bir şekilde yorumlamaktadır. Yine aynı şekilde her bir stil ustasının kendilerince geliştirdiği hareketler vardır. Dünya genelinde bilinen başlıca üç salsa stili şunlardır; Küba stili, Porto Riko stili ve Kolombiya stilidir.

Salsa Nedir?

Salsa Nedir?En popüler Latin danslarının başında gelen salsa ilk olarak 1930’lu yıllarda Afrika’da doğmuş, Amerika ve Avrupa kültürlerinden etkilenerek Küba’da geliştirilmiştir. Önce Amerika’ya, sonra tüm dünyaya yayılmış modern bir dans olan salsa, adını İspanyolcada sos anlamına gelen salsa kelimesinden almıştır.

Nasıl ki soslar çeşitli baharatların karışımından meydana geliyorsa salsa da farklı kültürlerin birleşiminden oluşmuş bir dans olduğu için bu adı almıştır. Bu Latin dans, yine kökeni Cuba Puerto Rico ve Venezuela olan salsa müziğine uygun bir dans olarak geliştirilmiştir.

Başlangıçta 4’lük ve 8’lik kalıplarda yapılan bu dans daha sonraları tamamen müziğin ritmine uyularak, eşli veya gruplar halinde yapılan bir dans haline dönüşmüştür.

Sosyal bir dans olan salsa günümüze kadar yayıldığı farklı ulusların etkisinde kalarak, birçok yeni stil geliştirmiştir. Bu stillerden bazıları Porto Rico, New York, Küba, Mambo, Miami, Los Angeles ve Kolombiya stilleridir.

Gerek ritim özelliği gerekse doğaçlama olması sebebiyle öğrenmesi oldukça kolaydı. Öte yandan ustalaşmak, müziğin akışına kendinizi bırakarak, hiç duraksamadan dans figürleri sergilemek için ustalaşmak gerekir ki bu çok da kolay bir süreç değildir.

Salsa Stilleri

Salsa StilleriYazımızın başında da bahsettiğimiz gibi salsanın her ülkede yapılış şekli farklıdır. Temelde aynı olsa da herkes kendi yöresel müziğinden ve figürlerinden bir şeyler katarak kendi stilini yaratmıştır. Her stil salsayı farklı şekilde yorumlamaktadır.

En kabul göreni Küba olmak üzere, New York, Porto Riko, Los Anegeles ve Mambo gibi siteleri bulunmaktadır. Şimdi gelin bunlar hakkında kısaca bilgi edinelim.

Küba Stili

1950’li yıllarda casino dansından ortaya çıkan bu stil, erkek hareketlerinin daha baskın olduğu türdür. Afrika özelliği ağır basar, vücut hareketleri ön planda tutulur ve jestler daha belirgindir. Dar alanda yapılabilme yeteneği sunan Küba stili çok fazla bacak hareketi içermez. Adımlar daha küçük atılır, vücut öne eğilip dizler bükülerek dans edilir.

New York Stili

Porto Riko ve Küba arası bir stildir. Temel adımı mambodur. Adımlar daha çok düz çizgiler merkezinde yoğunlaşır. Kadının kendi etrafında sıklıkla döndüğü, ayak ve bacak figürlerinin karışık olduğu stildir. Günümüzde en çok tercih edilen stillerden biridir. Dans okullarında ve yarışmalarda yapılan genellikle New York stilidir.

Mambo Stili

Afrika kökenlidir ve bu ülkenin yöresel hareketlerini içerir. Porto Riko kökenli dans öğretmeni olan Eddie Tours’un 1987’de ortaya koyduğu stildir. Tours, bunu tarzı gece kulübü stili olarak tanımlamıştır.

Los Angeles Stili

Kadının çizgisel olarak yer değiştirdiği stilde karmaşık ayak hareketleri hakimdir. Koreografik öğeleri ve gösteri figürleri New York stiline kıyasla daha fazladır. Avrupa’daki dans okullarının çoğunda bu stil öğretilir.

Porto Riko Stili

Çiftler arasındaki mesafe daha çoktur. Bu nedenle dans için daha geniş bir alana ihtiyaç vardır. New York stilinin bir alt dalı olarak kabul edilir.

Salsa Nasıl Yapılır?

Salsa Nasıl Yapılır?Salsa adına basic denilen temel adımlarla başlar. Müziğin ritmine uygun olarak 1, 2, 3, stop, 5, 6, 7, stop düzenine uygun olacak şekilde adımlarla yapılan salsa öğrenmesi oldukça kolay bir danstır.

Salsa yaparken ritmi kaybetmemek için duraklamalarda yere vurulmasına tap, partnerinizle temas halinde olmadığınız zamanlarda yapılan figürlere de shine adı verilir.

Eşli yapılan bu dansta yapılacak olan temel figürlerden önce erkek komut verir ve bayanla uyum içerisinde ritme uygun olarak dans edilir. Figürlerin birçoğu salon danslarına benzemektedir.

Salsa Nasıl Öğrenilir?

Salsa Nasıl Öğrenilir?Sanatsal, estetik ve sosyal bir dans olan salsayı öğrenmek için kurslara katılabilir ve salsa eğitmenlerinden ders alabilirsiniz. Salsa adımlarını düzgün bir şekilde atabilmek için bir de salsa ayakkabınız olmalı elbette.

Dikkat etmeniz gereken en önemli nokta ise salsa yaparken bedeninizin üst kısmını oynatmamanız gerektiğidir. Sonrası ise size kalıyor, bildiğiniz en temel kurallara ruhunuzun derinliklerinde gizli olan duygularınızı katın ve harmanlayın.

Erkek egemen bir danstır, kadın erkeğin komutlarına göre hareket eder ve ideal çalışma ile yaklaşık 3 ayda öğrenilir. Bunun için bir dans okulundan ders almanın yeterli olacaktır.

Hemen hatırlatalım dans okullarında partner zorunluğu yoktur. Çiftiniz olmadan da gidip salsayı öğrenebilirsiniz. Bunlara ilaveten dans gecelerine katılmanız geliştirmeniz açısından çok fayda sağlayacaktır.

Salsanın İnsan Sağlığına Etkileri Nelerdir?

Salsanın İnsan Sağlığına Etkileri Nelerdir?Gelelim salsanın beden ve ruh sağlığına olan faydalarına… Kilo vermek istiyorsunuz; ama spor salonunda sadece belirli vücut bölgelerine göre hazırlanmış sıkıcı spor aletleri size göre değil. Salsa, tüm vücut kaslarınızı çalıştırabileceğiniz sportif bir aktivitedir.

Bu sayede kilo verebilir; sağlıklı bir bedene sahip olabilirsiniz. Ayrıca salsa sayesinde vücudunuzda biriken negatif enerjiden kurtulabilir günlerce haftalarca sizi strese sokan tüm olumsuz olaylardan da uzaklaşabilirsiniz. Eşli yapılan modern bir dans olması yönüyle de salsa sayesinde yeni insanlarla tanışabilir, iyi arkadaşlıklar kurabilirsiniz.

Bu sayede daha sosyal bir insan olacaksanız ve hayata bakış açınız dahi değişecek. Salsa ile kendinizi müziğin kollarına bırakın. Özgürlüğü ruhunuzda, özgürlüğü bedeninizde hissedin. İnsan sağlığına kattığı faydaları şu şekilde özetleyebiliriz;

  • Vücudunuzun hareketliliğini ve esnekliğini artırır.
  • Daha zinde ve dinç olmanıza yardımcı olur.
  • Farkında olmadan ideal kilonuzda kalmanızı sağlar.
  • Çok hareketli bir dans olduğu için istemediğiniz kiloları da vermenize yardımcı olur.
  • Daha güçlü bir kas yapısına sahip olmanızı sağlar.
  • Stresi azaltmak için en ideal yöntemlerden biridir. Sadece salsa değil diğer tüm danslar ruha ve strese iyi gelmektedir.
  • Daha düzenli bir uyku uyumanızı sağlar ve uykusuzluk sorununun zamanla yok olmasına yardımcı olur.
  • Eklemlerin daha sağlıklı olmasını sağlarken, kireçlenme benzeri durumların yaşanmasını engeller.
  • Dans esnasında beden tamamen dik ve kontrollü olduğu için normal zamanda da duruşunuzun daha düzgün olmasını sağlar.
  • Ayaklar, kalçalar, kollar, omuzlar kısacası vücudun her tarafını ayna anda çalıştırdığı için kalp-damar sağlığınıza katkı sağlar.
  • Günlük hayatınızda daha hızlı olmanız salsa gibi hareketli dansların katkısıyla yapılabilir.
  • Hem eğlenip hem de kilo vermenizi sağlayan bu dans mutluluk hormonu salınımını artırdığından, stresin azalmasına ve depresyon benzeri ruhsal sorunların yaşanmamasına yardımcı olur.
  • Ritim duygunuzu geliştirir.
  • Kontrol yeteneğinizi artırır.
  • Çift veya grup halinde yapılan bir dans olduğu için sosyalleşmenizi sağlar.
  • Karın, bacak ve kalçaların daha sıkı olmasını sağlar. Hatta salsa yapan birinin ekstradan spor yapmasına gerek olmadığını bile söyleyebiliriz.
  • Bedeninizin daha estetik görünmesini sağlar.

Salsanın Tarihçesi

Salsanın TarihçesiTarihteki bilgileri baktığımızda salsanın Amerika, Afrika ve Avrupa kültürlerinin bir karışımı olarak 1930’lu yıllarda ortaya çıktığı, fakat asıl gelişimini Küba’da gösterdiği bilgisine ulaşmaktayız. O dönem Afrika’nın yöresel dansları ile Küba’nın marimba müziğinin harmanlanması ile ortaya çıkan salsa, ilk başlarda Küba’nın elit kesimi tarafından kabul edilmemiştir. Hatta öyle ki Afrika kökenli olduğu için aşağı sınıfın dans şekli olarak yorumlanıp küçümsenmiştir.

İlerleyen yıllarda Latin Amerika, Karayip, Afrika Küba olmak üzere birçok figürden kendine pay çıkaran salsa sonrasında gelişerek kendini kabul ettirmiştir. Kaynaklar 1940 yıllarında Frank Grillo adındaki Kübalı bir göçmen tarafından New York’a getirildiği ve ardından yine başka Kübalıların da katkısıyla bu ülkede geliştiğini söylüyor.

Opera Nedir? Bölümleri, Çeşitleri ve Tarihçesi
Opera Nedir? Bölümleri, Çeşitleri ve Tarihçesi

1959 yılında yaşanan Küba Devrimi sonrasında, Amerika’ya gelen mültecilerin sayesinde yaygın yapılan bir dans haline gelmiştir. 1970’li yıllarda iyice benimsenmeye başlanan bu hareketli dans, genel itibarıyla çok kapsamlı bir tarihsel süreci sahiptir. Az önce de belirttiğimiz gibi aslında tek bir dans olarak tanımlamak doğru değildir. Birçok dansın özelliğini bünyesinde barındıran, kapsamlı ve tarihi zengin bir danstır.

The post Salsa Nedir? Nasıl Yapılır? Nasıl Öğrenilir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/salsa-nedir-nasil-yapilir/feed/ 0
Beyaz Çay Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? https://bilgihanem.com/beyaz-cay-nedir-nasil-kullanilir/ https://bilgihanem.com/beyaz-cay-nedir-nasil-kullanilir/#comments Wed, 29 Apr 2020 23:00:30 +0000 http://bilgihanem.com/?p=13465 Yeşil ve siyah çay ile aynı bitkiden elde edilen beyaz çayın tek farkı, işleniş tekniğidir. Ancak diğerlerine kıyasla faydası oldukça fazla olan bu tür, son yıllarda herkesin merakını cezbetmektedir. Yeni bitki çayları tatmak isteyenlerin ilgisini çekeceğini düşündüğümüz bu yazıda, beyaz çayın nasıl hazırlandığı, faydaları ve zararları hakkında bilgilere ulaşabilirsiniz.

The post Beyaz Çay Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
Çay denince akla ilk olarak siyah çay ya da yeşil çay gelir. Özellikle son dönemde adı giderek popülerleşen beyaz çay, faydaları oldukça yoğun olan bir çay çeşididir. Aslında siyah ve yeşil çay ile aynı bitkiden üretilen beyaz çay, Camellia sinensis bitkisinin yani çayın henüz olgunlaşmadan toplanıp işlenmesi sonrasında elde edilmektedir.

Bu şekilde toplanan çay bitkilerinin yüzeyi beyaz tüylerle kaplı durumdadır ve bu özelliğinden dolayı adına beyaz çay denmektedir. Diğer çay çeşitleri ile işleniş ve üretilme aşamalarının farklı olması tatlarının da farklı olmasına neden olmaktadır. Yeşil ve siyah çaya nazaran daha farklı bir aromaya sahip olan beyaz çay, yumuşak içimli özelliği ile pek çok kişinin tercihi olmaktadır.

Şerbetçi (Maya) Otu Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?<br />
Şerbetçi (Maya) Otu Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?

Sağlık açısından birçok hastalığı önlemede etkili olan beyaz çay aynı zamanda cilt güzelliği için de sıkça tercih edilen bir üründür. Aktarlardan temin edilebilen beyaz çay, kullanma aşamasında olduğu kadar satın alma aşamasında da dikkat gerektirmektedir. Fiyatı ise diğer türlerine kıyasla oldukça farklıdır.

Beyaz Çay Nedir?

Beyaz çay; çay bitkisinin farklı bir işlem tekniği uygulanarak üretilmesi sonucunda elde edilen bir içecek türüdür. Diğer çay çeşitlerine karşın daha az işlemden geçiriliyor olması ve çay bitkisinin tomurcuklarının beyaz çay üretiminde kullanılması faydalarının da daha çok olmasına katkı sağlamaktadır.

Beyaz çay yapabilmek için, çay bitkisinin henüz olgunlaşmamış tohumları toplanır. Özellikle antioksidan değeri yüksek bir çay olması nedeniyle, kanserli hücrelerin yok edilmesi konusunda etkisi kanıtlanmış bir çaydır. Çok hafif bir tada sahip olan beyaz çayı, piyasada farklı aromalarla zenginleştirilmiş haliyle bulabilirsiniz.

Bitkinin yaprakları henüz olgunlaşmadan toplandığı için bu şekilde beyaz ve tüysü bir yapıdadır. Son yıllarda adını çok fazla duymamızın en büyük nedeni, kilo verme konusunda gösterdiği başarıdır. Ancak sadece bu konuda faydalı olduğunu söylersek, büyük haksızlık etmiş oluruz.

Beyaz çay; hafızayı kuvvetlendirme, kalp sağlığını koruma, enerjiyi yükseltme, tansiyonu düzenleme, diş sağlığına iyi gelmesi, bağışıklık sistemini, kemik ve kas yapısını güçlendirme gibi sayısı faydası olan bir bitkidir.

Beyaz Çay Nasıl Kullanılır?

Siyah çay kadar aşina olunmayan bir tür olan beyaz çay, nasıl kullanılacağı konusunda da fazladan bilgi gerektirmektedir. Bitkinin tohumları toplandıktan sonra önce kurumaya bırakılır. Beyaz çaydan en verimli şekilde faydalanmak için doğru zamanda toplamayı bilmek gerekir.

Bunun için en doğru zaman ilkbahar aylarıdır. Demleme tekniği ile hazırlanarak tüketilmesi gereken bu çayda suyun sıcaklığını ayarlama konusunda oldukça dikkatli olmak gerekiyor. Kaynamış suyun içerisine beyaz çay tomurcuklarını hemen atmak, çayın tadının acı olmasına neden olur.

Bu sebeple su kaynayıp bir 5 dakika bekledikten sonra beyaz çayı demlemek yumuşak içimli sağlıklı bir çay elde etmeyi sağlayacaktır. Çay türleri arasında protein oranı en yüksek çay olması nedeniyle beyaz çayın her fırsatta kullanılması önerilmektedir.

Beyaz Çay Nasıl Yapılır (Demlenir)?

Beyaz çay ile lezzetli ve sıcak bir çay elde etmek, hem de özelliklerinden yararlanmak için su sıcaklığının iyi ayarlanması tavsiye ediliyor. Kaynamış olan suyu bir miktar soğuduktan sonra yaklaşık iki yemek kaşığı beyaz çayın üzerine dökerek demlemek büyük bir boy bardak beyaz çay elde etmeyi sağlayacaktır.

Yaklaşık beş dakika sonunda hoş lezzetini suya vermekte ve ortaya içimi keyifli bir çay çıkmaktadır. Beyaz çay günün her saatinde tüketilebileceği gibi, özellikle akşam yemeği sonrasında tüketilmesi rahat bir mideye de sahip olmayı mümkün kılar.

Düzenli kullanılmasında bilinen hiçbir sakıncası olmayan beyaz çay, bilinçli bir kullanım sonucunda kanser gibi hayati hastalıkların önlenmesinde yardımcı olmaktadır.

Beyaz Çayın Faydaları Nelerdir?

Faydaları ile yeşil çayı bile geride bırakan beyaz çay, cilt güzelliğinden sağlığa kadar pek çok konuda etkisi yüksek olan bir içecek türüdür. Bağışıklık sistemine sağladığı katkı ile özellikle kanserden koruması, çağımızda sıkça görülen kanser vakalarının daha az görülmesini sağlayıcı faydası ile de öne çıkmaktadır.

Kolesterol ve hipertansiyon hastalarının kullanması gereken bir çay olarak önerilmektedir. Vücutta bulunan virüs ve bakterilerin etkili bir şekilde yok edilmesini sağlar. Cilt hücrelerinin tazelenmesini sağlayan beyaz çay ile pürüzsüz bir cilde sahip olmak mümkündür. Bu yönüyle gençlik iksiri olarak adlandırılmaktadır. Ayrıca cilt sarkmalarının ve kırışıklıklarının da önüne geçme konusunda etkilidir.

C ve K vitaminleri bakımından zengin bir çay olması, güçlü bir bünyeye sahip olmayı mümkün hale getirmektedir. Kalp-damar sağlığını korur, diş ve diş etlerinin güçlenmesini sağlar. Doğru zamanda toplanıp, doğru şekilde tüketilen beyaz çayın insan sağlığı üzerinde fayda etmediği yer neredeyse yok gibidir.

Beyaz çayın tüm faydalarını şu şekilde özetleyelim:

  • Bağışıklık sistemini kuvvetlendirerek, hastalıklara karşı koruma sağlar.
  • Unutkanlığa iyi gelir.
  • Hafızayı güçlendirir.
  • Antioksidan özelliği sayesinde kansere karşı koruma sağlar.
  • Yağ yakıcı özelliği olan bitki hızlı kilo verme konusunda yardımcıdır.
  • Daha enerjik ve zinde olmanızı sağlar. Bu nedenle gün sonunda yorgunluğu gidermek için bir fincan içebilirsiniz.
  • Cilt sağlığı konusunda oldukça başarılıdır. Düzenli kullanımda cilt sorunlarının yok olmasını ve daha sağlıklı bir cilde kavuşmanızı sağlayacaktır.
  • Tansiyonu ve kolesterolü düzene sokar.
  • Diş ve dişeti sağlığına iyi gelir.
  • Eklem ağrılarına iyi gelir.
  • Kemik yapısını güçlendirir.
  • Kalp-damar sağlığını korur.
  • Hücre yenilenmesi ile yaşlanmayı geciktirir.

Beyaz Çay Zayıflatır mı?

Zayıflatma etkisi ile öne çıkan bitkilerden biri olan beyaz çay, pek çok kişinin etkili şekilde kilo vermelerini sağlayıcı ipuçlarından biridir. Vücutta bulunan yağların yakılmasında etkili bir rol üstlenen beyaz çay aynı zamanda metabolizmayı hızlandırarak kilo vermeyi sağlamaktadır.

Bu sebeple zayıflamaya yardımcı olması açısından herhangi bir bitki çayı tercih edecek olanların mutlaka beyaz çaya öncelik vermeleri önerilir. Tabi belirgin ve ciddi bir hastalığınız yoksa…

Market ya da aktarlarda bulunması mümkün olan bu çay ödem attırıcı özelliği nedeniyle de ödem tedavisinde ve zayıflamaya yardımcı olmaktadır. Hoş aroması ve yumuşak lezzeti ile siyah çaya da alternatif olan bu çayı aşırıya kaçmadan tüketmek önemlidir. Zayıflamak amacıyla günde 2 fincan tüketmek yeterli olacaktır. Aşırıya kaçma ise baş ağrısı ve sinirlilik gibi yan etkilere neden olabilir.

Beyaz Çayın Yan Etkileri Nelerdir?

Tüm çay çeşitlerinde olduğu gibi beyaz çay da az miktarda kafein içeren bir çaydır. Bu sebeple aşırı tüketilmesi sonucunda çarpıntı ve uykusuzluk gibi yan etkilere neden olabilir. Herhangi bir sağlık sorunu olmayanların günde birkaç bardak içebilecekleri bir çay iken, hamile ve emziren bayanların uzak durmaları gerekmektedir.

Adaçayı Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?
Adaçayı Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?

Sadece faydaları noktasına odaklanarak beyaz çay tüketimini artırmak kafein nedeniyle depresyon gibi hastalıkların tetiklenmesine sebep olur. Bu sebeple beyaz çay kullanmadan önce mutlaka bir uzman görüşünü almak bilinçli olmayı sağlar.

The post Beyaz Çay Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/beyaz-cay-nedir-nasil-kullanilir/feed/ 5
Şerbetçi (Maya) Otu Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? https://bilgihanem.com/serbetci-maya-otu-nedir-nasil-kullanilir/ https://bilgihanem.com/serbetci-maya-otu-nedir-nasil-kullanilir/#comments Fri, 24 Apr 2020 22:18:26 +0000 http://bilgihanem.com/?p=13981 Maya otu, Ömer otu, haşişet-ül-dinar gibi isimlerle bilinen şerbetçi otu Kendirgiller ailesine mensup, şifalı bir bitkidir. Halk arasında genellikle göğüs büyütme özelliği ile bilinir. Çok yıllık, otsu bir bitki olan şerbetçi otu ideal dozda kullanıldığında muhteşem faydalar sağlarken, aşırısı ciddi zararlar doğurabilir. Bu yazımızda şerbetçi otu hakkında merak ettiğiniz her şeyi öğrenebilirsiniz.

The post Şerbetçi (Maya) Otu Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
Halk arasında Ömer otu, haşişet-ül-dinar, maya otu gibi birçok isimle anılan şerbetçi otu, Kendirgiller (Cannabaceae) familyasından çok yıllık bir bitkidir. Yeşille beyaz arasında renge sahip olan şerbetçi otu, ince bir gövde yapısına sahiptir. Erkek çiçekleri bir arada salkım şeklinde görünürken dişi çiçekleri ise kozalak şeklini almaktadırlar.

Türkiye’nin hemen her ilinde yetiştirilebilen şerbetçi otu, bira endüstrisi için olmazsa olmazdır. Bu nedenle ekonomik değeri yüksek bir bitkidir. Bunun yanında en sık kullanılma sebebi ise kadınlarda göğüs büyütmeye yardımcı olmasıdır. Sinir ve stres sahibi kişiler için yatıştırıcı özelliğe sahip olan şerbetçi otu aynı zamanda idrar yolu enfeksiyonlarına da fayda sağlamaktadır.

Adaçayı Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?<br />
Adaçayı Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?

Boşaltım ve sindirim sistemiyle beraber sinir sistemi de şerbetçi otu tüketildiğinde daha rahat çalışmaktadır. Uzun süreli kullanımlarda ya da aşırı tüketimlerde yan etkilere sahip olan şerbetçi otu, bilen kişiler tarafından kullanılmalıdır. Araştırıp alerjiniz olup olmadığını muhakkak öğrenmelisiniz aksi halde kızarıklık, baş dönmesi ve kusma gibi sorunlar ortaya çıkabilir.

Şerbetçi (Maya) Otu Nedir?

Bilim dünyasında Humulus lupulus ismiyle anılan şerbetçi otu aynı zamanda haşişet-ül-dinar olarak da tanınmaktadır. 7,5 metreye kadar uzayabilen şerbetçi otu, tırmanıcı ve otsu bir yapıya sahiptir. Kırmızı ve yeşil renkli gövde kısmının yanı sıra kozalak şeklini andıran çiçek kısımları bulunmaktadır.

Bitki, yaz ayı boyunca ölü olarak yatmaktadır. Daha sonra Eylül ve Ekim aylarında kozalak kısımları toplanır. Bir süre serili kalan kozalakların kuruması beklenir. Kuruma işlemi sona erdikten sonra istenildiği gibi kullanıma hazırdır. Yapraklarıyla asma bitkisini andıran şerbetçi otu, asma yaprağı gibi büyümeye ve dolanmaya müsaittir. Bu nedenle kolay üreyip dallanıp budaklandığı görülür.

Şerbetçi Otu Nerelerde Yetiştirilir?

Anavatanı Doğu Akdeniz ülkeleri olan şerbetçi otu, Türkiye’de de rahatlıkla yetiştirilebilmektedir. Uygun iklim koşulları göz önünde bulundurulduğunda şerbetçi otunun kendi kendine yetiştiği de gözlemlenmiştir. Bilhassa bira endüstrisinin olmazsa olmazı olan şerbetçi otu yalnızca bu nedenle dahi Avrupa’da bolca yetiştirilmektedir.

Türkiye’de de aynı amaçla Bilecik ve Bursa illeri civarında üretilmektedir. Anadolu’nun Kuzey bölgelerinde doğada kendiliğinden ortaya çıkan şerbetçi otu da az değildir.

Kozalakları Eylül ve Ekim ayları gibi toplanır. Ardından kuru bir yerde kurutulup muhafaza edilir. Bu bitki uçucu yağ, acı maddeler (humilon, lupulon), reçine, tanen ve mum gibi maddeleri içermektedir. Reçine bakımından zengin olan pulcukları bile tek başına kurutularak kullanılabilmektedir.

Şerbetçi Otu Nasıl Kullanılır?

Şerbetçi otunun birkaç farklı kullanım seçeneği bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi demleme olarak çayının tüketilmesidir. Ama daha çok yaygın olan kullanım şekli, kadınların göğüs büyütmek amaçlı hazırladıkları kremlerdir. Şerbetçi otunun diğer bir kullanım şekli ise bira yapımıdır. Şerbetçi otunun farklı kullanım şekillerini, ayrıntılı bir şekilde aşağıda açıkladık.

Şerbetçi Otu Çay Olarak Nasıl Kullanılır?

Gerek toz haline getirilmiş gerekse tomurcuk şeklinde kurutulmuş olan şerbetçi otunu bir bardak suyun içine karıştırın. Suyun daha önce kaynatılması daha etkili olacaktır. Kaynayan suyun içine atılan otun 15 dakika boyunca demlenmesi beklenir.

Demleme sırasında ağız kısmını kapatmanız önemlidir. Sonrasında çayı süzüp tüketebilirsiniz. Demleyip hazırladığınız çayı gün ortasında yalnıza bir bardak içmeye özen göstermelisiniz. Aksi halde yan etkileri ortaya çıkacaktır.

Günde 1-2 fincandan fazlası zararlı olabilir. Bu nedenle kontrollü tüketmekte fayda vardır. Bunun yanında 2 hafta kullandıktan sonra en az bir hafta ara verilmesi tavsiye edilir.

Şerbetçi Otu Krem Olarak Nasıl Kullanılır?

Şerbetçi otunu dilediğiniz kadar alıp sıcak suda haşlayın. Daha sonra robot ya da mikser yardımıyla ezerek püre haline getirin. Hazırladığınız püreye dilediğiniz herhangi bir vücut kremini ilave edebilirsiniz fakat kremin yağsız olmasına özen göstermelisiniz.

Hazırladığınız karışımı bir gün boyunca dinlendirin. Daha sonra göğüs bölgesine eşit olacak şekilde sürün. Krem olarak hazırlanacak şerbetçi otu karışımlarından bir diğeri de çörek otu yağı ile yapılmaktadır. Bir tutam şerbetçi otu içine soğuk pres çörek otu yağından bir tatlı kaşığı karıştırın.

İki karışımı 1,5 hafta kadar dinlendirin. Dinlenme işlemi sona erdiğinde tülbent yardımıyla süzün. Süzülen kremin içine iki damla tarçın yağı ekleyin. Her gün yalnızca bir kez kullanabilirsiniz.

Şerbetçi Otunun Faydaları Nelerdir?

Şerbetçi otu bilhassa göğüs büyütmek isteyen kadınlar tarafından sıklıkla kullanılmaktadır. Göğüsler üzerine krem olarak hazırlanıp kullanılan bitki, etkisini kısa sürede hissettirmektedir. Bununla beraber çayını tüketmeniz durumunda iştah açıcı özelliğe sahip olduğunu bilmelisiniz.

Çünkü sindirim sistemini çok güzel çalıştırmaktadır. Ancak diğer taraftan metabolizmayı hızlandırarak, kilo vermenize yardımcı olduğunu da söyleyebiliriz.

İdrar söktürme özelliği olan şerbetçi otu, enfeksiyon ve kan temizleme konusunda oldukça etkili bir bitkidir. Bunlarla beraber sinir sistemini yatıştırmak ve vücuda enerji vermek için de şerbetçi otu kullanılmaktadır. Sakinleştirici özelliğiyle uyku sorunu olan kişiler için faydalı olduğu söylenir.

Romatizma ağrılarına şifa olan şerbetçi otu, vücudun her noktasına iyi gelmektedir. Düzenli kullanıldığında adet sancılarına ve düzensizliklerine de çözüm olduğu bilinmektedir. Merhem şeklinde uygulanırsa yaraları iyileştirme özelliği gösterir.

Eklem ağrılarına iyi gelen yağı masaj yaparken de kullanılabilir. Ancak diğer uçucu yağlarla kullanılmaması gerekmektedir.

Şerbetçi Otunun Yan Etkileri Nelerdir?

Şerbetçi otunun hormonal denge üzerinde oldukça etkisi bulunmaktadır. Bu nedenle tüketimde aşırıya kaçılmaması gerekmektedir. Aşırı tüylenmenin yanı sıra vücutta cinsel isteksizliğe de neden olduğu bilinmektedir.

Bununla beraber mide bulantısı ve baş dönmesi gibi yan etkileri de bulunan bitkinin hamilelik sürecinde kullanılması yasaktır. Şerbetçi otu binlerce kadın tarafından kullanılan bitkilerden biridir. Düzenli ve az miktarda kullanıldığında herhangi bir sorun olmasa da bazı olumsuz etkileri meydana getirdiği bilinmelidir.

Civanperçemi Bitkisi Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?<br />
Civanperçemi Bitkisi Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?

Her şeyden önce göğüs bölgesine çok fazla sürüldüğünde meme kanseri ihtimalini doğurduğu görülmektedir. Bununla beraber göğüste kist ve yağ bezesi sorunu da oluşturan bitki, her karışıma uygun değildir. Aklınıza gelen, şifalı olduğunu düşündüğünüz her bitkiyi şerbetçi otu ile karıştırmamalısınız. Aksi halde olumsuz ve geri dönüşü olmayan sonuçlarla karşılaşabilirsiniz. Bununla beraber birkaç türü olan şerbetçi otunun doğru olanını bulduğunuzda emin olmadan asla kullanmamalısınız.

The post Şerbetçi (Maya) Otu Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/serbetci-maya-otu-nedir-nasil-kullanilir/feed/ 5
Civanperçemi Bitkisi Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? https://bilgihanem.com/civanpercemi-nedir-nasil-kullanilir/ https://bilgihanem.com/civanpercemi-nedir-nasil-kullanilir/#comments Mon, 20 Apr 2020 16:00:45 +0000 http://bilgihanem.com/?p=192 Civanperçemi özellikle kadınlar üzerindeki olumlu etkileriyle bilinen, önemli bir şifalı bitkidir. İçeriğinde azulen, sinoel, limonen, borneol ve pinenler gibi maddeler bulunur. Nasıl tüketildiğini ve sayılamayacak kadar çok olan faydalarından bazılarını yazımızda sizlerle paylaştık. Tarihi çok eskilere dayanan bu bitki hakkında merak ettiklerinizi aşağıdaki yazımıza göz atarak öğrenebilirsiniz.

The post Civanperçemi Bitkisi Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
Doğanın bize sunduğu en önemli nimetlerden biri olan şifalı bitkilerdir ve faydaları saymakla bitmez. Eskiden beri birçok hastalığın tedavisinde kullanılan bu bitkilerin sayıları ve çeşitleri oldukça fazladır. Zehirli birkaç tür dışında hemen hepsi tedavi amaçlı kullanılmaktadır. Bunlardan biri de birçok hastalığa iyi gelen civanperçemi bitkisidir.

Çok yıllık, odunsu bir bitki olan civanperçemi mavimtırak renkte uçucu bir yağ taşır. Bu yağda azulen, sinoel, limonen, borneol ve pinenler gibi kimyasallar bulunmaktadır. Yol kenarlarında, tahıl tarlalarının çevresinde yetişen civanperçeminden maksimum düzeyde fayda sağlamak için bitki öğle saatlerinde toplanmalıdır. Eğer tam öğle saatlerinde toplarsanız, bitkinin şifa gücünün doruk noktasında olduğu zamana denk gelirsiniz.

Ökse Otu Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?
Ökse Otu Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?

Bölgeden bölgeye farklı isimlerle anılan civanperçeminin yaklaşık 40 türü Anadolu’da yetişmektedir. Bu kadar büyük bir zenginliğe sahip Anadolu topraklarında her bitkinin varlığı tespit edilmeli, faydaları bulunmalı ve doğal ilaçlar olarak insanlığa sunulmalıdır. Bilimsel adı Achillea millefolium olan civanperçemini gelin hep birlikte tanıyalım…

Civanperçemi Bitkisi Nedir?

Civanperçemi Bitkisi Nedir?Civanperçemi toplum tarafından farklı isimler ile bilinmektedir. Binbir yaprak otu, barsama otu, akbaşlı ve kandilli çiçeği gibi yörelere bağlı olarak farklı isimler almıştır. Boyu 10-100 cm arasında değişen, Mayıs ve Ekim aylarında genellikle sarı ve beyaz çiçek açan bir bitkidir.

Civanperçemi bitkisinin çok fazla türü vardır. Türkiye’de yetişen ve bilinen yaklaşık olarak 40 farklı türü olan bu bitki genel olarak tedavi amaçlı kullanılmaktadır. Hemen hemen her yerde kolaylıkla görebilirsiniz. Eğer kendiniz toplayıp kullanmak istiyorsanız, birkaç ayrıntıya dikkat etmelisiniz.

Bu ayrıntılar şunlardır; ilk olarak civanperçemi toplayacağınız yer kesinlikle yol kenarında olmamalıdır. Çünkü yol kenarında yetişen bitkiler arabaların egzoz gazlarına maruz kalarak, faydalı olmaktan çok içine hapsettiği zehirli gazlardan dolayı zararlı bir hal almaktadır.

Bu konuya ayrıca dikkat etmeli ve özen göstermelisiniz. Daha çok yollardan uzak, iç kısımlarda bulunan civanperçemi bitkilerini toplamalısınız. Bilmeniz gereken diğer bir detay bitkiyi öğle saatlerinde, güneş tam tepedeyken toplamalısınız. Çünkü bu saatlerde bitki doğal bir aroma yayar, eterli yağları ve şifa gücü en üst noktadadır.

Civanperçemi Nasıl Kullanılır?

Civanperçemi Nasıl Kullanılır?Civanperçemi çayı hazırlamak için 1 su bardağı suyu kaynatın. Kaynattığınız suyun içerisine 1 tatlı kaşığı civanperçemi koyun. Daha sonra 10 dakika demlenmesini bekleyin. Süzerek tüketebilirsiniz. Civanperçemini sakın kaynatmayın. Kaynatırsanız içindeki etkin maddeler ölebilir.

En doğrusu demleme yöntemi ile çayı hazırlamaktır. Tıpkı diğer tüm çaylar gibi bunu da taze tüketmeye özen gösterin, bir gün önceden demlenmiş çayın hiçbir faydası olmadığı gibi zararı bile dokunması söz konusudur.

Bir diğer kullanım şekli banyo suyuna eklenmesidir. Bu yöntem kadınların üreme organları ve dönemsel sancılar için de oldukça faydalıdır. Çeşitli yumurtalık iltihapları, kist, miyom, rahim kanseri ve beyaz akıntı gibi sorunlar için banyo suyuna civanperçemi bitkisi eklenebilir. Küvete doldurduğunuz suyun içine direkt olarak bitkinin kuru halini de atabilirsiniz. Veya önceden demlenmiş çayını ekleyebilirsiniz.

Cilt için de oldukça faydalı olan bu bitkinin çayını soğuduktan sonra bir pamuk yardımıyla yüzünüze sürebilirsiniz. Her akşam yatmadan önce bunu uyguladığınızda, zaman içerisinde ciltteki sorunların düzeldiğini göreceksiniz.

Civanperçeminin Faydaları Nelerdir?

Civanperçemi Bitkisinin Faydaları Nelerdir?Civanperçeminden en çok faydalanan grup kadınlardır. Çünkükadınlar için mucize niteliğinde bir bitkidir. Civanperçemi bitkisini tüketen kadınlar, adetlerinde hiçbir sıkıntı ile karşılaşmazlar. Özellikle geciken adet kanamaları için, civanperçemi çayı adet söktürücü özelliğindedir.

Ergenlik ve menopoz dönemindeki adet düzensizliklerine birebir faydalı bir bitkidir. Ayrıca menopozdaki psikolojik sıkıntıları da sakinleştirdiği görülmüştür. Civanperçeminin bilinen diğer faydaları şunlardır;

  • Kadınlarda görülen beyaz akıntı, genital enfeksiyonlar, rahim kanseri, yumurtalıklarda iltihaplanma gibi birçok hastalıkta faydalı olmaktadır.
  • Civanperçeminin kadınlar için bir diğer etkisi de, civanperçemi ile yapılan banyolardır. Özellikle kadınların üreme organlarında oluşan rahatsızlıklar için civanperçemi ile yarım banyo yapmaları tavsiye edilmektedir. Bu işlem için 100 gr civanperçemi soğuk suyun içerisine koyulur, bir gün bekletilir. Ertesi gün kaynayana kadar ısıtılır ve banyo suyuna ilave edilir. Civanperçemi ile yarım banyo yaparken, böbrek kısımlarının suyun dışında kalmasına büyük özen gösterin.
  • Bir diğer faydası da mide içindir. Midede oluşan her türlü rahatsızlığa karşı civanperçemi çayı tavsiye edilmektedir. Mide kanamaları, ülser ve mide kanseri gibi birçok rahatsızlığa karşı içilen civanperçemi çayı ile risk en az düzeye inmektedir.
  • İştah açıcı ve gaz söktürücüdür. Bağırsak hareketlerini düzenleyerek dışkılamayı kolaylaştırır, hazımsızlığa iyi gelir.
  • Soğuk algınlığı ve öksürüğe iyi gelir, ateş düşürücü ve balgam söktürücü etkisi vardır.
    Bitkinin diğer bilinen faydaları; migren baş ağrıları, kalp damar rahatsızlıkları, baş dönmesi ve yüksek tansiyona iyi gelmesidir.
  • Civanperçeminin tazesinin sıkılmasıyla elde edilen su, nefes yollarını temizlemektedir. Bu suyun kan dolaşımını da düzenlediği bilinmektedir.
  • Cilt bakımında da özellikle kadınlar tarafından tercih edilen şifalı bir bitkidir. Civanperçemi bitkisinin sivilcelerden sonra yüzde oluşan çöküntülere karşı oldukça etkili olduğugörülmüştür. 1 çay bardağı sıcak suya 1 tatlı kaşığı civanperçemi koyun. Yaklaşık 20 dakika boyunca dinlenmesini bekleyin. Daha sonra bir pamuk yardımı ile yüzünüze sürün. Bu şekilde civanperçeminin suyunu yüzünüze düzenli olarak uygularsanız, bir süre sonra yüzünüzde olan çöküntülerin azaldığını ve hatta yok olduğunu görmeniz mümkün olacaktır.

Civanperçemi Bitkisinin Yan Etkileri Nelerdir?

Civanperçemi Bitkisinin Yan EtkileriCivanperçeminin bilinen herhangi bir etkisi yoktur, ancak gebe ve emziren kadınlar doktoruna danışmadan tüketmemelidir. Bazı duyarlı kişilerde de alerjik reaksiyonlara yol açabilir. Eğer daha önce bu bitkiyi kullanmadıysanız, ilk etapta kontrollü olmakta fayda var.

Örneğin sadece bir bardak için ve bir gün boyunca kendinizi takip edin. Eğer sıra dışı bir durum gördüyseniz, civanperçemini bir daha kullanmayın veya doktorunuza danışarak kullanın. Bir diğer dikkat etmesi gereken kişiler cilt yapısı hassas olanlardır.

Ciğer Otu Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?
Ciğer Otu Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?

Yapılan araştırmalar bu bitkinin cildinizi güneş ışınlarına karşı daha duyarlı hale getirdiğini ortaya koymuştur. Bu nedenle eğer hassas ve güneş lekesi oluşumuna müsait bir cilt yapınız varsa yaz aylarında kullanmamanız daha doğru olacaktır.

The post Civanperçemi Bitkisi Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/civanpercemi-nedir-nasil-kullanilir/feed/ 8
Adaçayı Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? https://bilgihanem.com/adacayi-bitkisi-nedir/ https://bilgihanem.com/adacayi-bitkisi-nedir/#comments Wed, 15 Apr 2020 07:55:55 +0000 http://bilgihanem.com/?p=415 Itırlı ve acımtırak bir bitki olan adaçayı Mayıs ve Haziran aylarında toplanır. Verimli bir şekilde faydalanmak için özellikle bu dönemde toplanması gerekmektedir. Ballıbabagiller ailesindendir ve en çok tüketilen şifalı bitkiler arasında yer alır. Adaçayının sayısız faydalarını öğrenmek için makalemize göz atmalısınız.

The post Adaçayı Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
Şifalı bitkiler içerisinde çok önemli bir yere sahip olan adaçayı (Salvia officinalis) oldukça faydalı ve çok tüketilen bir bitkidir. Uzun yıllardan beri hem gıda olarak hem de sağlığa faydası bakımından kullanımı geniş kitlelere ulaşmış bir bitki türüdür. Yumuşak ve tatlı bir tadı olan adaçayının kurutulmuş yaprakları yıl boyu kullanılabilir. Yine bu yaprakların öğütülerek toz haline getirilmiş şekli de tüketilebilmektedir.

Binlerce yıllık bir geçmişe sahip olan adaçayı Akdeniz’e kıyısı olan tüm ülkelerde yetişmektedir. Tarihte ilk kullanımına Antik Yunan ve Roma döneminde rastlanan adaçayı, o zamanlar etlerin bozulmadan, dayanma süresini artırmak için kullanılmıştır. Bunun dışında adaçayının tarihte çok farklı kullanım alanları olmuştur.

Civanperçemi Bitkisi Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?<br />
Civanperçemi Bitkisi Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?

Arap Yarımadası’nda ölümsüzlük iksiri olarak, 14. yüzyılda Avrupa’da büyülerden korunmak için kullanılmıştır. Adaçayının bu kadar değerli olduğu bir dönemde o kadar çok talep görmüş ki, Çinliler Hollandalı ticaret gemilerine bir sandık adaçayı yerine, üç sandık siyah çay vermeyi kabul etmişlerdir. Günümüzde de en çok tüketilen şifalı bitki çayları arasında yer almaktadır.

Adaçayı Nedir?

Adaçayı Bitkisi Nedir?Adaçayı Lamiaceae (Ballıbabagiller) familyasına ait, Salvia cinsini oluşturan, kokulu ve şifalı bir bitkidir. Ülkemizde daha çok Akdeniz bölgesinde yetişmektedir. Yaprakları sivri ve griye çalan yeşil bir renktedir. Yumuşak ve tatlı bir tadı vardır. Acımtırak ve ıtırlı bir koku yayarlar. Bitkinin boyu 30-70 cm arasında değişmektedir.

Tohumları koyu kahverengi ve yumurta biçimindedir. Genellikle tohumuyla birlikte kendi kendine çoğalan bir bitkidir. Adaçayı eter yağları (sineol, borneol, pinen), tanen, glikozid, reçine, fumarik asit, irsol asidi, flavon, asparagin, oleanol asidi gibi maddeleri içermektedir. Soğuğa karşı oldukça hassas olduklarından, kış aylarında ağaçların dalları ile örtülmesi sağlanmalıdır.

Bitkinin yaprakları eter yağları gibi etken maddelerin doruk noktaya ulaştığı öğle saatlerinde toplanır. Kurutulma işlemi ise gölge ve havadar bir yerde olmalıdır. Adaçayının toplama işlemi Mayıs ve Haziran aylarında olmaktadır. Bu aylar bitkinin çiçeklenme öncesi ve eterli yağların oluşumundan sonraya denk geldiği için en ideal zamandır.

Uçucu yağlar bakımından zengin olan bitkinin dünya üzerinde 5 binden fazla türü olduğu bilinmektedir. Hemen her iklimde rahatlıkla yetişse de genel olarak Orta Doğu ve Akdeniz ülkelerinde daha sık rastlanmaktadır. En yaygın kullanım şekli çay şeklinde tüketilmesidir.

Fakat bunun haricinde kurutulup, tütsü olarak da kullanılmaktadır. Mor, açık eflatun ve pembe renklerde çiçek açar. Tarihi kaynaklara bakıldığında Orta Çağ’da şansın simgesi olarak kullanıldığı bilgisine rastlamaktayız. Çok eski yıllardan bu yana insanlar ada çayını; soğuk algınlığı, ishal, ağrı, sindirim sistemi ve ruhsal sorunların tedavisi için kullanmışlardır.

Özellikle menopoz dönemindeki sıcak basmaları ve sinirlilik hallerinde çok faydası olduğu bilinmektedir. Bu bitkini asıl kullanım amacı hastalıklara karşı kesin tedavi sunmaktan ziyade, hastalıkların oluşmasını engellemek veya tedaviye destek olmaktır.

Bu nedenle sadece ada çayı içen birinin tüm ağrılarının bir anda geçeceğini düşünmemesi gerekmektedir. Akdeniz ülkelerinde halk ilacı olarak da bilinen bu şifalı bitki, ağız yaralarının geçmesinde de çok yardımcıdır.

Adaçayı Nasıl Kullanılır (Hazırlanır)?

Adaçayı Bitkisi Nasıl Kullanılır (Hazırlanır)?Adaçayı genellikle kuru olarak tercih edildiği gibi taze olarak da tüketilmektedir. Çayı hazırlarken dikkat etmeniz gereken en önemli husus bitkinin suyla birlikte kaynatılmamasıdır. Bir bardak çay hazırlamak için birkaç tane adaçayı yaprağının üzerine kaynamış suyu dökün, 5-10 dakika beklettikten sonra içebilirsiniz.

Bir başka yöntem ise su kaynadıktan sonra ocağı kapatın veya çok kısık dereceye getirip, içine attığınız adaçayı yapraklarının yine 10 dakika kadar demlenmesini bekleyin. Süzdükten sonra şeker yerine bal ve limonla tüketilmesi tavsiye edilmektedir.

Adaçayı bunun yanında yemeklere tat ve koku vermek amacıyla da kullanılmaktadır. Özellikle ördek, tavuk, kaz gibi hayvanların etlerinin kızartılmasında lezzet vermesi amacıyla tercih edilir. Patates kızartmalarında, etlerin dinlendirilmesinde, salamuralarda da adaçayı oldukça tercih edilen bir bitkidir. Yine fırın yemeği yapmak isteyenler, adaçayının hem şifalı özelliğinden hem de aromasından bu şekilde faydalanabilirler.

Adaçayının Faydaları Nelerdir?

Adaçayı Bitkisinin Faydaları Nelerdir?

Doğanın bize sunduğu şifalı bitkilerin hepsinin ayrı bir faydası var. Bunları Bilgihanem.com olarak sizlere olabildiğince ulaştırmaya ve tanıtmaya çalışacağız. Ancak bu şifalı bitkilerden tam anlamıya fayda sağlamak için doğru zamanda toplamak ve doğru şekilde kullanmak gerekiyor. İşte aktarlardan veya doğadan kendi imkanlarınızla toplayabileceğiniz adaçayının saymakla bitmeyen faydalarından bazıları;

  • Stresi azaltır, sakinleştirir.
  • Sindirimi kolaylaştırır, hazımsızlığı giderir.
  • Adet düzensizliklerine ve aşırı adet sancılarına iyi gelir.
  • Antifungal etkisi olduğundan vücutta oluşan cilt mantarlarına karşı tedavi edici etkisi vardır.
  • Zararlı toksinlerin vücuttan atılmasını sağlar.
  • Sinire bağlı baş ağrılarını hafifletir.
  • Boğaz ağrısını giderir.
  • Balgam söktürücüdür.
  • Öksürüğü keser.
  • Beyin fonksiyonlarını geliştirir.
  • Karaciğeri temizler.
  • Safra kesesini çalıştırır.
  • Menopozun sebep olduğu ağrıları hafifletir.
  • İdrar yolu enfeksiyonları tedavisinde faydalıdır.
  • Ağız yaralarına iyi gelir.
  • Hafızayı güçlendirir.
  • Aşırı terlemeyi önler.
  • Alzheimera karşı önleyicidir. Alzheimer hastalığını önlemenin diğer yollarını öğrenmek için tıklayınız.
  • İltihaplı hastalıklara (romatoid artrit gibi) iyi gelir.
  • Saç bakımı için kullanılır, beyazlamayı geciktirir.
  • Kemiklerin güçlenmesini sağlar.
  • Bağışıklık sistemini güçlendirir.
  • Migren ve baş ağrısı durumlarında sıcak adaçayına batırılmış bez, alın bölgesine konursa ağrıyı dindirir.
  • Kalp krizi riskini azaltır.

Adaçayının Yan Etkileri Nelerdir?

Adaçayı Bitkisin Yan Etkileri Nelerdir?Adaçayı herhangi bir rahatsızlığı bulunmayan insanlar için, normal şartlarda günde 1-2 fincandan fazla tüketilmemelidir. Bunun yanında tansiyonu olan insanlar, hamile ve emziren kadınlar ile epileptik hastaların kullanmaması önerilmektedir.

Erkeklerde cinsel gücü azalttığı, kadınlarda ise artırdığı söylenmektedir. Çok fazla tüketilmesi durumunda içerisinde bulunan thujone ve kafur bileşenleri toksik etkiye yol açabilmektedir. Her gün kullanılması durumunda bu sürenin 2 haftayı geçmemesi gerekmektedir.

2 hafta düzenli olarak günde 1-2 bardak adaçayı içen birinin 10-15 gün ara vermesi zorunludur. Tüm bunlara ek olarak eğer bildiğiniz bir hastalığınız varsa mutlaka önceden doktorunuza danışmalısınız.

Çuha Çiçeği Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?
Çuha Çiçeği Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?

Bu tür şifalı bitkiler hakkında pek çok araştırma yapılsa bile yine de cevabı netleşmemiş sorular mevcuttur. Bu nedenle sağlıklı kişilerin çok aşırıya kaçmadan, herhangi bir sağlık sorunu olanların da doktora danıştıktan sonra tüketmeleri en doğu yöntemdir. Ancak bunların dışında aşağıda saydığımız durumlarda da tüketilmemesi uygun olacaktır:

  • Rahim kaslarını uyardığı için gebe ve emziren kadınlar tüketmemelidir.
  • 6 yaşından küçük çocuklar için uygun değildir.
  • Günde 2-3 fincandan fazlası kan basıncının çok fazla artmasına sebep olabilir.
  • Kanser hastaları kullanmamalı veya doktorlarına sorduktan sonra uygunsa tüketmelidir.

The post Adaçayı Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/adacayi-bitkisi-nedir/feed/ 3
Raşitizm Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi https://bilgihanem.com/rasitizm-nedir/ https://bilgihanem.com/rasitizm-nedir/#respond Fri, 10 Apr 2020 11:59:06 +0000 http://bilgihanem.com/?p=7121 Raşitizm D vitamini eksikliğinde ortaya çıkan bir kemik hastalığıdır. Her yaşta görülebilen fakat genellikle bebeklerde daha sık rastlanan ve kemik gelişimini etkileyen raşitizm oluşmaması için her fırsatta güneşlenmek ve D vitamini açısından zenin gıdalarla beslenmek gerekir. Bu açıdan haftada bir kez balık tüketmek faydalı olacaktır.

The post Raşitizm Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi first appeared on Bilgihanem.

]]>
Raşitizm bir kemik hastalığıdır. Doğrudan vücuttaki D vitamini ile ilişkili bir durumdur. D vitamini kemik gelişimi ve sağlığı için oldukça önemli bir vitamindir. Gıdalardan alınan ve güneş ışınları sayesinde vücudun ürettiği bu vitamin kemik sağlığı için çok önemli olan kalsiyum ve potasyum minerallerinin bağırsaktan emilmesini, böylelikle vücuda alınmasını sağlar.

Eğer vücutta yeterli miktarda D vitamini bulunmazsa kemiklerdeki kalsiyum ve fosfor seviyeleri ideal oranlarını koruyamaz. Bu durum çocukluk çağına denk gelirse kemik gelişiminde aksaklık olacağı için raşitizm adı verilen bir hastalık ortaya çıkar. Raşitizm olan çocukların büyümesi yavaşlar, omurga ve bacaklarında ağrı ile şekil bozukluğu oluşur.

Kan Uyuşmazlığı Nedir? Önlemleri ve Tedavisi Nelerdir?
Kan Uyuşmazlığı Nedir? Önlemleri ve Tedavisi Nelerdir?

Eğer bu durumun altında yatan bir başka sebep yoksa ilaca ek olarak bazı tedaviler daha uygulanabilir. Fakat şekil bozukluğu çok ciddi boyuttaysa bu durumda cerrahi müdahale gerekebilir. Böyle bir sağlık sorununun yaşanmaması için beslenmeye özen gösterilmesi ve günde 10-15 dakika güneşlenilmesi gibi basit tedbirler yeterlidir.

Raşitizm Hastalığı Nedir?

Raşitizm Hastalığı Nedir?Halk arasında kemik zayıflığı olarak bilinen raşitizm, kemiklerdeki kalsiyumun depolanmasında yaşanan sıkıntılardır. Kemiklerde depolanan kalsiyum azalınca birçok ciddi hastalık ortaya çıkar. Kemiklerin şekillenmesi normalden farklı gelişir ve düzensizdir.

En çok 3 aylık ve 2 yaş arasındaki bebeklerde görülür. Bebeklik döneminde alınan D vitamini damlasının önemi bu aşamada büyüktür. Raşitizm hastalığı zeka geriliği gibi olayları tetiklemez. Her yaşta görülebilecek olan hastalığın, yetişkinlerde görülme sıklığı daha azdır. Her ne kadar dikkatli beslenilse de kalsiyum emiliminde sorun yaşanabilir ve hastalık görülebilir.

Zaten D vitamini ile doğru orantıda ilerlediğinden en temel ihtiyaç Güneş’tir. Beslenmeye ek olarak alınan balık yağları faydalı olabilir. Hastalık geçicidir ve çoğu zaman kolaylıkla iyileşir. Bazı durumlarda ise kronik hale gelebilir ve sürekli tekrar edebilir. Tedavi ardından tekrar tekrar görülebilir.

Böyle durumlarda tedavi kesilmemeli ve takviyeler uzun vadelere yayılmalıdır. Raşitizm hastalığı bulaşıcı bir hastalık değildir. Solunumla, dokunmakla, ortak eşya kullanımıyla kesinlikle bulaşmaz. Raşitizm hastalığının tanısı günümüzde oldukça kolay yapılabilmektedir.

Örneğin bebeklerde tedavi edilirken doktor tavsiyelerine eksiksiz uyulmalıdır. Kemiklerin bir röntgeni alınmalı, kan tahlilinde; D vitamini, kalsiyum, fosfor gibi maddelerin incelenmesi yapılmalıdır. Tüm tetkiklerden sonra hastalık varsa ortaya çıkacaktır.

Raşitizmin Nedenleri Nelerdir?

Raşitizmin Nedenleri Nelerdir?

Genetik nedenler de raşitizm üzerinde etkilidir. Eğer geçmişte bu sorun yaşanmışsa kontrollere daha fazla özen gösterilmelidir. Vücudun kalsiyum ve fosfor emilimini sağlaması için D vitaminine ihtiyacı vardır. D vitamini eksikliği raşitizmin yanında çölyak hastalığı, kistik fibroz, enflamatuar bağırsak hastalığı ve böbrek sorunlarına yol açabilir. Raşitizmin en önemli sebepleri şunlardır;

  • En temel nedeni D vitamini eksikliğidir. D vitamini doğrudan kemik gelişimi ile alakalıdır. D vitamini eksikliğinde kalsiyum emiliminde sorun yaşanır.
  • İnsan vücudu güneş ışığına maruz kaldığında D vitamini üretir. Fakat son yıllarda cilt kanseri olma veya cilde zarar vereceği korkusuyla koruyucu kremler kullanılıyor. Bu da güneş ışığının tam anlamıyla alınmasını engelliyor.
  • Beslenme en büyük nedenlerden biridir. Yumurta sarısı, balık yağı, özellikle uskumru ve somon balıkları D vitamini içerir. Eğer bu gıdalar tüketilemiyorsa D vitamini takviye şeklinde alınmalıdır.
  • Koyu tene sahip olmak da raşitizme yol açabilir. Melanin cilde renk veren bir pigmenttir. Koyu tenli insanlarda melanin pigmenti daha çok bulunur. Bu da cildin güneşten D vitamini üretme yeteneğini kısıtlar. Bu nedenle de koyu tenli çocuklarda, açık tenlilere kıyasla daha fazla görülmektedir.
  • Hamilelik döneminde D vitamini açısından zayıf beslenme raşitizme yol açabilir. Böyle bir hamilelik sonrası doğan bebekte birkaç ay sonra hastalığın semptomları görülecektir.
  • Yaşanan iklim koşulları da bir başka faktördür. Kuzey enlemleri güneş ışığını daha az aldığından burada yaşayan insanlarda görülme sıklığı daha çoktur.
  • Erken doğumda bebekler yeterince D vitamini seviyesine sebep olmadığından bunlarda raşitizm görülme ihtimali daha yüksektir.
  • HIV ve epilepsi gibi hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlar yol açabilir.
  • Anne sütü tek başına D vitaminini sağlamak için yeterli değildir. Doktorlar genellikle bu dönemde takviye olarak damla verirler.

Raşitizmin Belirtileri Nelerdir?

Raşitizmin Belirtileri Nelerdir?

Çocuklarda kemiklerin ucundaki büyüyen doku alanlarının yani büyüme plakalarının yumuşamasına neden olduğu için bazı iskelet bozukluklarına (deformasyon) yol açar. Buna göre görülen genel belirtiler şu şekilde olmaktadır:

  • Bebeklik döneminde kafatasının çok terlemesinde ciddi artış yaşanır.
  • Bebekler, kendi yaşıtlarındaki bebeklere göre daha zor hareket eder.
  • Ani hareketleri çok ağır yaparlar.
  • Erken fark edilmezse ileride havale ya da nöbetler görülebilir.
  • Raşitizm hastası çocukların alın bölgeleri olması gerekenden çok geniştir.
  • Bebeklerde karın bölgesinde fark edilen şişlik görülebilir.
  • Diş çıkarma evresi, hastalık mevcutsa gecikebilir.
  • Bebeğin boyu, normal sınırların altında kalabilir.
  • Bebeklerde el ve ayak bileklerinde olması gerekenden daha fazla olan kalınlıklar görülebilir.
  • Yetişkinlerde kemiklerde yamukluk, düzensizlik, bozukluk en sık görülen belirtilerdir.
  • Bacaklarda çarpıklık veya eğrilik durumu. Genellikle bacak kemikleri dışarı doğru bir parantez şeklinde açı oluşturur.
  • Göğüs kemiğinde çıkıntı olması.
  • Büyüme sağlıklı çocuklara kıyasla daha yavaş ve geç olur.
  • Omurga ve pelvislerde ağrı meydana gelir.
  • Kaslarda güçsüzlük oluşur.

Raşitizmi Önleme Yolları Nelerdir?

Raşitizmden Korunma Yolları Nelerdir?Özellikle bebeklerde hastalıktan korunmak adına kesinlikle D vitamini takviyesi aksatılmamalıdır. Beslenmeye ekstra özen gösterilmeli, yumurta, peynir, ton balığı, somon balığı tüketilmeli ve kişisel temizliğe önem verilmelidir.

Çünkü alınan mikroplar da direnci düşürür. Yine takviye olması adına bazı özel kahvaltılıklar, mamalar ve portakal suyu da gelişme çağındaki bebeğin D vitamini ihtiyacını karşılayacaktır.

Düzenli olarak doktor kontrolleri yapılmalı çok ilerlemeden D vitamini eksikliği giderilmelidir. Başlangıç aşamasında takviye almak yerine güneşten faydalanmak mümkünse güneşlenilmelidir. Bebekleri mutlaka günde 2 saat güneşli ortamlarda bulundurmalısınız.

Yetişkinler de tatil dönemlerinde güneşlenmeyi ihmal etmemeliler. Hamileler de D vitamini değeri 100’ün üzerinde olmalıdır. Böylelikle hastalığın bebeğe, anne karnında etki etmesi engellenir. Bebeklerin enfeksiyonel hastalıklardan korunması gereklidir. Böyle durumlar, bağışıklık sistemine zarar verir ve kalsiyum emiliminde sorunlara neden olabilir.

Raşitizmin Tedavisi Nedir?

Raşitizmin Tedavisi Nedir?Hastalığın durumu tedavinin yöntemini belirler. İlerlemiş bir raşitizm söz konusuysa; yüksek dozlarda D vitamini takviyesine başlanır. İlk seferde oldukça yüksek doz ağız yoluyla verilir. Başlangıç aşamasındaysa; günlük olarak D vitaminine başlanır.

Yetişkinlerde görülme riski daha azdır ama görülürse yine D vitamini takviyesine başlanır ancak bu iğne şeklinde olabilir. Yaşlandıkça risk yükselir ve kemikler zayıflar bu sebeple yaşlılarda da sık görülebilir. Böyle durumlarda hastalığın seviyesine göre ağızdan ya da iğne yoluyla alınabilir.

Yaşlılık döneminde direnç azaldığı için iyileşme süresi daha uzundur. Vakaların çok ileri boyutta olması durumunda ilaçla tedavi tek başına yeterli olmaz. Bu durumda bazı destek tedavilere başvurulacaktır. Daha şiddetli ve fiziksel tedavilerle düzelmeyen durumlarda ise cerrahi müdahaleye başvurulur.

Raşitizm hastalığı zamanında tedavi edilmezse çocuk yeterli ve olması gerektiği ölçüde büyüyemez. Dişlerinde sorunlar olur, kemiklerde önlenemez deformasyonlar meydana gelir. Epilepsi nöbetleri ise en ciddi komplikasyonlardan biridir.

Haşimato Hastalığı Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi<br />
Haşimato Hastalığı Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi

Peki raşitizm nasıl teşhis edilir?

Eğer çocuğunuzun kemik gelişiminde anormal bir durum görüyorsanız, vakit kaybetmeden bir doktora göstermelisiniz. Doktor muayenede ilk olarak kafatasına vakar. Raşiztm olan bebeklerde kafatası daha yumuşaktır. Bıngıldak dediğimiz tepe noktadaki bölgenin sertleşmesi gecikir.

Bacaklarda abartılı derecede şekil bozukluğu olması, göğüs kafesi kemiğinde yassılaşma olması, el ve ayak bileklerinin normalden daha kalın olması da teşhis edilmesi adına önemli ayrıntılardır.

The post Raşitizm Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/rasitizm-nedir/feed/ 0
Köri Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? https://bilgihanem.com/kori-nedir-nasil-kullanilir/ https://bilgihanem.com/kori-nedir-nasil-kullanilir/#comments Thu, 26 Mar 2020 22:32:04 +0000 http://bilgihanem.com/?p=13940 Köri içerisinde birçok baharat türünün olduğu bir karışımdır. Makarna, tavuk ve et yemeklerine çok yakışan köri baharatının kanseri önlemeden, kilo vermeye kadar birçok faydası bulunuyor. Köri nedir, ne işe yarar, nerelerde kullanılır gibi soruları merak ediyorsanız, cevaplarını yazımızdan öğrenebilirsiniz.

The post Köri Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
Her geçen gün kullanımı hızla yayılan köri baharatı, Hint mutfağından dünyaya dağılmıştır. Özellikle tavuk ve kırmızı et yemeklerinin eşsiz lezzeti olan köri baharatı kullanıldığında hem çok hoş bir renk hem de tat vermektedir. İçinde zerdeçaldan demirhindiye kadar pek çok baharat bulunan köri, kelime anlamı olarak sos demektir.

Oldukça köklü bir tarihe sahip olan köri, 1300’lü yıllarda dahi kullanılmaktadır. Bilim, eski dönemlerde keşfedilen pek çok diş iskeletinde köriye denk gelmiştir. Makarna, pilav ya da tavuk gibi pek çok tarifin içinde yer alan köri bazı yemeklerinse olmazsa olmazıdır. Hem sağlıklı hem de lezzetli olan bu baharat Türkiye’de çok yaygın olmamakla beraber yavaş yavaş kullanılmaya başlanmıştır.

Karabiber Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?<br />
Karabiber Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?

Dünya mutfakları arasında en lezzetli yemeklere sahip olan pek çok ülke köri baharatını yoğun olarak kullanmaktadır. İnsan sağlığı açısından en faydalı karışımlardan biri kabul edilen köri, hayatın akışında düzenli olarak tüketilmelidir. Bu baharatın faydalarını öğrendikten sonra eminiz yakışan tüm yemeklerinizde kullanmak isteyeceksiniz.

Köri (Baharatı) Nedir?

Köri; kimyon, zerdeçal, demirhindi, kişniş, karanfil, kakule, kırmızıbiber ve zencefil bulunduran bir çeşit karışım baharatıdır. Çoğunlukla et yemekleri için tercih edilse de mutfaklarda pek çok besin ile kullanılmaktadır. İçinde yer alan kurkumin maddesi ile birden çok kanser çeşidiyle savaşmayı sağlayan köri, vücutta üreyen kanser hücrelerini hızla yok etmektedir.

Hemen herkes tarafından Hint mutfağı ürünü olarak kabul edilse de körinin anavatanı Güney Doğu Asya’dır. Asya ülkelerinin hemen hepsinde yoğun sos olarak kullanılan baharat Hint mutfağında da bir o kadar yoğundur. Batı dünyasının köri olarak kullandığı madde baharatken Hindistan ya da Asya ülkelerinin köri olarak kullandığı madde sostur.

Daha çok ıslak ve yoğun olarak hemen her sofrada yerini alan sos, farklı malzemelerle bir araya getirilmiştir. Aroması ve tadı oldukça baskındır. Bu nedenle eşlik ettiği yemeğin içinde varlığı hemen hissedilir.

Köri Nasıl Kullanılır?

Temeli oldukça eski tarihe dayanan köri baharatı, birçok baharatın bir araya gelerek oluşturduğu bir karışımdır. Pilav, makarna, salata, çorba, kırmızı et, tavuk eti ve alkol çeşitlerinde kullanıldığı bilinmektedir. Dünyaca ünlü pek çok mutfak, köri baharatını yakışan tüm yemeklerin yanında servis etmektedir.

Tavuk ya da kırmızı etinizi köri sosu ile terbiye etmek istediğinizde yalnızca bir tutam köri baharatı, bir kase yoğurt ve bir tatlı kaşığı limon suyu ile terbiye edebilirsiniz. Marine ettiğiniz etin içine işleyecek olan bu muhteşem harç, etinizin pamuk gibi pişmesini sağlayacaktır. Makarnalarınızda kullanmak istediğinizde sarımsak, limon suyu, köri baharatı, karabiber, kırmızıbiber, kaşar ve domates rendesi ile oluşturduğunuz sosu kullanabilirsiniz. Eşsiz bir lezzet katacaktır.

Köri Nerelerde Kullanılır?

Bugün dünyanın hemen her ülkesinde tanınan ve kullanılmaya başlanan köri baharatı, Orta Asya’dan dünyaya yayılmıştır. İlk olarak 1300’lü yıllara kadar uzandığı tespit edilse de tüm yemeklerde denenmeye başlanması 1700’lü yılları bulmuştur.

Köri baharatı bugün Hindistan mutfağı ile tanınsa da Çin mutfağı, Tayland, İtalyan ve Fransız mutfağı tarafından da yoğun olarak kullanılmaktadır. Türkiye’de şifa kaynaklı baharatlar arasında yer aldığı için kullanılan köri baharatı yavaş yavaş yemeklerde de yerini almıştır. Köri baharatı Türk mutfağında en çok tavuk, makarna ve salatalarda tercih edilmektedir.

Körinin Faydaları Nelerdir?

Köklü bir geçmişe sahip olan köri baharatı, insan sağlığına en faydalı karışımlardan biridir. Bilhassa vücudunda kötü huylu olarak nitelendirilen kanserli hücre sayısı artan bireyler köri baharatını yoğun olarak kullanmalıdır. Vücuda girdiği andan itibaren 24 saat içinde kanserli hücreleri yok etmeye başlayan baharat, taze olarak tüketilmelidir.

Safra kesesi sorunlarını ortadan kaldıran köri baharatı aynı zamanda astım, nefes darlığı, grip ve nezle gibi sorunların da çözümünü sağlamaktadır. Köri baharatının bir diğer faydası da karaciğer hastalıklarının ilerlemesini önlemesidir.

Bunlardan başka eklem ağrılarına iyi gelir, hafızayı kuvvetlendirerek Alzheimer benzeri hastalıkların oluşma riskini önler. Ülser ve reflü gibi mide rahatsızlıklarına iyi gelir.

Yemeklerde baharat olarak kullanılmasının yanında, zeytinyağı ile karıştırılarak cilde maske yapılabilir. Bu sayede cildin daha parlak ve canlı olması sağlanabilir. Benzer şekilde saçlara masaj yapılırsa hem dökülmeyi azaltır hem de saçların daha sağlıklı bir şekilde uzamasını sağlar.

Körinin Sigara İçenlere Faydaları Nelerdir?

Köri, içinde yer alan krosin isimli madde ile vücutta yer alan tüm toksinleri temizleyebilmektedir. Bilhassa yoğun sigara alışkanlığı olan bireyler, köri baharatını düzenli olarak kullanıp zararların hafiflemesini sağlayabilirler. Vücutta sigara nedeniyle biriken toksinler, her gün düzenli köri kullanımı ile dışarıya daha kolay atılacaktır. Sigarayı bırakma konusunda zorlanılıyorsa en azından köri tüketimi ile zararları en aza indirilmelidir.

Köri ile Zayıflamak Mümkün mü?

Doyurucu etkiye sahip olan köri baharatı, çok yemek yemek istemeyen kişilerce bir tutam tüketilebilir. Dengeli ve sağlıklı beslenme adına her gün bir çay kaşığı köri kullanımı zayıflamayı da desteklemektedir. Özellikle çay ile hazırlandığında diyetlerde muhakkak yerini almalıdır. Sindirimi kolaylaştırdığı için metabolizmayı hızlandıran baharat, vücudunuzda yağ yakımını da kolaylaştırmaktadır. Buna bağlı olarak egzersizle birlikte düzenli köri tüketirseniz hızla kilo verdiğinizi görebilirsiniz.

Körinin Yan Etkileri Nelerdir?


Bilinen herhangi bir yan etkisi olmayan köri baharatı dengeli olarak tüketildiğinde insan sağlığına oldukça faydalıdır. Özellikle mide sorununuz varsa köri baharatını abartısız şekilde kullanmaya dikkat etmelisiniz. Her ne kadar hazmı kolaylaştırıcı etkisi olsa da körinin aşırı kullanımı midede yanma ve ekşime hissine neden olacaktır. Tüketim konusunda aşırıya gidilmedikçe baharat herhangi bir problem yaratmayacaktır.

Yenibahar (Jamaika Biberi) Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?
Yenibahar (Jamaika Biberi) Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?

Aktarlarda ve marketlerde çok rahatlıkla bulabileceğiniz bu ürünü alırken, güvenilir olmasına dikkat etmelisiniz. Çünkü içinde 7—8 tane baharat bulunduğu için renk verme kısmında boya kullanılabilir. Marketlerde paket şeklinde alabilirsiniz. Burada güvendiğiniz ve bildiğiniz markaları tercih etmelisiniz.

Aktarlardan alıyorsanız da yine bildiğiniz bir yerden almanın doğru olacaktır. Toz şeklinde kullanmak istemeyenler için sos şekli de yine marketlerde mevcuttur.

The post Köri Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/kori-nedir-nasil-kullanilir/feed/ 6
Çıban Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi https://bilgihanem.com/ciban-nedir/ https://bilgihanem.com/ciban-nedir/#respond Thu, 26 Mar 2020 13:31:39 +0000 http://bilgihanem.com/?p=9974 Çıban kıl köklerinden veya yağ bezlerinden giren Stafilokok bakterisinin oluşturduğu, ağrılı, apse şeklindeki iltihabi bir durumdur. Deride meydana gelen çıban önemsenmeyip kendi haline bırakılırsa ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Çıbana sebep olan etkenler arasında; doku zedelenmesi, yaralanmalar ve böcek ısırmaları yer almaktadır.

The post Çıban Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi first appeared on Bilgihanem.

]]>
Çıban, vücudun herhangi bir yerinde çıkması muhtemel olan ve içi irin dolu, iri sivilce görünümündeki oluşumlardır. Sadece gözle görülebilir şekilde vücudun dışında çıktığı zannedilse de iç organlarda da çıban çıkma olasılığı vardır. Stafilokok adı verilen bir bakteri türünün neden olduğu çıban, bu bakterinin yaygın bir şekilde her yerde bulunmasından dolayı, pek çok kişide görülebilen bir durumdur.

Kıl köklerinden vücuda giren mikrop ve bakterilerin yağ bezelerine ulaşarak orada artıklarının birikmesi sonucunda çıban oluşmaktadır. Ciltte bakterilerin neden olduğu enfeksiyon olarak adlandırılabilecek çıban, tedavisi mümkün olsa da, zamanla tekrarlama olasılığı bulunan bir rahatsızlıktır. Pek çok kişi çıbanı hafife alsa da, mutlaka doktor tarafından müdahale edilmesi gerekir. Aksi halde enfeksiyonun tüm vücuda yayılma ihtimali gibi ciddi durumlar ortaya çıkabilir.

Reflü Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi
Reflü Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi

Çıbana deri ve zührevi hastalıklar uzmanları bakmaktadır. Bazı insanlarda sık çıkmaktadır. Özellikle vücudun görülebilir bir yerindeyse, bu durum sadece kişinin kendisini değil çevresini de rahatsız eder. Çünkü görünüm itibarıyla oldukça rahatsız edici bir özellik taşımaktadır. Şimdi gelin çıban neden, nasıl oluşur, meydana gelmemesi için neler yapılmalıdır, tedavisi içi neler yapılmalıdır gibi soruların cevaplarına birlikte bakalım.

Çıban Nedir?

Çıban Nedir?

Bir tür deri hastalığı olan çıban, kıl köklerinin stafilokok adlı bakterilerin yol açtığı enfeksiyon sonucunda iltihaplanması sonucu oluşmaktadır. Kıl kökleri yağlı bir yapıdadır. Normalde her insanın derisinde virüs, bakteri ve mantarlara karşı bir savunma yüzeyi bulunur. Ancak deride herhangi bir doku hasarı olursa, bakteriler buradan içeriye nüfus eder.

Stafilokok adı verilen bakteriler kıl köklerinde iltihaplanmaya yol açarak, çıban dediğimiz akne benzeri oluşumu meydana getirir. bu bakteriler kıl köklerinden girdikten sonra kısa süre içinde bir kızarıklık meydana getirir. Ardından ağrılı ve sert bir şişlik oluşur. Bu şişliğin içinde bakteri ve ölü kan hücrelerinden oluşan, iltihap birikintisi meydana gelir. Tıpta bu oluşuma karbonkül veya fronkül adı verilmektedir.

Basit bir deri enfeksiyonu gibi görünse de hayatı tehdit edecek kadar ciddi sorunlar doğurabilir. Özellikle meydana geldiği yer yakın olan organlara ciddi hasarlar verebilir. Eğer çok iri ve iltihap düzeyi fazlaysa, kişide halsizlik ve ateş bile yapabilmektedir.

Deride, bazen de iç organlarda meydana gelir, ağrılı apse şeklindedir ve dokunulduğunda son derece sert bir doku halindedir. Oluşan çıban bazı kişilerde hafif seyrederken bazı kişilerde çok ağır ilerlemektedir. Bu durum kişilerin bağışıklık sistemlerinin ne denli güçlü olduğu ile ilgilidir.

Çıban sadece yetişkinlerde değil, çocuklarda da çıkabilen bir rahatsızlıktır. Bu nedenle sağlıklı bir beslenme şekli ile bağışıklık sistemi güçlendirilmeli ve bakteri ve mikroplara karşı daha dayanıklı bir bünyeye sahip olunmalıdır. Ayrıca hijyen kurallarına dikkat etmeme ve kişisel temizliğin aksatılması gibi faktörlerde etkilidir.

Çıbanın Nedenleri Nelerdir?

Çıbanın Nedenleri Nelerdir?Çıban, tek bir nedene bağlı olmayan, çevresel ve genetik gibi faktörlerle de ilgili olan bir hastalıktır. Böcek ısırmaları, yaralanma ve doku zedelenmesi gibi durumların sonrasında çıbanın oluşması söz konusudur.

Genellikle neden olan faktörlerin başında bazı bakteri ve mikroplar gelmektedir. Çıkmasını ve ilerlemesini engellemek için elde olan sebepler ortadan kaldırılmaya çalışılmalıdır. Çıban genellikle yavaştan kızarıklık ile başlar ve ateşle birlikte hafif bir şekilde seyreder.

Tedavisini evde kendi kendine yapmaya çalışanlar, çıbanı sıkma şeklinde iltihabı akıtmaya çalışırlar. Ancak bu müdahale kişinin sağlığı için oldukça sakıncalı olup, iltihabın tüm vücuda yayılarak daha ciddi boyuta ulaşmasına neden olabilir.

Yapılan istatistiklere göre çıban yukarıda saydığımız sebeplerin dışında, sakallarını kesmeye yeni başlamış kişilerde daha çok görülmektedir. Özellikle de kıl yapısı kalın olan kişilerde, deriyi delip yüzeye çıkma aşamasında da çıban oluştuğu görülmüştür. Bunları toparlayacak olursak çıban en sık şu kişilerde görülmektedir;

  • Aşırı terleyen kişilerde,
  • Temizliğine ve hijyenine yeterince önem vermeyen kişilerde,
  • Cilt yapısı yağlı olanlarda,
  • Diyabet hastalarında,
  • Sıcak ve nemli iklimde yaşayan kişilerde,
  • Yaşlılarda,
  • Böbrek hastalarında,
  • Obez kişilerde,
  • Kronik deri hastalığı olanlarda,
  • Yeni tıraş olmaya başlamış genç erkeklerde,
  • Deri dokusunda herhangi bir sebeple hasar oluşan kişilerde,
  • Karaciğer hastalığı olanlarda.

Çıbanın Belirtileri Nelerdir?

Çıbanın Belirtileri Nelerdir?Çıban en fazla bağışıklık sistemi zayıf olan ve beslenme şekli sağlıksız olan kişilerde çıkar. İlk başta kızarıklık olarak vücudun herhangi bir yerinde kendini gösteren çıban zamanla iltihaplanarak daha ciddi boyuta ulaşır. Kızarıklığın olduğu bölgenin yüksek ateşi de çıbanın belirtileri arasındadır.

Genellikle bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde meydana gelmektedir. Bunun yanında hijyene çok fazla önem vermeyenler de çıkabilen bir enfeksiyon türüdür. İlk başlarda küçük bir sivilce gibi kendini gösterir fakat daha sonra büyümeye, kızarmaya, şişmeye ve yanmaya başlar.

Bu şişik bir bezelye ya da nohut büyüklüğünde olabilir. Ortasında beyaz veya sarı renkli bir uç noktası bulunmaktadır. İltihap arttıkça ateş ve ağrı artar.

Eğer kişinin bağışıklık sistemi zayıfsa, bu iltihap kana karışarak çok daha ciddi sorunların oluşmasına sebep olur. Kana karıştığında ise ateş ve titreme ile belirti vermektedir. Bu nedenle, az önce de söylediğimiz gibi kendiniz müdahale etmemeli ve bir doktora görünmelisiniz.

Çıbanı Önleme Yolları Nelerdir?

Çıbanı Önleme Yolları Nelerdir?Çıbandan korunmak ve çıkmasını önlemek için yapılması gereken dengeli ve sağlıklı beslenmeye özen göstermek olmalıdır. Sonrasında temizlik kurallarına her daim dikkat etmek de, çıban çıkma olasılığını düşüren alışkanlıklar arasındadır.

Ayrıca sigara ve alkol kullanan kişilerde çıban çıkma olasılığının daha yüksek olmasından dolayı, en ufak bir belirtide hemen doktora başvurulmalıdır. Ailesinde herhangi bir kişide sürekli çıban çıkıyorsa, siz de her ihtimale karşı belirli periyotlarda doktora gidip, muayene olmalısınız.

Duş alırken özellikle çıbanın çıkma ihtimali olan ense, kalça, boyun ve bacak gibi yerler daha iyi yıkanmalıdır. Tıraş bıçağı kullanmak yerine makine tercih edilebilir. Bu şekilde cildin hassasiyet biraz daha azaltılabilir.

Özellikle yaz aylarında çok dar ve rahatsız edici kıyafetler de çıbana sebep olabilir. Bu tür kıyafetler vücudun rahat hareket etmesini engellediği gibi terleterek de çıbana zemin hazırlar. Dolayısıyla bu konulara dikkat etmek de bir nevi tedbir yoludur.

Çıbanın Tedavisi Nedir?

Çıbanın Tedavisi Nedir?Çıbanı basit yöntemlerle geçirmek mümkün olsa da, mutlaka tedavi adı altında profesyonel müdahalenin yapılması da şarttır. Genelde evde bitkisel yöntemlerle tedavi edilmek istenen çıban için, limon ve papatya suyu gibi kompresler iyi gelmektedir.

Doktor tavsiyesi ile antibiyotik kullanımı da çıbanın kısa sürede tedavi edilmesini sağlar. Çıban şeker hastalarında ve diğer kronik rahatsızlığı olan kişilerde daha fazla dikkat gerektiren bir durumdur. Bu insanlarda çıbanın geçme süresi daha uzun sürmektedir.

Bu nedenle iltihap tüm vücuda yayılmadan gerekli önlemler alınmalıdır. Ayrıca uzun süre geçmemesine karşın tüm belirtileri olup baş vermemiş olan çıbanlar için de geç kalınmadan doktora görünmek gerekir.

Dil Ülseri Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi
Dil Ülseri Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi

Ana tedavi şekli elbette ki iyice olgunlaştıktan sonra kendiliğinden patlayarak iyileşmesidir. Böyle durumlarda genellikle ek bir tedaviye gerek duyulmaz. Ancak patladıktan sonra başka bir enfeksiyona sebep olmaması için açık olan yere elle dokunulmamalı ve iyice temizlenmelidir.

Eğer erken dönemde fark edilirse üzerine birkaç gün sıcak pamuk konulabilir. Fazla bastırmadan bölgeyi temizlemek de çıbanın çok fazla büyümeden iyileşmesine yardımcı olmaktadır. Ancak çıbanın vücutta oluştuğu sayı fazlaysa veya kişinin bağışıklık sistemi zayıfsa her ne koşulda olursa olsun bir hekime danışılmalıdır.

The post Çıban Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/ciban-nedir/feed/ 0
Karaciğer Yağlanması Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi https://bilgihanem.com/karaciger-yaglanmasi-nedir/ https://bilgihanem.com/karaciger-yaglanmasi-nedir/#respond Mon, 16 Mar 2020 14:46:24 +0000 http://bilgihanem.com/?p=12159 Karaciğer yağlanması kadın-erkek demeden toplumun her kesiminde görülebilen bir hastalıktır. Genel olarak nedenleri arasında alkol tüketimi, karbonhidrat açısından zengin besinleri tüketmek, kolesterol, diyabet gibi hastalıklar bulunmaktadır. Son derece önemli bir sorun olduğundan ciddiye alınmalıdır.

The post Karaciğer Yağlanması Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi first appeared on Bilgihanem.

]]>
Her yıl ülkemizde binlerce kişinin muzdarip olduğu önemli rahatsızlıklar arasında yer alan karaciğer yağlanması, kişilerin hayatını önemli ölçüde etkilemesi ile bilinir. Hayati pek çok fonksiyonu düzenli olarak gerçekleştiren karaciğerin içerisinde meydana gelen yağ bezleri neticesinde ortaya çıkan bu rahatsızlığa ağrı, sızı ve iltihaplanmanın eşlik etmektedir.

Hastalık önce nekroza dönüşür ve sonrasında fibroza çevrilir. Son aşamada ise tehlikeli bir hastalık olan sirozu meydana getirir. Bu nedenle karaciğer yağlanması kesinlikle hafife alınmaması gereken önemli rahatsızlıklar arasında yer alır.

Anne Sütü Sarılığı Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi
Anne Sütü Sarılığı Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi

Karaciğer yağlanması yaşayan insanların kilolu kişiler olması durumunda ise hastalık daha da kötüleşebileceği için bu kişilerin karaciğer yağlanmasında en yüksek risk grubunu oluşturduğu söylenebilmektedir. Bu hastalığın kesin tespitini kişilerin evlerinde yapabilmeleri mümkün olmadığı için iç hastalıklarında uzman bir doktorun teşhisi ile uygun bir tedavi sürecini izlemeleri ideal olacaktır.

Karaciğer Yağlanması Nedir?

Karaciğer hücrelerinin normalde olması gerektiğinden çok daha fazla yağı içlerinde biriktirmesi neticesinde meydana gelen önemli bir rahatsızlıktır. Ciddiye alınması gereken bir sağlık sorunu olan karaciğer yağlanması hızlı şekilde tedavi edilmeyi gerektirir.

Ülkemizde son yıllarda yapılan bazı araştırmalara göre her 3 kişiden birisinde görülen bu hastalık hem kadın hem de erkeklerde oluşabilmektedir. Normal şartlarda her bireyin karaciğerinde az miktarda yağ bulunması doğal olarak karşılanırken, bu miktarın aşırı artması halinde ciddi bir karaciğer yağlanmasından bahsedebilmek mümkündür.

Çeşitli nedenlere bağlı olarak karaciğerde yağ toplanması olur. Bu yağ oranı sağlıklı insanlarda normal düzeydedir. Ancak bazı kişilerde genetik yatkınlık, beslenme alışkanlığı, yaşam şekli ve bir hastalık nedeniyle normalden daha fazla olabilmektedir.

Söz konusu organda biriken yağ oranı arttıkça iltihaplanma oluşmaya başlar. Bunun neticesi olarak karaciğer fonksiyonlarını yerine getiremeyecek duruma gelir. İlk başlarda hafif nekroz şeklinde kendini gösterse de ileri vakalarda  siroz ve karaciğer kanseri gibi ciddi durumları doğurabilir.

Nekroz nedir kısaca açıklayacak olursak; canlı bir dokunun veya bu dokudaki hücrelerin ölmesi anlamına gelir. Koagülasyon nekrozu, likefaksiyon nekrozu, gangrenöz nekroz, kazeifikasyon nekrozu: yağ nekrozu ve fibrinoid nekroz olmak üzere farklı türleri bulunmaktadır.

Hastalık birçok kimsede belirti vermez. Bu nedenle erken evrede tespit edilmesi biraz güçtür. Bazı kişilerde farklı bir nedenden dolayı yapılan ultrason incelemelerinde tesadüfen varlığı tespit edilir.

Ancak asıl belirti karaciğerin organ fonksiyonlarını yerine getiremeyecek duruma geldiğinde veya başka bir hastalığı tetiklediği durumlarda ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle tüm sağlık uzmanları bütün hastalıkların meydana gelme riskine karşın düzenli olarak sağlık kontrolleri yapılmasını önermektedir.

Karaciğer Yağlanmasının Nedenleri Nelerdir?

Karaciğer yağlanmasının en çok bilinen nedenleri arasında aşırı alkol tüketimi gelmektedir. Eğer tedavi edilmeyip, önlem alınmazsa bu durum kendini siroza bile çevirebilir. Fakat alkolden hemen vazgeçip, vücudu dinlenmeye bıraktığınız takdirde, karaciğer yağlanması birkaç hafta içerisinde kendiliğinden düzelecektir.

Ekmek, makarna, pasta ya da kurabiye gibi şekerli ve unlu gıdaların günlük olarak aşırı tüketilmesi karaciğer içinde fazla yağ birikimine neden olmaktadır. Yapılan araştırmalar; aşırı karbonhidrat tüketen kişilerin karaciğerlerinin sadece 3 hafta içerisinde %27 daha fazla yağlandığını ortaya koymuştur.

Karbonhidrat tüketiminin dışında ve insülin direnci olan diyabet hastalarının da yine bu rahatsızlığa yakalanma olasılıkları çok yüksektir. Obezite ve kolesterol sorunu olan kişiler de bir diğer risk grubudur.

Karaciğer yağ metabolizmasında hayati önemi olan bir organdır. Eğer enzim dengesinde veya çalışma düzeninde bir aksaklık olursa bu durumda karaciğer büyümesi ve yağlanması gibi sorunlar ortaya çıkar. Karaciğer yağlanmasına neden olan faktörleri şu şekilde toparlayabiliriz:

  • Alkol ve sigara kullanımı en sık rastlanan nedenlerden biridir.
  • Çok aşırı yağlı ve kalorisi yüksek gıdalar yemek. Bir diğer ifadeyle obeziteye sebep olacak şekilde beslenme düzenine sahip olmak karaciğer yağlanmasına yol açabilir.
  • Hareketsiz yaşam, hiç spor yapmamak ve uzun süre sabit bir şekilde çalışmak.
  • Düzensiz yaşam tarzı karaciğer yağlanmasına sebep olabilir. Nedir düzensiz yaşam tarzı, sağlıksız beslenmek, uyku düzeninin olmaması ve az uyumak.
  • Hızla kilo alıp veren insanlar karaciğer yağlanması başta olmak üzere birçok sağlık sorunu ile karşı karşıya kalmaktadır.
  • Yüksek kolesterol.
  • Gebelik.
  • Diyabet hastası olmak
  • Toksin içeriği yüksek olan besinleri tüketmek.
  • Un, nişasta ve şeker ağırlıklı gıdalarla beslenmek.
  • Dengesiz ve sürekli ilaç kullanmak. Özellikle de çok fazla antibiyotik kullanmak karaciğer yağlanmasına yol açmaktadır.

Karaciğer Yağlanmasının Belirtileri Nelerdir?

Karın bölgesinin sağ kısımlarında ya da tam ortasında hissedilen sürekli ağrı, karaciğer yağlanmasının ön belirtileri arasında yer alır. Ancak çoğu durumda karaciğer yağlanmasının belirtileri muayene olmadan teşhis edilemeyecek ölçüdedir ve genellikle doktor kontrolünde yapılan testler ile tespit edilir.

İnsülin ve trigliserit düzeylerinin yüksek çıkması karaciğer yağlanmasının belirtileri içerisinde gösterilebilir. Karaciğer yağlanmasının diğer belirtileri çoğu zaman iştahsızlık olarak kendini belli eder. Ancak bu durum sadece hastalık ileri seviyelere geldiği zaman oluşabilir.

Ancak özellikle altını çizerek belirtmek isteriz ki bu sağlık sorunu erken evrelerde önemli bir belirti vermemektedir. Kayda değer bir belirti vermediği için hasta günlük yaşamına herhangi bir sorun görmeden devam etmektedir.

Ancak hastalık ilerleyip yağlanma derecesi arttıkça başta karın ağrısı olmak üzere beraberinde farklı belirtiler ortaya çıkacaktır. Bu belirtileri şu şekilde özetleyebiliriz:

  • Karnın sağ üst kısmında doluluk ve basınç hissi meydana gelir. Bunun sebebi karaciğerin çevre dokusunun büyümesi ve kemiklere basınç yapmasıdır.
  • Mide bulantısı ve kusma olur.
  • Sarılık belirtileri ortaya çıkabilir.
  • Hasta kendini halsiz, yorgun ve bitkin hisseder.
  • En ufak bir hareket halinde çok çabuk yorulma hissi duyar.
  • Hastalığın ileri safhalarında iştahsızlık artar.
  • Yine ileri vakalarda kaburgaların arasına doğru basınç hissi oluşur. Bunun için hastanın fiziki muayene edilmesi gerekmektedir.
  • Nadiren görülse de bazı hastalarda deride kızarıklık, pullanma ve kaşıntı benzeri cilt problemleri görülmektedir.

Karaciğer Yağlanması Nasıl Önlenir?

Karaciğer yağlanmasından korunabilmek için öncelikli olarak işlenmiş karbonhidrat tüketimini mümkün olduğunca azaltmak gerekir. Bunun için ekmek, pasta, kek, tatlı, kurabiye ve benzeri gıdalara günlük beslenme düzeninde mümkün olduğunca az yer verilmesi önemlidir.

Ekmek tüketiminde beyaz ekmek yerine tam tahıllı ekmek tüketilmesi karaciğer yağlanmasını önleyebilmek adına oldukça faydalı bir tercih olabilir. Yapılan araştırmalar karaciğer yağlanmasını önlemek amacıyla Akdeniz diyeti beslenme düzeninin uygulanmasının kişileri bu rahatsızlıktan ciddi anlamda koruduğunu göstermektedir.

Karaciğer Yağlanmasının Tedavisi Nedir?

Hastada karaciğer yağlanması tespit edildikten sonra ilk olarak bakılması gereken şey ideal kiloda olup olmadığıdır. Eğer obezite seviyesinde veya ideal kilonun üzerinde ağırlıkta ise ilk etapta bir diyetisyene yönlendirerek zayıflaması sağlanmalıdır.

Bunun için düzenli egzersizler ve bir diyet programı eşliğinde hastaya yönlendirme yapılır. Sonrasında hastanın tüm kan değerleri ölçülerek buna göre bir tedavi süreci belirlenir. Tedavinin ana amacı karaciğer enzimlerini kontrol altına almaktır.

Bu süreçte doktorun verdiği ilaç tedavisinin yanında düzenli egzersizler, beslenme şekline dikkat etmek, sigara kullanmamak, düzenli uyku gibi durumlara dikkat edilerek de tedaviye yardımcı olunmalıdır.

Gastrit Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi<br />
Gastrit Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi

Karaciğer yağlanmasının tedavisi için doğal bir öneri olarak günlük yeşil çay tüketimi tavsiye edilir. Yeşil çayın içerisinde yer alan antioksidanlar karaciğerdeki aşırı yağlanma ve iltihaplanma üzerinde iyileştirici etki gösterir. Ayrıca içerine limon sıkarak da tüketebilirsiniz.

Bol lifli gıda tüketimi ve kuruyemişler de yine hastalığın tedavisinde faydalı teknikler arasında yer alır. Kilo kontrolü ve düzenli spor eşliğinde doktorlar tarafından reçete edilen ilaçların kullanımı ile kısa sürede karaciğer yağlanması tedavi edilebilir.

The post Karaciğer Yağlanması Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/karaciger-yaglanmasi-nedir/feed/ 0
Ağız Kokusu Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi https://bilgihanem.com/agiz-kokusu-nedir/ https://bilgihanem.com/agiz-kokusu-nedir/#respond Mon, 02 Mar 2020 13:05:14 +0000 http://bilgihanem.com/?p=7749 Ağız kokusu kişinin sadece kendini değil birlikte yaşadığı insanları, iş arkadaşlarını ve sosyal çevresini de etkilemektedir. Oldukça rahatsız edici bir problem olan ağız kokusu ciddiye alınmalıdır. Peki insan ilişkileri için fazlasıyla önemsenmesi gereken bir durum olan ağız kokusu nedir, neden oluşur, oluşmaması için neler yapılmalıdır?

The post Ağız Kokusu Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi first appeared on Bilgihanem.

]]>
Sosyal olan insanın kişisel bakımına dikkat etmesi ve güzel kokması önemlidir. Özellikle sürekli iletişim kurmak durumunda olan insanın nefesinin kokmaması daha da önemlidir. Ağız kokusu bu noktada pek çok kişinin muzdarip olduğu durumlardan biridir. Ağızda biriken yemek kalıntılarından ya da mideden gelen kötü koku ağız kokusunu oluşturur.

Ağzı kokusu herhangi bir hastalık kategorisine girmese de mide ya da diş hastalıklarını işaret edebilir. Sağlıklı her insan sabah uyandığında ağzında acımtırak bir tatla uyanır, aynı zamanda ağzı kokar. Bu durum ağız içinde biriken kalıntıların oluşturduğu bakterilerden kaynaklanmaktadır.

Ağız ve Diş Bakımı Nasıl Olmalıdır? Doğru Diş Fırçalama Tekniği Nedir?
Ağız ve Diş Bakımı Nasıl Olmalıdır? Doğru Diş Fırçalama Tekniği Nedir?

Diş fırçalama ve gargarayla geçmesi mümkündür. Ağız kokunun sürekli hale geldiği durumlarda kişiler bu durumun farkında olmayabilirler ya da farkında olsalar da umursamazlar. Ancak ağız kokusunun temelinde yatan en büyük etken, ağız bakımının yeterince yapılamamasından kaynaklanmaktadır.

Ağız Kokusu Nedir?

Ağız Kokusu Nedir?Tıptaki adı halitosis olan ağız kokusu, çeşitli nedenlerden dolayı ağızda biriken bakterilerin oluşturduğu kötü kokudur. Çoğu kez önemsenmeyen bir durum olarak görülse de, kronik boyuta geçen ağız kokusu başka hastalıkların belirtisi olabilir.

Ağız kokusuna neden olabilecek yiyeceklerin başında gelen sarımsak ve soğan keskin kokuları nedeniyle, yedikten bir müddet sonra nefesle birlikte ağızda kokuya neden olur. Ancak bu tür yiyeceklerin neden olduğu ağız kokusu geçicidir. Yiyeceklere bağlı olmayan ağız kokusu için mutlaka bir doktora görünmekte fayda vardır.

İnsan nefesi yapı itibarıyla kokuya sebep olabilecek maddeler içerir. Bu nedenle kötü koku oluşmaması için son derece özen gösterilmelidir. Ağız kokusu kadın, erkek, çocuk fark etmeksizin herkeste meydana gelebilir. Araştırmalar toplumun neredeyse yarısında hoş olmayan nefes kokusu sorununun yaşandığını ortaya koymaktadır.

Bunun sebeplerine bakıldığında yüzde 90’lık kısmı ağız iç kaynaklı, yüzde 9’luk kısım solunum, sindirim veya boşaltım sistemi kaynaklı, geri kalan az oran ise yeme alışkanlıklarına bağlıdır.

Ağız Kokusunun Nedenleri Nelerdir?

Ağız Kokusunun Nedenleri Nelerdir?Ağzı kokusuna neden olabilecek unsurları pek çok madde altında sıralamak mümkündür. En önemlisi ağız bakımı olurken, bu bakımın yeterince yapılmaması durumunda ağız kokusuna maruz kalmak kaçınılmazdır. Yediğimiz yiyeceklerin kalıntıları iyice temizlenmediğinde zamanla bakteri üretmektedir.

Bu bakteriler diş hastalıklarına yol açtığı gibi ağız kokusuna da neden olmaktadır. Ayrıca uzun süre aç bırakan diyet yapmak vücudun ihtiyacı olan yağı karşılamak için vücutta var olan protein ve yağları yakar. Bu sırada oluşan bazı kimyasallar ağız kokusuna neden olmaktadır.

Sigara ve alkol de ağız kokusuna yol açabilecek alışkanlıklardır. Solunan dumanın akciğerlere ulaşması ve oradaki organlara zarar vermesi sonucunda nefesle birlikte tekrardan dışarı atılması ağız kokusunu tetiklemektedir. Boğazda veya midede herhangi bir iltihabi rahatsızlık varsa bu da ağız kokusu yapabilmektedir.

Ağız kokusunun kaynağı nefesteki uçucu gazlardır. Bu gazlar; yağ asitleri, alkol, keton, sülfür bileşenleri, aromatik karbonlar, nitrojen kökenli bileşenler ve fenil gruplarıdır. Kokunun kaynağını temel olarak 3 ana faktöre bağlayabiliriz.

Bunların %90’ı ağız boşluğu kaynaklı, %9’u solunum, boşaltım ve sindirim sistemi kaynaklı, %1’i ise yenilen yiyecek veya içecekten kaynaklıdır.

Bir diğer ana etken ağız kuruluğudur. Ağız kuruluğuna sebep olan hastalıkların başında; menopoz, A, C, B12 vitaminlerinin eksikliği, tükrük bezi hastalıkları, şeker hastalığı, hepatit, skleroderma, romatoid artrit, sistemik lupus eritematozus gibi otoimmün hastalıklar yer almaktadır.

Sarımsak, soğan benzeri koku yapan yiyeceklerin yenmesi, bunların artıklarının diş plakları arasında birikmesi koku yapar. O nedenle dişlerin sıklıkla fırçalanması, en azından gargara yapılması gerekmektedir.

Ağız dışı kaynaklı yani vücudun herhangi bir yerinde meydana gelen sorun da ağız kokusuna sebep olabilmektedir. Örneğin burun tıkanıklığı, geniz akıntısı, sinüslerde inflamasyon olması, mukus birikmesi de ağız kokusu yapar.

Solunum sistemi kaynaklı etkenler arasında; yarık damak, sinüzit, bademcik iltihabı, tümöral oluşumlar, bademcik taşı, bronşit ve akciğerlerdeki yabancı cisimler sayılmaktadır.

Sindirim sistemi kaynaklı etkenler arasında; reflü, midede meydana gelen fıtık, akalazya (yemek borusunun peristaltizm bozukluğu), hazımsızlık, zenker divertikulumu, farengeal boşluklarda yemek artıklarının birikmesi gibi faktörler yer almaktadır.

Bunlara ilaveten böbrek yetmek yetmezliği, karaciğer yetmezliği, lösemi, regl dönemi, kanser türleri, alkol, tütün, kloral hidrat, nitrit ve nitratlar, amfetamin, disülfiram de ağız kokusuna sebep olur.

Ağız Kokusunun Belirtileri Nelerdir?

Ağız Kokusunun Belirtileri Nelerdir?Ağzı kokusu tespit edildiğinde kontrol altına alınması ve altında yatan sebepler yok edildiğinde kurtulması mümkün olan bir durumdur. Ancak ağız kokusunun belirtilerini takip ederek ciddi düzeydeki ağız kokusunun teşhisi için ağız bakımında karşılaşılan bazı durumları gözden geçirmek gerekir.

Bu noktada geçmek bilmeyen ağız kokusunun belirtileri arasında diş eti hastalıkları gelmektedir. Ağız kokusuna yol açan bakteriler aynı zamana diş etlerini de tahrip etmektedir. Diş etlerinde kanama, diş eti çekilmesi ve renkte koyuluk gibi belirtiler ağız kokusunu akla getirmelidir.

Ağız kokusunun şiddeti kişiden kişiye, daha doğrusu duruma göre değişkenlik gösterir. Bazı insanlarda çok hafif olur, bazılarında ise tahammül edilemeyecek kadar kötü olabilmektedir. Ağız kokusu insanlık tarihinde her zaman var olan bir sorundur. Hatta eski Yunan ve Roma yazıtlarında bile bu konuya değinildiği bilinmektedir.

İslam ülkelerinde ağız kokusunu önlemek için misvak adı verilen bir ağaçtan yararlanılmıştır. Misvak Peygamber Efendimizin (SAV) de kullandığı bir şeydir. Misvak ağacının bir dalı koparılıp uç kısımlar fırça şeklinde ayrılır ve dişler temizlenir. Bu sayede koku oluşumunun önüne geçilmiş olunur.

Ağız Kokusunu Önleme Yolları Nelerdir?

Ağız Kokusunu Önleme Yolları Nelerdir?Ağız kokusu çok ciddi olduğu durumlarda sosyal ilişkilerin zarar görmesine, ağzı kokan ve kokuya maruz kalan kişilerin psikolojilerinin bozulmasına neden olmaktadır. Özellikle insanlarla sürekli iletişim halinde olmak zorunda olduğunuz bir işiniz varsa, kendiniz için olmasa bile karşı tarafı düşünmeli ve ağız kokusundan kurtulmanın yollarını aramalısınız.

Çünkü en yakınınız dahi olsa sizi kırmamak için ağzınızın koktuğunu söyleyemeyebilir, fakat maruz kaldığı koku hiç de hoş değildir. Bu denli önemli bir sağlık sorunu için mutlaka ağız bakımına yeterince özen göstermek gerekir. Uzmanlar kaliteli bir ağız bakımı için sadece fırçalamanın yeterli olmadığını ve mutlaka diş ipi kullanılması gerektiğini vurguluyor.

Ağız Kokusunun Tedavisi Nedir?

Ağız Kokusunun Tedavisi Nedir?Ağız kokusunun tedavisinde öncelikle ağız kokusu şikayeti olan kişinin şikayetleri dinlenir bu ihtiyaca yönelik tedavi şekilleri uygulanmaktadır. Diş çürükleri de çoğu kez ağız kokusuna neden olmaktadır. Varsa çürükler temizlenmeli ve sonrasında etkili bir ağız bakımı ile ağız kokusundan kurtulmak mümkündür.

Tedavi ağızdaki bakterileri azaltmaya veya yok etmeye yönelik olmalıdır.  Bu noktada kişiye göre bir tedavi yöntemi belirlenir. Kimileri için diş fırçalama, düzenli gargara yapma gibi rutin işlemler yeterli olurken kimilerinin ciddi bir diş tedavisi görmesi gerekebilir.

Jinjivit (Diş Eti İltihabı) Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi
Jinjivit (Diş Eti İltihabı) Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi

Ağız kokusundan kurtulmanın veya en aza indirmenin bir diğer kolay yolu ise bol su içmektir. Uzmanlar az su tüketen insanlarda ağız kokusu problemine daha sık karşılaşıldığını belirtmektedir. Gün içerisinde dişler fırçalanamıyorsa bile yemeklerden sonra gargara yapılarak koku oluşumu önlenebilir. Fakat gargaranın uzun süre kullanılması diş yüzeyine zarar verebilir.

Düzenli diş fırçalama, hekiminizin önerdiği aralıklarla temizlik yaptırmak, diş ipi  kullanmak da tedaviye yardımcıdır. Eğer dişlerinizde yapısal anlamda bozukluk varsa bu bölgelerde yemek artıkları birikeceğinden diş taşı veya plak oluşumu daha kolay olur. O nedenle imkan varsa bozuk olan dişler de estetik anlamda yaptırılmalıdır.

The post Ağız Kokusu Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/agiz-kokusu-nedir/feed/ 0
Sirke Nedir? Nasıl Yapılır? Çeşitleri ve Faydaları Nelerdir? https://bilgihanem.com/sirke-nedir-nasil-yapilir/ https://bilgihanem.com/sirke-nedir-nasil-yapilir/#comments Thu, 27 Feb 2020 11:58:02 +0000 http://bilgihanem.com/?p=7075 Genellikle turşu yapımında kullanılsa da son yıllarda salatalarda da sirkeyi sıklıkla tercih etmekteyiz. Bir diğer kullanım alanı ise temizlik alanıdır. Doğal bir madde olan sirke ile buzdolabının içini veya yerleri silebilirsiniz. Üzüm, elma, ayva gibi birçok meyveden elde edilebilen sirkeyi buyrun birlikte tanıyalım.

The post Sirke Nedir? Nasıl Yapılır? Çeşitleri ve Faydaları Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
Salataların vazgeçilmezi olan sirke, salamura hazırlıklarının da en önemli basamağında yer alıyor. Son zamanlarda ise zayıflamaya olan etkisi ile tercih etmekteyiz. Mide rahatsızlığı olmayan kişiler için çok kıymetli bir besindir. Sirkenin bilimsel açıdan belirtilmiş bir zararı bulunmamaktadır. Ancak alerjik bir yapıya sahipseniz ilk etapta dikkatli kullanmanız gerekir.

Bunun dışında gastrit, reflü, ülser gibi mide rahatsızlığı olan kişiler sirke tüketirken dikkatli olmasında fayda vardır. Birçok türü bulunan sirke daha çok üzüm ve elmadan yapılmaktadır. Günlük yaşamda hemen her alanda kullandığımız sirke sağlığımız için oldukça faydalıdır. Salata ve yemeklerde kullandığımız sirkelerin sağlığımıza faydası olduğu kadar cilt bakımı, saç bakımı gibi alanlarda da olumlu etkilerinin olduğu ispatlamıştır.

Kediotu Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?
Kediotu Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?

Oluşabilmesi için Mycoderma aceti adı verilen sirke bakterisi, 20-30 derece ortam sıcaklığı ve havanın sirkeleşecek sıvı ile teması gibi 3 temel faktör gerekmektedir. Genel olarak üzüm ve elma gibi meyvelerle yapılan sirke evlerde doğal yöntemlerle yapılabilir. Ancak endüstriyel alanda kullanılmak üzere yapılıyorsa derin kültür üretim metodu kullanılmaktadır. Farklı hammaddeler kullanılarak da yapılan sirke için meyve, seyreltilmiş asetik asit ve malt kullanılır.

Sirke Nedir?

Sirke Nedir?Sirke, şarabın düşük alkollü içeceklerin ve şekerli çözeltilerin mayalanması yoluyla oluşan ve asetik asit barındıran sulu bir çözeltidir.  Bilimsel incelemelere göre; sirkeleşme olayı, sirke bakterisi (Mycoderma aceti) adı verilen bir mikroorganizma türünün yapmış olduğu bir mayalama işlemidir.

Bu bakteri, alkollü çözeltilerde gelişme gösterir ve alkolü yükselterek; ortaya su ve asetik asit meydana çıkmaktadır. Sirkenin kendi arasında birçok çeşidi vardır. Etil alkol ve asetik asit fermantasyonları olmak üzere iki aşamalı fermantasyon uygulaması ile şeker içeren hammaddelerden üretilir.

Tercih edilen meyve önce alkol fermantasyonuna, sonra da setik asit (sirke) fermantasyonuna tabi tutulur. Fermantasyon işlemi sırasında asetik asit bakterilerinin faaliyeti sonucu alkol içeren sıvı, oksijen varlığında asetik asite ve suya okside olur.

Sirke Nasıl Yapılır?

Sirke Nasıl Yapılır?Sirke üretiminin yapılabilmesi için olması gereken 3 şart vardır. Bunlar; hava ile sirkeleşme olacak sıvının teması, sirke bakterisinin bulunması ve 20 ila 30 derece arasında sabit bir ısıdır. Sirkenin üretimi fıçılarda yavaş yavaş sirkeleşme veya kazanlarda hızlı oksitlenme yöntemleri ile yapılır. Orleans metodu uygulamasında; 225 litrelik fıçılar, yatay olarak birbirlerinin üzerine yerleştirilir.

Sirkeleştirme için bol miktarda sirke bakterisi içeren 8 derecelik, 150 litre civarında sirke hazırlanır. Şarap yapılacaksa bu sirkeye her gün 10’ar litre şarap ilave edilir. Bir başka yöntemde güçlü havalandırma alanında, daldırma metodu ile sirke üretilir ve bu aşamada tahta yahut paslanmaz çelikten üretilmiş fıçılar kullanılmaktadır. Ortama güçlü bir hava gönderildiğinde sirkeleşme çok hızlı gelişir.

Evde Sirke Nasıl Yapılır?

Evde Sirke Nasıl Yapılır?Evde sirke yapmak için hangi meyveyi tercih ediyorsanız öncelikle onun en doğalını veya organiğini bulmalısınız. Meyvelerin en taze ve sağlıklı olanlarını seçin, çürük varsa o kısımları kesip atın. Çünkü içinde bir tane bile çürük meyve olsa tadını bozmaya yetecektir. Bir diğer önemli ayrıntı ise kabuklardır. Meyvelerin kabuğunu tamamen soymadan kullanırsanız sirkeleşme işlemi daha başarılı olacaktır.

Meyveleri küçük küçük doğradıktan sonra bunları cam bir kavanoz içine koyun. Plastik şişelerde yapılanlar çok iyi olmadığından, cam olanlar önerilmektedir. İlk defa yapacaksanız kavanoza koyduğunuz meyvelerin üzerine bulgur, nohut ve bal ekleyin. 5 litrelik bir kavanoza yapacağınız sirke için 1-2 yemek kaşığı bal yeterli olacaktır. Saydığımız bu malzemeleri ve üstü kapanacak kadar su ekledikten sonra plastik bir kaşıkla karıştırın.

Kavanozun ağzını sıkıca kapatın. Hatta hiç hava almaması için kapağın altına bir tülbent de koyabilirsiniz. Daha sonra 20 gün kadar serin ve kuru bir yerde bekletin. Beklediği ortamın doğrudan ışık almamasına da özen göstermelisiniz. 20 günün sonunda üzerinde sirke anası denilen bir madde oluşacak.

Bunu alıp dikkatlice cam bir kaba koyup saklayın. Daha sonraki sirke yapımlarında işinize yarayacaktır. Bir sonraki aşamada fermente olan sirkeyi tülbentten geçirerek süzün. Cam kavanozlara koyup ağzını sıkıca kapattığınız sirkeniz artık kullanıma hazır.

En çok tercih edilen üzüm sirkesini evde, pratik bir şekilde yapmak isteyenler için malzemelerin ölçüsüyle birlikte tarifini de paylaşalım. Öncelikle gereken malzemeler; 1,5 kilogram üzüm, 2,5 litre su, 2 yemek kaşığı bal, yarım çay bardağı nohut, 1 yemek kaşığı tuz.

Dereotu Kürü Nedir? Nasıl Yapılır? Faydaları ve Zararları Nelerdir?
Dereotu Kürü Nedir? Nasıl Yapılır? Faydaları ve Zararları Nelerdir?

İstediğiniz cinste üzümleri önce saplarından ayırıp iyice yıkayın. Sonra cam bir kavanoz içine doldurun. Üzerine 2,5 litre suyu ekleyin. Ardından yukarıda saydığımız diğer malzemeleri ekleyin ve bir kaşık yardımıyla karıştırın. Üzerini bir tülbentle kapatıp, kapağını sıkıca kapatarak 20 gün bekletin. Beklediği bu süre içerisinde sirkenin mayalanma işlemi gerçekleşecektir. Sonrasında süzün ve içine tuz ekleyerek karıştırın.

Sirkenin Çeşitleri Nelerdir?

Sirkenin Çeşitleri Nelerdir?

Sirke en çok üzüm olmak üzere; elma, ayva ve ardıç kullanılarak yapılmaktadır. Kullanılan üzümün türüne göre de ismi değişebilmektedir. Hepsinin kendine göre ayrı tadı ve faydaları bulunmaktadır. İşte onlardan bazıları ve kısaca özellikleri;

  • Üzüm Sirkesi: Güçlü antioksidan etkilere sahip üzüm sirkesi, yapısında yer alan pepsin enzimi etkisi ile vücuttaki yapım işlerine katılarak, yaraları onarabilir. Bağışıklık sisteminin güçlenmesinde etkilidir ve çeşitli hastalıklara karşı direnç sağlar.
  • Elma Sirkesi: Sıklıkla Avrupa ülkelerinde çok eski dönemlerden günümüze kadar ilaç yapım alanında kullanılmaktadır. Vücuttaki kan dolaşımını düzenleme işlevine sahip elma sirkesi ayrıca tansiyon hastalarına da iyi gelmektedir. Kilo vermeye yardımcı olan sirke türü de elma sirkesidir.
  • Balsamik Sirke: Dünya üzerinde en çok tüketilen ve buna bağlı olarak en pahalı sirkelerden bir tanesidir. Yıllandıkça değerinde gözle görülür bir artış yaşanır. Bazı ülkelerde her yemeğe ve salataya istisnasız katılmaktadır.
  • Ayva Sirkesi: Genellikle yanık tedavilerinde kullanılır ve ayrıca ağız kokusunu giderici etkisi de vardır.
  • Frenk Üzümü Sirkesi: Yaraların tedavilerinde etkili olan sirke; ayrıca bağışıklığın güçlenmesine yardımcı olarak, yeni kan hücrelerinin de oluşmasını sağlar.
  • Kırmızı Şarap Sirkesi: Kolesterolü dengelemek gibi önemli bir faydası vardır. Damar tıkanıklığının tedavisi konusunda şaraptan daha faydalıdır denebilir.
  • Ardıç Sirkesi: Ardıç ağacının verdiği meyvelerden üretilmektedir. Güçlü bir mikrop yok edici olarak bilinir. Yüksek etki ve ciddi bir güce sahip olduğundan; doktor kontrolünde tüketilmelidir.

Sirkenin Faydaları Nelerdir?

Sirkenin Faydaları Nelerdir?

Eskiden beri turşu yapımında kullanılan sirkeyi sağladığı faydaların çok olması nedeniyle artık salatalarda, hatta pastalarda dahi kullanmaktayız. Doğal bir temizlik maddesi olarak da tercih edilen sirkenin belli başlı faydaları şunlardır;

  • Özellikle elma sirkesi, lif açısından zengindir ve sindirime yardımcı olmaktadır. Aynı zamanda bağırsaklara yapışarak; kolesterol emilimini engeller.
  • Anemi rahatsızlığında görülen demir, B12, folik asit eksikliğini giderebilir. Gün içinde bir kez ballı su ile 1 tatlı kaşığı elma sirkesi karışımını içmeniz yeterlidir.
  • Bal ve elma sirkesinin karışımı astım ve solunum rahatsızlıklarına olumlu sonuçlar vermektedir.
  • Bir ölçü sirke ve beş ölçü su karışımı, vücuda kompres yapıldığında ateş düşürücü etkisi vardır.
  • Baş ağrısı ve boğaz ağrısı şikayetleriniz varsa; bu ağrıları gidermek için ilaç içmeden önce sirke denemenizde fayda olacaktır.
  • Sirke ile yapılan gargara; ağız kokusuna, diş eti ve diş sağlığına olumlu etki göstermektedir. Diş ağrılarında da yine aynı şekilde fayda gösterir.
  • Göz ve göz çevresinde görülen iltihaplar ya da tahrişler için sirke tedavisi uygulanabilir. Beta-karoten maddesi bu aşamada etken maddedir. Etkisini artırmak için havuç ile birlikte uygulanabilir.
  • Böcek zehirlenmelerinde, zehri etkisiz hale getirmektedir. Zarar görmüş bölgeye sirke sürebilirsiniz.

The post Sirke Nedir? Nasıl Yapılır? Çeşitleri ve Faydaları Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/sirke-nedir-nasil-yapilir/feed/ 2
Pekmez Nedir? Nasıl Yapılır? Faydaları ve Çeşitleri Nelerdir? https://bilgihanem.com/pekmez-nedir-nasil-yapilir/ https://bilgihanem.com/pekmez-nedir-nasil-yapilir/#respond Tue, 25 Feb 2020 09:40:33 +0000 http://bilgihanem.com/?p=6933 Kan yapıcı gıda denince akla ilk gelenlerden birisi kuşkusuz ki pekmezdir. Sağlık açısından sayılamayacak kadar çok faydası olan pekmezin bir kaşığı bile vücut direncini artırma, bağışıklık sistemini güçlendirme ve enerji verme konusunda etkilidir. Bu makalemizde pekmezin nasıl yapıldığı, faydaları ve çeşitleri hakkında detaylı bilgi sahibi olacaksınız.

The post Pekmez Nedir? Nasıl Yapılır? Faydaları ve Çeşitleri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
Halk arasında kan yapıcı denince aklımıza ilk gelen gıda pekmezdir. Dut, üzüm, harnup olmak üzere farklı çeşitleri olan pekmez gerçekten de kan yapma ve enerji verme konusunda oldukça başarılıdır. Bu nedenle kahvaltı sofralarımızdan eksik etmememiz veya günde en az bir yemek kaşığı tüketmemiz faydamıza olacaktır. Farklı çeşitlerde hazırlanabilen pekmez, birçok hastalık karşısında vücudun direncini artıran, besin değeri oldukça yüksek olan akışkan bir besindir.

Tamamen doğal yollarla üretildiğinden, hammaddesi olan meyvenin içerisinde barındırdığı vitaminleri olduğu gibi kendi bünyesine alır. Genel olarak tatlı bir tada sahip olan pekmez, tamamen doğal yollarla elde edildiği için şeker hastaları tarafından da gönül rahatlığıyla tüketilebilir. Anadolu’nun yöresel yiyeceği olan pekmez diğer ülkelerde üretilmeye başlansa da Türkiye pekmez çeşitleri ve kullanımı konusunda öncü olup, bilinen 5 farklı pekmez türü bulunmaktadır.

Sirke Nedir? Nasıl Yapılır? Çeşitleri ve Faydaları Nelerdir?
Sirke Nedir? Nasıl Yapılır? Çeşitleri ve Faydaları Nelerdir?

Pekmez yapılacak üzümler normal yediklerimizden daha farklıdır. Pekmez yapılması amacıyla yetiştirilen bu üzümler veya dutlar havan, pres gibi makinelerle sıkılır, suyu çıkarılır. Elde edilen bu şıra 50-60 derece sıcaklıkta 10-15 dakika kaynatıldıktan sonra, içerisine pekmez toprağı eklenir. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı tarafından önerilen; 100 kg üzüm şırasına 1-5 kg pekmez toprağı eklenmesidir. Şimdi dilerseniz pekmezin çeşitlerini, nasıl elde edildiğini ve en önemlisi faydalarını detaylı bir şekilde öğrenelim.

Pekmez Nedir?

Pekmez Nedir?Çeşitli meyvelerin ezilerek suyunun kaynatılması sonucu oluşturulan, enerji deposu, akışkan bir yiyecektir. Genel olarak jöle kıvamında ortaya çıkan pekmez üzüm, ardıç, keçiboynuzu, duttan oluşmakta ve bunların arasında en tatlı olanını ise üzüm oluşturmaktadır.

Yoğun bir kıvamı ve farklı tatları olan pekmezin her zaman tatlı olmadığı, özellikle duttan yapılanların hafif acımsı bir tada sahip olduğu bilinir. Her yörenin pekmez kaynatma şekli genel itibari ile aynı olsa da ufak değişiklikler gözlenebilir, ama bu değişiklikler arasında içerisine şeker ekleme varsa pekmezin kalitesi düşerek yapısı bozulur.

Pekmez Nasıl Yapılır?

Pekmez Nasıl Yapılır?

Sitemizde yer alan diğer yazılarda pekmezin türleri hakkında detaylıca bilgi verdik. Bu nedenle şimdi sizler en yaygın tür olan üzüm pekmezinin nasıl yapıldığı hakkında kısaca bilgi vereceğiz.

Öncelikle üzümler iyice yıkandıktan sonra saplarından ayıklanır. Yapacağınız miktara göre derin bir tencerenin veya kazanın içerisine alınır. Eğer az bir miktarda yapıyorsanız ezici bir alet ile üzümleri iyice ezmelisiniz. Çok daha büyük ölçüde pekmez yapıyorsunuz ayağınıza hiç kullanılmamış bir lastik çizme giyip de ezme işlemini gerçekleştirebilirsiniz.

Biz evlerde yapılabilecek küçük miktarlardaki tariften yola çıkarak devam edecek olursak iyice ezilen üzümler bir tülbent içerisine alınarak suyu ile posası ayrılır. Daha sonra suyu kısık ateşte sürekli karıştırılarak kaynatılır. Ardından içine pekmez toprağı denilen bir madde eklenir

Pekmez, meyvenin posası dışındaki süzülmüş suyun pekmez toprağı ile kaynatılması ile yapılır. Her yörede pekmez toprağı kaynatma işlemi sırasında içine koyulmaz. Buna rağmen genel yapılış biçimi özel olarak kazılan ve yalnızca belirli bölgelerde bulunan pekmez toprağı ile olmaktadır. Suyu çıkarılan meyve şırası bir kazan ya da tencereye eklenerek kaynamaya bırakılır.

Kaynamaya başlayan şıra pekmez olmaya yaklaştıkça azalma göstereceğinden üzerine şıra eklenmesi gerekir. Pekmez toprağı ilk başta tencerenin büyüklüğüne göre eklenmelidir ve şıra bitene kadar, ne kadar şıra eklenirse ona uygun ölçüde de topraktan ekleme yapılmalıdır. Pekmez kokusu yayıldıktan ve üzerinde köpük belirginleştikten sonra oluşum tamamlanmış olur.

Pekmez toprağı hakkında da kısaca bilgi vermek istiyoruz. Genellikle ilk kez duyan herkesin garipsediği ve merak ettiği pekmez toprağı, aslında gerçek bir toprak türüdür. Halk arasında ak toprak, beyaz toprak, havara ve marın gibi isimlerle de bilinmektedir.

Bu madde pekmezin pH dengesini sağladığı için kullanılmaktadır. Ancak bazı üreticiler zararlı olduğunu savunduğundan kullanmayı tercih etmezler. Ülkemizde Toros dağlarının olduğu bölgede, Burdur, Antalya ve Muğla’da bulunmaktadır. Pekmez yapılacak sıvının içine konulduğunda kıvamını ve tadını ayarlamada yardımcı olur.

Pekmezin Faydaları Nelerdir?

Pekmezin Faydaları Nelerdir?

Pekmezin besin değeri çeşidine göre değişkenlik gösterir. Ancak genel itibarıyla şeker oranı fazla olduğundan yüksek bir enerji kaynağı olduğunu söyleyebiliriz. Yapılan araştırmalar içerisinde demir, riboflavin, tiamin gibi maddelerin bulunduğunu ortaya koymuştur. Tiamin eksikliği vücutta depresyon benzeri belirtiler, zihinsel yorgunluk ve gastrointestinal bozukluk yapar.

Diğer adı B1 vitamini olan bu bileşenin eksikliği beriberi denilen hastalığa yol açar. Beriberi hastalığı kaslarda güçsüzlük ve sinir sisteminde tahribat yaratır. Bu bakımdan pekmezin vücudun ihtiyacı olan vitaminleri tamamladığını söyleyebiliriz. Genel olarak faydalarını ise şu şekilde sıralayabiliriz;

  • Kan dolaşımını dengelediğinden karaciğer hastalıklarında destekleyici tedavi olarak kullanılmaktadır.
  • Kanser hücrelerinin oluşmasını ve büyümesini engelleyici özelliği yapılan bilimsel araştırmalarca ispatlanmıştır.
  • Kalp hastalıklarına karşı koruyucudur.
  • İçerisinde yüksek oranda bulunan karbonhidrat, demir ve yağ vücuda enerji sağlar.
  • Kalsiyum açısından zengindir.
  • Bağırsakların temizlenmesinde rolü olan pekmez, kolon kanserinde de destekleyici tedavi olarak önerilmektedir.
  • Bunların yanında magnezyum, selenyum, B6 vitamini, ve potasyum açısından da oldukça zengin bir gıda maddesidir.
  • Antioksidan açısından zengindir. Bu sayede vücuttaki toksik maddeleri atar, hastalıklara karşı koruma sağlar.
  • Bağışıklık sistemini güçlendirir.
  • Adet döneminde karın ağrılarına, kramplara ve sancılara iyi gelir.
  • Demir eksikliği olan kişilerin günde birkaç yemek kaşığı kadar tüketmesi önerilir.
  • Yapılan araştırmalar obeziteyi engellediğini ortaya koymuştur.
  • Cinsel sağlığa olumlu katkıları vardır.
  • Kemik ve kasların gelişiminde faydalıdır.
  • Antiinflamatuar özelliği olan besin romatizma benzeri iltihaplı hastalıklarda faydalıdır.

Pekmezin Çeşitleri Nelerdir?

Pekmezin Çeşitleri Nelerdir?

Halk arasında genellikle üzümden yapılan pekmez bilinse de ülkemizde harnup, dut, andız, şeker kamışı olmak üzere farklı çeşitleri de yapılmaktadır. İşte onlardan en önemlileri ve kısaca özellikleri;

Üzüm Pekmezi

Üzüm meyvesinin çok üretildiği bölgelerde, üzümün değerlendirilmesi amacıyla ortaya çıkarılan; ama yararları sayesinde yıllardır kullanılan bir pekmez türü olarak bilinir. Kalp ve damar sağlığına iyi gelen, böbrekleri temizleyen ve karaciğer dostu olan üzüm pekmezi aynı zamanda hem kan yapıcı hem de iştah açıcı bir besindir.

Dut Pekmezi

Anemi hastalığının tek doğal ilacı olarak adlandırılabilecek olan dut pekmezi, ham maddesinin aksine biraz acımsı bir tat sergiler. Buna rağmen mide rahatsızlıklarında da yardımcı besin olarak kullanılır ve astım, bronşit gibi üşütme sonucu ciğerlerde ortaya çıkan lekelerin temizleyicisi olarak görev yapar.

Bebeklere gelişimlerini tamamlamada yardımcı olan dut pekmezinin, yine bebeklere özgü bir hastalık olan pamukçuk hastalığına da ilaç olarak kullanıldığı bilinir. Bunun yanında gargara olarak kullanılması ağız ve diş sağlığına, günlük belirli bir miktarda içilmesi de enerji üretimine destek olacaktır.

Keçiboynuzu (Harnup) Pekmezi

Katkısız üretilen harnup pekmezinin en faydalı pekmez olduğu ve yaygın olarak Akdeniz ile Ege bölgelerinde üretildiği bilinmektedir. Bölgelere bakıldığında pekmezin nemli ortam hastalığı olan nefes darlığına bir ilaç niteliği taşımasına şaşmamak gerekir ki bunun yanında kolesterolü düşürüp tansiyonu dengelemesi de ekstra özellikleri olarak sayılabilecektir. Keçiboynuzu pekmezi hakkında daha detaylı bilgi almak için buraya bakınız.

Sarımsak Çayı Nedir? Nasıl Yapılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?
Sarımsak Çayı Nedir? Nasıl Yapılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?

Andız Pekmezi

Andız ağacının meyveleri ve andız ağacının meydana getirdiği kozalak özünden üretilen, nadir olarak bulunan ve yine harnup pekmezi gibi Akdeniz incisi Mersin dolaylarında çokça bulunan bir pekmez türüdür. Kan yapması ve verdiği enerji dışında sayılamayacak kadar çok hastalıkta destek besinlerden bir tanesi olarak kullanılır. Andız pekmezi hakkında çok daha kapsamlı bilgi almak için buraya bakınız.

The post Pekmez Nedir? Nasıl Yapılır? Faydaları ve Çeşitleri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/pekmez-nedir-nasil-yapilir/feed/ 0
Muhabbet Kuşları Hakkında Bilgi; Muhabbet Kuşu Nedir? Özellikleri Nelerdir? https://bilgihanem.com/muhabbet-kusu-hakkinda-bilgi/ https://bilgihanem.com/muhabbet-kusu-hakkinda-bilgi/#comments Mon, 24 Feb 2020 09:40:14 +0000 http://bilgihanem.com/?p=6891 Muhabbet kuşu, bilimsel adıyla Melopsittacus undulatus papağan ailesine mensup, birbirinden güzel renkleriyle dikkatleri üzerinde toplayan, sevimli bir kuş türüdür. Girdikleri ortamı gerek sesleri gerekse dikkat çekici renkleriyle güzelleştirirler.

The post Muhabbet Kuşları Hakkında Bilgi; Muhabbet Kuşu Nedir? Özellikleri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
Hayvanlar aleminin en zarif ve renkli olan türlerinden biri olan muhabbet kuşları dünyanın birçok ülkesinde bulunmaktadır. Porto Riko, İsviçre, Yeni Zelanda, Güney Afrika, Japonya ve Avusturalya olmak üzere hemen hemen her yerde dağılım göstermiştir. Ortalama 18 ila 20 cm büyüklüğünde olan bu sevimli türler küçük vücut yapıları, çıkardıkları ince ses, farklı renklerdeki tüyleri ile dikkat çekici özelliklere sahiptir. Ortalama ömürleri 15 – 21 yıl arasında değişkenlik gösterir.

Doğada büyük sürüler halinde yaşamaya alışkın olan bu canlılar oldukça sosyal varlıklardır. Ancak günümüzde muhabbet kuşlarını yabani ortamdan ziyade evlerde kafeslerde görmekteyiz.  Genel olarak evcilleştirilmeye müsait olan bu kuş türleri bir kafes içerisinde beslenildiğinde eğitim için de çok uygundurlar. Muhabbet kuşları  birçok ailenin evinde bulunan, sevimli, cana yakın, rengârenk kuşlardır. Bulundukları ortama hareketlilik ve renk getirirler.

Akbabalar Hakkında Bilgi; Akbaba Nedir? Özellikleri ve Çeşitleri Nelerdir?
Akbabalar Hakkında Bilgi; Akbaba Nedir? Özellikleri ve Çeşitleri Nelerdir?

Evcil olmalarını alımlı görünüşlerine bağlamak pek de yanlış olmaz. O kadar güzel renk kombinasyonlarına sahiptirler ki insanların sürekli izlemek istediği bir güzellik taşırlar. Bazı türlerinde ibik  bulunmaktadır. Muhabbet kuşları 5 milyon yıldan bu yana varlıklarını devam ettirmişlerdir ama evcil olmaya alışık olan bu kuş, bırakıldığında ya da kaçtığında zorlu dış dünya şartlarına dayanamaz ve uzun süre hayatta kalamayabilir.

Muhabbet Kuşu Nedir?

Muhabbet Kuşu Nedir?Papağan türlerinden evcil olan bir kuş çeşididir. Bilimsel adı Melopsittacus undulatus‘tur. Avustralya kıtasına özgü bir cinsin içinde kalmış tek türdür. Kendisi minik ama kuyruğu uzun olan bu kuş genellikle yeşil ve sarı tüylere sahiptir.

Kanatlarında ise siyah taraklar yer alır. Kırmızı papağanlar ve incir papağanlar ile muhabbet kuşları akraba olarak kabul edilmektedir. Konuşma özelliğine sahip olan bu hayvanların yeteneği cinsiyetlerine göre farklılık gösterir. Erkeklerin dişilere kıyasla daha fazla kelime konuşabildiği ve daha çabuk öğrendiği tespit edilmiştir.

Yapılan araştırmalar bu kuş türlerinin en az 20, en fazla 1000 kelime öğrenebildiğini ortaya çıkarmıştır. Bu sayı muhakkak ki kuşunuz ile ne kadar ilgilendiğinizle alakalıdır. Eğer muhabbet kuşunuza çok fazla zaman ayırıyor, sürekli yeni kelimeler öğretmeye çalışıyorsanız o kadar çok kelime öğrenecektir.

Eğitimi oldukça hassasiyet isteyen bu kuşların ürkütülmemesi çok önemlidir. Bunun yanında ortam koşulları, eğitimi verecek kişinin aynı olması gibi faktörler basit gibi görünse de önemli detaylardır.

Muhabbet Kuşlarının Özellikleri Nelerdir?

Muhabbet Kuşlarının Özellikleri Nelerdir?

Bu sevimli kuş türleri Avusturalya’nın iç kısmında yarı kurak ve nemli ortamlarda yaşamaktadır. Buradan dünyanın diğer tüm ülkelerine yayılım gösteren kuşlar, nemli habitatları sevdiği gibi kuru otlaklarda da barınabilirler.

Kendilerine yiyecek gıda temin etmek için kış aylarından sıcak iklimlere göç ederler. Günümüzde her ne kadar evlerde, ofislerde kafes içerisinde yaşasalar da doğal ortamlarına bakıldığında ormanlar, ovalar ve otlaklar muhabbet kuşlarının yaşama ortamlarıdır.

Fiziksel Özellikleri

Ortalama olarak 18 -20 cm uzunluğundadır ve yaklaşık olarak 30-40 gram civarında gelirler. Gırtlak bölgelerinde çeşitli benekleri vardır. Gagaları genellikle zeytin yeşili renktedir, parmakları ve bacakları hafif mavimsi tonlardadır. Erkek muhabbet kuşlarının burun kısımları mor ve pembe tonlarındayken; dişilerin burunları beyaz tonlarındadır. Ancak dişilerde yavrulama döneminde burun rengi kahverengimsi bir tona dönüşür.

Muhabbet kuşları görünüm açısından küçüktür ama oldukça aktiftirler. Kafeste yaşamaları gerekmektedir ama ara ara evde dışarıya bırakılmaları gerekir. Aksi taktirde uçuş yetilerinde gerileme görülmektedir. Kafeslerinde mutlaka beslenmeleri, su içmeleri ve eğlenmeleri için objeler bulunmalıdır. Ayrıca üzerlerinde durmaları gereken ve kafese monte edilen çubuklara gereksinimleri vardır.

Küçük boyutları, sivri kanatları ve kuyrukları ve farklı tüy desenleri nedeniyle diğer papağanlar ile pek karıştırılmazlar. Çoğu vahşi muhabbet kuşunun alın kısmı sarıdır. Yanaklarında mor ve siyah işaretler bulunur. Küçük ve orta kanat kapakları siyah renktedir ve sarı renktedir.

Hem daha büyük örtüleri hem de uçuş tüyleri siyah renktedir. Ancak uçuş tüylerinde de yine sarı renkler hakimdir. Üst kuyruk örtüleri parlak yeşildir ve mavi-yeşil bir kuyruğa uzanır. Genel olarak sarı renkte olan bu canlıların açık mavi ve yeşil olanları da bulunmaktadır.

Beslenme

Beslenmek için kendilerine özel üretilen yemlerden faydalanırlar. Ancak muhabbet kuşları da tüm papağan türleri gibi otçuldur. Obeziteden korunmaları gerekmektedir. Ayrıca çeşitli yiyecekler kuşların sağlığı için zararlıdır. Petshoplardan veya marketlerden kolaylıkla temin edebileceğiniz yemler beslenmeleri için yeterlidir. Yemler dışında nadir olarak haşlanmış yumurta gibi hayvan proteini içeren yiyeceklerden tüketebilir.

Bu durum kuşların daha iyi gelişmesine ve hızlı büyümesine yardımcı olmaktadır ama gereğinden fazla tüketilirse sağlıkları risk altına girer. Alkol, çikolata, avokado, kafein, laktoz, sarımsak ve soğan gibi maddeler muhabbet kuşları için oldukça zararlıdır ve kesinlikle verilmemelidir.

Gıda ve su kaynaklarını başarılı bir şekilde kullanırlar. Öğütülmüş gıdalarla beslenmeyi seven muhabbet kuşları bazı bitki türlerinin ilk önce tohumu çıkarıp daha sonra dış tarafını yeme gibi bir tercihte de bulunabilirler. Günde ortalama kendi vücut ağırlıklarının %5,5’i kadar su içtikleri bilinmektedir. Bunun için kafeslerinde muhakkak taze su bulundurulmalıdır. Genel olarak beslenme şekillerini söyleyerek konuyu noktalandıracak olursak tohum, fındık, fıstık, yulaf, pirinç, buğday ve tahıl gibi gıdalar muhabbet kuşlarının yiyebileceği besinlerdir.

Üreme

Üreme için olgunluk seviyeleri erkeklerde 8, dişi muhabbet kuşlarında 6 ay kadardır. Fakat en verimli zamanları bir yaşını doldurdukları dönemdir. Çiftleşme işlemi yapıldıktan sonra yavrular yaklaşık 18 gün içerisinde dünyaya gelirler. Her doğumda ortalama 3-8 arasında yavru doğar.

Sağlıklı ve uygun ortamlarda yaşayan bir muhabbet kuşu yılda ortalama 3-4 defa yavrulayabilir. Anne muhabbet kuşu yumurtadan çıkan yavrusuna bir ay kadar özenle bakar, beslenmesi ile ilgilenir. Üreme zamanı konusunda özel bir tercihleri bulunmamaktadır.

Yani yılın herhangi bir zamanında da çiftleşme meydana gelebilir. Doğadaki muhabbet kuşları yuvalarını ağaç dallarına, kütüklere, çit direklerine yaparlar.  Buralarda yaptıkları yuvaları ahşap tozu ve kuru yaprak gibi malzemelerle doldururlar. Kuluçka süreleri 18 gün olan muhabbet kuşlarının çiftleşmeleri için bazı koşulların sağlanması gerekmektedir.

Bunları sıralayacak olursak en başta kaliteli ve doğru beslenme gelir. Sağlıklı beslenme hormonal dengesinin de sağlıklı bir şekilde çalışmasını sağlayacaktır. Bir diğer faktör doğru eş seçimidir. Bazen erkek muhabbet kuşu istese de dişi olan taraf bir türlü çiftleşmeye yanaşmaz.

Bu nedenle çıkleştirmek istediğiniz kuşların birbirleriyle uyumlu olduklarından ve anlaştıklarından emin olmalısınız. Bir diğer etken ortam koşulları. Ortam ısısının da koşullarında olması, ne çok soğuk ne de çok sıcak olmaması gerekmektedir.

Muhabbet Kuşlarında Konuşma

Papağan türleri arasında konuşma özelliği ile bilinen erkek muhabbet kuşlarıdır. 1994 yılında, Puck isimli muhabbet kuşu 1,728 kelime ezberleme özelliği ile Guinness Rekorlar Kitabı’nda yer almaya hak kazanmıştır. 2001 yılında ise Victor isimli muhabbet kuşu, sahibi ile diyalog halinde konuşabilmiştir.

Konuşmalarında kendi görüşlerini sergilemesi de oldukça önemli bir özelliğidir. İddialara göre kuş, kendi ölüm tarihini de tahmin etmiştir ama araştırmacılarca bu kabul görmemiştir. Siz de muhabbet kuşunuzun konuşmasını isterseniz; kendisiyle sürekli diyalog halinde olmalısınız. Küçük eğitimler sayesinde sizin de muhabbet kuşunuz diyaloglar kurabilir.

Devekuşları Hakkında Bilgi; Devekuşu Nedir? Özellikleri Nelerdir
Devekuşları Hakkında Bilgi; Devekuşu Nedir? Özellikleri Nelerdir

Bakımı

Muhabbet kuşunuzun bakımı için çok çaba sarf etmenize gerek yoktur. Kafeslerinin içinde yer alan beslenme kaplarından ve su kaplarından kendileri ihtiyaç duydukça beslenebilmektedir. Banyo gereksinimleri yoktur.

Gagalarıyla kendilerini temizlerler. Kafeslerinin bakımını sürekli olarak yapmanız hem kuşunuzun sağlığı için hem de koku oluşmaması için önemlidir. Bunlar dışında muhabbet kuşunuz sizden sadece ilgi ve sevgi beklemektedir.

Muhabbet Kuşlarının Bilimsel Sınıflandırması

Muhabbet Kuşlarının Bilimsel SınıflandırmasıAlem: Animalia (Hayvanlar)
Şube: Chordata (Kordalılar)
Sınıf: Aves (Kuşlar)
Takım: Psittaciformes (Papağansılar)
Familya: Psittacidae (Papağangiller)
Cins: Melopsittacus

The post Muhabbet Kuşları Hakkında Bilgi; Muhabbet Kuşu Nedir? Özellikleri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/muhabbet-kusu-hakkinda-bilgi/feed/ 9
Panik Atak Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi Nedir? https://bilgihanem.com/panik-atak-nedir/ https://bilgihanem.com/panik-atak-nedir/#respond Wed, 12 Feb 2020 14:39:32 +0000 http://bilgihanem.com/?p=5356 Panik atak halk arasında sıklıkla duyduğumuz bir kavramdır. Genel olarak endişe, sıkıntı hali, ölüm korkusu gibi duyguların bir arada yaşanıp, vücudun kalp çarpıntısı gibi tepkiler verme hali olarak tanımlanabilir. Panik atağın nedenleri, belirtileri ve tedavisi nedir diye merak edenler varsa, soruların cevaplarını makalemizde bulabilirler.

The post Panik Atak Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi Nedir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
Panik atak, günümüzde oldukça sık rastlanan bir psikolojik hastalıktır. Ruhsal olarak başlar ve fiziksel etkilerle devam eder. İlk olarak, birden nedeni bilinmeyen yoğun bir kaygı başlar. Kaygının başlama nedeni sizin için belirsiz olsa dahi aslında yaşamınızın meydana getirdiği stresli olaylar olabilir. Bu kaygıların ne zaman ve nerede çıkacağı belli olmaz. Araba kullanırken, kalabalık ortamlarda, asansörde, evde hatta bazen uyku sırasında bile panik atak yaşanabilir.

Atak sırasında yaşanan yoğun kaygı ile birlikte fiziksel reaksiyonlar da ortaya çıkar. Kalp çarpıntısı, nefes alıp verme de hızlanma, gözlerde kapanma ve baş dönmesi görülebilir. Tüm bu belirtiler, aynı zamanda kalp krizinin de belirtileri olduğu için panik atak yaşayanların çoğu kalp krizi geçiriyormuş gibi hisseder. Bu nedenle kişiler, atak sırasında kaygıların yanı sıra artık ölüyorum korkusunu da yaşarlar.

Sorumluluk Duygusu Nedir? Nasıl Kazandırılır? Niçin Gereklidir?
Sorumluluk Duygusu Nedir? Nasıl Kazandırılır? Niçin Gereklidir?

Panik atağın sebebi kesin bir şekilde bilinmemektedir. Ancak temel olarak yoğun stresin ve duygusal travmaların yol açtığı düşünülmektedir. Krizin şiddeti ve oluşma şekli kişiden kişiye değişiklik gösterir. Krizin süresi de 10 – 30 dakika arasında devam edebilmektedir. Kendinizde az önce saydığımız nefes darlığı, kalp çarpıntısı, yoğun endişe ve sıcak basması gibi belirtileri sık sık görüyorsanız zaman kaybetmeden bir doktora gitmelisiniz. Çünkü panik atak hafife alınmaması gereken ve üzerinde durulması gereken bir sağlık sorunudur.

Panik Atak Nedir?

Panik Atak Nedir?Panik atak, psikiyatrik bozukluk ve bazı fiziksel hastalıklarda görülen yoğun korku, kaygı, endişe karışımı bir nöbettir. Uzmanlar tarafından psikolojik bir sendrom olarak görülse de hasta genelde gerçek sebebinin bulanamadığı bir hastalığı olduğunu düşünür. hastalık ne hafife alınmalı ne de korkulacak bir durum olarak görülmelidir.

Her iki durumun da kişiye zarar vereceğinin altını çizelim. Eğer içinde bulunduğunuz durumu gözünüzde çok büyütürseniz yaşayacağınız stres, dolayısıyla da kriz sıklığı artar. Diğer taraftan üzerinde durmaz ve tedavi görmezseniz de çok ciddi semptomlarla karşılaşabilirsiniz.

Panik atak için bir tür korku yanıtı ifadesi kullanılabilir. Vücudumuz stres, korku veya aşırı heyecan durumunda tepki verir. Bu tepkiler kişiden kişiye farklılık gösterdiği gibi bazı kişilerde sağlığı olumsuz etkileyecek düzeyde olabilmektedir. Hastalığın semptomları ve belirtileri çok ani bir şekilde gelişmektedir.

Krizin süresi en az 10 dk olurken, bir saate kadar sürdüğü görülmüştür. Ortalama olarak ise 20-30 dk içinde başlar ve biter. Kriz araba kullanırken, otururken, alışveriş yaparken, yürürken kısacası herhangi bir durumda oluşabilir. Bu nedenle bu kişilerin kendini streste hissedebileceği yerlerde yalnız olmaması önerilir.

Panik Atağın Nedenleri Nelerdir?

Panik Atağın Nedenleri Nelerdir?Panik atağın nedenleri, yaşam kaygılarının artması, maddi ve manevi sıkıntılar, hiçlik duygusu, yaşanılan ortam ve geçmiş yaşanılan olaylar olarak belirtilebilir. Kötü bir çocukluk dönemi geçirmiş kişinin gelecekteki yaşamı hakkında kaygı ve bir şeyleri yapamama düşüncesi gibi sorunları sürekli olarak düşünmesi sonucunda panik atak ortaya çıkabilir.

Daha bilimsel bir açıdan nedenlerini açıklayacak olursak; beynimizdeki sinir hücrelerinden salgılanan, heyecan ve duygusal yaşantılarımızı düzenleyen bazı beyin hormonlarının anormal çalışması sonucu meydana geldiğini söyleyebiliriz.

Panik Atağın Belirtileri Nelerdir?

Panik Atağın Belirtileri Nelerdir?Hastalığın başlama yaşı değişkenlik gösterebilir. Çok nadir olarak görülen hastalığın ilk ortaya çıkış yılları 18-25 yaş arasıdır. Hastalık 30-40’lı yaşlarda daha ciddi şekilde görülebilir. Atağın genetik olup olmadığı konusunda henüz bir bulguya rastlanmamıştır.

Panik atak krizinin başladıktan ne kadar sonra bittiği değişmektedir. Kimi insanlarda 5 dakika sürerken, kimi insanlarda 45 dakikayı bulabilmektedir. Panik atağın belli başlı belirtileri şunlardır;

  • Artan nabızla beraber yaşanan kalp çarpıntısı
  • Göğüs bölgesinde yaşanan ağrı ve diyaframa aşırı ağırlık basması
  • Nefes alıp verme esnasında yaşanan tıkanıklık ve zorluklar
  • Bulunulan ortamdan koparak, kendinizi bir kâbusun içerisinde hissetme
  • Aşırı terleme ve kimi zaman terin sıcak, kimi zaman soğuk olması
  • Parmak uçlarında uyuşma ve karıncalanma hissiyle beraber, vücudunuzu kendinize ait hissetmeme duygusu
  • Kontrolü kaybetme korkusu ve aynı esnada yaşanan delirdiğini hissetme ya da ölüme yaklaşma hissi
  • Titreme
  • Mide bulantısı ve karın ağrısı
  • Baş dönmesi
  • Baygınlık hissi
  • Ateş basması.

Panik Ataktan Korunma Yolları Nelerdir?

Panik Ataktan Korunma Yolları Nelerdir?Kahve, kafeinli içecekler ve alkol tüketiminden kaçının. Alkol ve kafeinin kaygıyı arttırdığı ve panik atağı tetiklediği bilinmektedir. Stresi kontrol altında tutmaya çalışın. Uykunuzu düzene sokun. Düzensiz uyku stresi artırır ve atak riskinin yükseltir.

Hastalık Hastalığı (Hipokondriyazis) Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi
Hastalık Hastalığı (Hipokondriyazis) Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi

Sigara içiyorsanız yatmadan 1 saat önce son sigaranızı söndürün. Yattığınız odanın karanlık olmasına ve çok sıcak olmamasına dikkat edin. Tatil günleri de dahil olmak üzere aynı saatte yatıp aynı saate kalkın. Uyuduğunuz odada televizyon izlemeyin.

Panik Atağın Tedavisi Nedir?

Panik Atağın Tedavisi Nedir?Panik atak tedavi edilebilen bir hastalıktır. Tedavide genellikle ilaç ve terapiler bir arada kullanılır. Tedavinin hedefi, kişinin hoşlanmadığı şeylerden olabildiğince uzak tutarak normal hayatına geri dönmesini kolaylaştırmak ve atakların neden olduğu kaygı, çarpıntı gibi belirtileri hafifletmektir.

Terapi ve doktorunuzun önerdiği antidepresan, sakinleştirici ilaçlar ile birlikte korkular büyük oranda kontrol altında tutulabilmektedir. Tüketilen ilaçlar kişinin sağlık durumuna ve ilaca verdiği tepkiye göre değiştirilebilir. Tedavi için farklı yöntemler kullanılmaktadır ve oldukça uzun bir süreçtir. Bunlardan kısaca bahsedecek olursak;

  • İlaç Tedavisi: Genellikle atak sırasında meydana gelen fiziksel değişimleri azaltmaya yardımcı olacak ilaç tedavisi uygulanır. Doktorun verdiği ilaçlar genellikle de sakinleştirici, panik duygusunu ve anksiyeteyi azaltıcı antidepresan grubu olur. Ancak ilacın hemen etkisinin görülmeyeceğini ve sabırlı bir süreç içinde olduğunuzu hatırlatalım.
  • Konuşma Terapisi: Tedavinin en önemli aşamalarından birisi konuşmadır. Doktorun hasta ile konuşması panik bozukluğunun ne olduğu, daha da önemlisi nasıl yönetileceğinin daha kolay anlaşılmasını sağlayabilir. Bu sayede tedavi süresince ataklara sebep olan durum ve düşünceler bilindiğinden, daha doğru bir yol izlenir. Konuşma terapisinde nefes egzersizleri veya telkin edici sözlerle de hastanın rahatlaması sağlanır.
  • Yoga Benzeri Egzersizler: Orta düzeyde ve istikrarlı bir şekilde yapılan egzersizler kişinin kendini daha sağlıklı ve zinde hissetmesini sağlar. Bu egzersizlerin en faydalısı ise kuşkusuz ki yogadır. Yoga esnasında fiziken rahatlamanın yanında, zihniniz de sakinleşir. Bu sayede endişe ve kaygı gibi duygulardan arındığınızı hissedersiniz.
  • Akupunktur: Bu tedavi yöntemi vücudun enerji akışını kontrol eder. Yüzyıllardır kullanılan tedavide, vücudun belirli bölgelerine iğneler batırılır. Bu iğneler sayesinde serotonin üretimi artar ve ilaçlarla sağlanan hormon salınımı, akupunktur yöntemiyle gerçekleştirilmiş olunur. Akupunktur benzer şekilde sebebi tam olarak bilinmeyen migren tedavisinde de yapılmaktadır.
  • Yaşam Şekline Özen Göstermek: Alkol, sigara ve madde bağımlılığının yanında, düzensiz uyku, çok fazla kafein tüketmek de bu tür rahatsızlıkların tetikleyicisidir. Bu nedenle söz konusu alışkanlıklardan uzak durmak, varsa terk etmek tedaviyi destekleyecektir.
  • Bitkisel Tedavi: Tüm hastalıklarda olduğu gibi panik atakta da alternatif tıbbın varlığı göz ardı edilmemelidir. Lavanta kokusu, papatya ve yeşil çay sakinlik hissi verir, yatıştırır. Günde ortalama 1-2 fincan bu ve benzeri sakinleştirici çay içmek panik atak tedavisine yardımcı olur. Bir diğer bitkisel tedavi önerisi ise kürdür. Bunun için saplarıyla birlikte 10 – 12 dal maydanoz ve 5-6 yaprak ıspanak 3 su bardağı suda kaynatılır. Kür hafif soğuduktan sonra süzülür ve içilir. Taze olarak yapılmalı ve sabah-akşam düzenli olarak tüketilmelidir.

The post Panik Atak Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi Nedir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/panik-atak-nedir/feed/ 0
Balık Yağı Nedir? Faydaları Nelerdir? https://bilgihanem.com/balik-yagi-nedir/ https://bilgihanem.com/balik-yagi-nedir/#comments Tue, 11 Feb 2020 11:00:42 +0000 http://bilgihanem.com/?p=4284 Balık yağı eskimoların kalp krizi yaşama oranının çok daha düşük olduğunun anlaşılmasının ardından önemi artan bir bileşendir. Günümüzde hemen hemen herkes sayısız faydası için balık yağı kapsülü tüketmektedir. Başta kalp ve damar sağlığı olmak üzere, cilt, kemik, kas ve gözler olmak üzere tüm vücut için faydalıdır.

The post Balık Yağı Nedir? Faydaları Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
Balık yağı halk arasında omega- 3 diye de bilinen, doğal yoldan balık tüketilerek alınabildiği gibi kapsül veya sıvı şeklinde de alınabilen faydalı bir besindir. Vücut için gerekli olan tüm vitamin ve mineralleri bünyesinde barındıran, sayısız yararı bulunan balık yağı bir besin takviyesidir. Kesinlikle yemek pişirme aşamasında kullanılmaması gereken bir yağdır. Ek olarak sıvı kapsül şeklinde olan balık yağının buzdolabında muhafaza edilmelidir.

Doğrudan güneş ışığı alan yerlerde bulundurmamaya özen göstermeli ve son kullanma tarihinin geçmiş olmamasına da dikkat edilmelidir. Sinir sistemi ve dolaşım sistemi omega – 3 yağ asitlerine mutlaka ihtiyaç duyarlar ve dışarıdan alınamadığı durumlarda mecburen besin takviyesi gerekli olur.

Kapari (Gebre Otu) Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?
Kapari (Gebre Otu) Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?

Vücut için son derece önemli olan omega-3 yağ asidini tıpkı bir ilaç gibi dışarıdan almak yerine, en doğrusu doğal yollarla almaktır. Bunun için de tüm uzmanların ortak görüşü balığı beslenme düzenimize sokmalı ve balık yağının en sağlıklı şekilde vücuda alınmasını sağlamaktır. Biz bu yazımızda balık yağının ne kadar önemli ve gerekli olduğunun daha net bir şekilde anlaşılması adına gerekli bilgileri sizlerle paylaşacağız.

Balık Yağı Nedir?

Balık Yağı Nedir?Doğal yoldan balık yiyerek vücuda alınabilen balık yağının, dışarıdan besin takviyesi olarak alınması da mümkündür. Omega – 3 yağ asitlerinden oluşan balık yağı vücudun ihtiyaç duyduğu her türlü besin maddesini vücuda sağlayabilen özel takviye bir besindir.

Piyasada yağ şeklinde satılan çeşitleri olduğu gibi, kapsül şeklinde tüketmek de mümkündür.Tabii ki en doğru kullanım şekli balığı beslenme düzenimize sokarak, balık yağını doğal bir şekilde almaktır. Balık yağı genellikle uskumru, somon, ton balığı, kefal, lüfer, ringa ve alabalık gibi balık türlerinden sağlanmaktadır. Bu tür balıklardan çıkarılan 3,5 gram balık yağında yaklaşık 1 gram omega-3 yağ asidi bulunmaktadır.

Balık yağı ilk olarak 1752 yılında Dr. Samuel Kay tarafından kemik hastalıkları ve romatizma ağrılarında kullanılmıştır. Takip eden dönemde kronik cilt hastalıkları, raşitizm, verem, gut ve bronşit gibi hastalıkların tedavisinde de kullanılmıştır.

1980’l, yıllarda balıkta kolesterolü düşürücü bir madde olduğu ve bunlardan birinin n-3 yağ asitleri olduğu kesinleşmiştir. Ardından da balık yağının önemi artmış ve insanların düzenli olarak aldığı bir besin takviyesi haline gelmiştir.

Balık Yağı Ne Kadar Tüketilmelidir?

Balık Yağı Ne Kadar Tüketilmelidir?Balık yağı çeşitli faydaları olsa da tüketim konusunda standart bir ölçüye sahip olamamıştır. Bunun yerine bazı durumlarda kullanılabilme önerileri bulunmaktadır:

  • Kişi yüksek kolesterol seviyesine sahipse, balık yağından günde 2 – 4 gram tüketmesi önerilmektedir. Omega – 3 yağ asitlerine yüksek kolesterol hastalarının ihtiyacı bu sınırda kalmıştır.
  • Romatizmal sorunlar yaşayan kişilerde balık yağı günlük 1 gram şeklinde belirtilmiştir.
  • Kan basıncının yükseldiği durumlarda 3 gram kadar balık yağı çözüm olarak görülebilecektir.

Yukarıda yer alan tüm bu tavsiyeler uzmanların ortak kararı sonucu açıkladıkları ortalama kullanım dozları olsa da her bünyenin farklı oranda omega – 3 yağ asitlerine ihtiyaç duyacağı bilinmeli ve bu doğrultuda bir beslenme uzmanı ile görüşülmesi gerekmektedir. benzer şekilde eğer kronik bir hastalığınız varsa veya düzenli ilaç kullanıyorsanız da doktorunuza danışmadan kullanmamanızı öneririz.

Balık Yağının Faydaları Nelerdir?

Balık Yağının Faydaları Nelerdir?

Yoğun iş temposu, sınavlar, hayat koşturmacası derken birçoğumuz sağlığımızı ihmal ederiz. Bu yoğun mücadele sırasında yemek yeme alışkanlığımız bile değişir. Sürekli bir yerlere yetişmek zorunda olmak, bizi daha pratik ve çabuk yenebilen gıdalara yöneltmiştir.

Kinoa Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?
Kinoa Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları ve Yan Etkileri Nelerdir?

Bu durum sürekli hale geldiğinde ise bedenimiz önemli olan vitamin ve minerallerin eksikliğini bize haber verir. beslenme ile alamadığımız önemli bileşenleri dışarıdan takviye olarak da alabiliriz. Bunlar arasında ilk sıralarda gelen ve hemen hepimizin kullandığı balık yağı da beden sağlığımız için şarttır. Balık yağı göz, kemik, kalp, cilt, beyin, eklemler olmak üzere birçok şeye faydalıdır. İşte balık yağının mutlaka bilinmesi gereken faydaları;

  • Araştırmalara göre vücuda düzenli olarak alınan Omega -3 yağ asitleri vücudun ihtiyaç duyduğu gücü sağlayarak, kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riskini düşürüyor.
  • Yapılan araştırmalar balık yağının kilo verme konusunda yardımcı olduğunu ortaya koymuştur. Kilo verme konusunda balık yağından faydalananlar, kullanmayanlara oranla hem daha hızlı hem de kalıcı olarak kilo verdiklerini belirtiyorlar. Özellikle egzersizle birlikte  kullanıldığında yağ yakımını artırdığı belirlenmiştir. Güney Avustralya Üniversitesi’nin akademisyenlerince yapılan bir çalışmada, aşırı kilolu kişilere 12 hafta boyunca omega-3 balık yağı takviyesi yapılmış ve haftada 3 gün egzersiz yaptırılmış. Bu araştırma sonucunda bu iki uygulamayı birlikte yapanların, egzersizi tek başına yapanlara kıyasla çok daha fazla yağ yaktığı ortaya konmuştur. Ayrıca obez kişilerde vücut bileşimi ve kalp hastalığı riskini azaltır.
  • Balık yağı vücut için gerekli olan her türlü vitamini içerisinde barındırdığından kullanıldığında bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Bu sayede kişinin grip, soğuk algınlığı gibi bazı hastalıklarla yakalanma olasılığı daha da azalıyor.
  • Balık yağı bir araştırmaya göre AIDS hastalığında da iyileşme yönünde belirtiler gösteriyor.
  • Artrit tedavisi uygulamalarının çoğunda yararlı olarak gözetilen balık yağının bazı yan etkileri olduğu da belirtildiğinden bu tedavi de kullanılmadan önce iyice araştırılması gerekiyor.
  • Duygusal sarsıntılar sonucu ortaya çıkan depresyonlarda da iyileştirici bir etki gösteriyor. Duygusal bozuklukları tamir etme görevi gören balık yağı olumsuz düşünceler yerine, olumlu duygular aşılıyor. Uyuşukluk, sinirlilik, üzüntü, sürekli endişe duyma ve anksiyete gibi durumlarda faydalıdır.
  • Alzheimer hastalığının korunmasında etkin rol oynayan EPA ve DHA bileşenleri balık yağında bulunuyor ve bu sayede bunama hastalığından daha uzun süre korunuyorsunuz.
  • Yağların cilt ve saça olan etkisi balık yağında neredeyse 2 katı bir seviyeye ulaşıyor.
  • Trigliserid düzenleyici balık yağı tip 2 diyabet tedavisinde de kullanılıyor ve bu sayede kalp ve damar hastalıklarına karşı koruyucu kalkan görevi görüyor.
  • Hamilelerde balık yağı kullanımı özellikle öneriliyor. Çünkü bebeğin gelişiminde önemli bir yere sahip olarak biliniyor. Bebek beyin ve göz gibi organlarının gelişiminde balık yağı içerisinde yer alan DHA anahtar bileşimine ihtiyaç duyuyor.
  • Yapılan bilimsel araştırmalar balık yağının telomer kısalması ile bağlantısı olduğunu ortaya koymuştur. Yaşlandıkça telomerimiz kısalır, balık yağı ise bu açıdan fayda sağlayarak yaşlanmayı geciktirir.
  • Bilişsel zeka ile pozitif ilişkisi saptanan balık yağı hafızayı kuvvetlendirir. Düzenli kullanan kişilerin beyinlerinin serebral korteks ve hipokampus bölümleri daha geliştiği, böylelikle düşünme yönünden daha başarılı oldukları anlaşılmıştır. Omega-3 yönünden eksik bir beslenme düzeninde beyin daha hızlı yaşlandığı için bunama yani demans durumu daha erken gerçekleşir.
  • Yağsız kas kütlesini korur. Özellikle bazı ciddi hastalıklarda kas kaybını engellemek için balık yağı tüketilmesi önerilir. Bu tür hassas durumlarda alındığında kasları metabolik olarak korur, fazla kalori yakılmasını önler. Kullanılan miktar için elbette bir doktora danışılmasında fayda bulunmaktadır.
  • Magnezyum, D vitamini ve kalsiyumun gösterdiği etkileri göstererek kemik gelişimine yardımcı olur. Fareler üzerinde yapılan bir deneyde omega-3 balık yapı verilenlerin kemiklerinin, verilmeyenlere kıyasla çok daha güçlü olduğu görülmüştür. Bu nedenle hangi yaş olursa olsun balık beslenme düzenimizin bir parçası olmalıdır. Erken yaşlarda gelişime yardımcı olduğu gibi, ileri yaşlarda kemik erimesini önler.
  • Göz sağlığı için faydalıdır. Gözlerin daha iyi görmesini sağladığı gibi, körlüğe ve bozukluğa yol açabilecek dejenerasyonlara karşı da korur.

The post Balık Yağı Nedir? Faydaları Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/balik-yagi-nedir/feed/ 1
Ayıplı Mal Nedir? Çeşitleri Nelerdir? Ayıplı Mal Nereye Şikayet Edilir? https://bilgihanem.com/ayipli-mal-nedir/ https://bilgihanem.com/ayipli-mal-nedir/#comments Sun, 02 Feb 2020 09:26:21 +0000 http://bilgihanem.com/?p=1156 Bir ürün beklentilerinizi karşılamamışsa ya da beklentilerinizi azaltmışsa ayıplı mal olarak kabul edilebilir. Bu yazımızda günlük yaşantımızda tüketicinin başına sık sık gelen ayıplı mal konusuna değinilmiştir. Ayıplı mal nedir, ürününüz ayıplı mal ise nereye, hangi zamanda şikayet edilmelidir, tüketicinin hakları ve satıcının sorumlulukları nelerdir gibi bilinmesi gereken konuları buradan öğrenebilirsiniz.

The post Ayıplı Mal Nedir? Çeşitleri Nelerdir? Ayıplı Mal Nereye Şikayet Edilir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
Hepimiz hayatımızın bir döneminde veya birçok kez, aldığımız bir ürünün beklediğimiz gibi çıkmadığını görmüşüzdür. Özellikle internetten beğenerek satın alınan ürünler, teslim alındığında fotoğraflarda görüldüğü gibi çıkmayabiliyor. Giyim kategorisinde daha göz alıcı olması adına renklerle oynanması, kumaşının daha farklı gösterilmesi bunların başında geliyor. Benzer şekilde bir ev eşyası aldığınızda, kutudan parçaların tamamı çıkmayabiliyor. İşte bunların hepsi ayıplı mal olarak kabul ediliyor.

Bir malın ayıplı olarak nitelendirilebilmesi için belli durumların gerçekleşmesi gereklidir. Ürünün ambalajında, tanıtımında, reklamlarında belirtilen ve firma ya da satıcı tarafından vaat edilen özelliklerin bir tanesinin bile bulunmaması; ürünün ayıplı mal olduğuna işaret eder. Ürünün ayıplı mal olduğu gerekli yasalar dahilinde kabul edildikten sonra, tüketicinin bu durumdan doğan hakları, satıcının da tüketiciye karşı yerine getirmek zorunda olduğu sorumlulukları bulunmaktadır.

Ayna Nedir? Çeşitleri Nelerdir? Tarihçesi ve Ev Dekorasyonundaki Yeri Nedir?
Ayna Nedir? Çeşitleri Nelerdir? Tarihçesi ve Ev Dekorasyonundaki Yeri Nedir?

Makalemizde bu haklar ayrıntısıyla anlatılmıştır. Ancak bazen de satıcının veya imalatçının sorumluluktan kurtulduğu durumlar olabilir. Bunlardan birkaçı şu şekildedir; malın piyasaya sürülmemiş olması, mal piyasaya sürüldüğünde mevcut bulunan bilimsel ve teknik bilgilerin ayıbın varlığının bilinmesine imkan vermemesi halleri, malın teknik düzenlemesinin ayıba neden olması, malın satılmak amacıyla veya ticari faaliyetler için üretilmemiş olması gibi durumlardır.

Ayıplı Mal Nedir?

Ayıplı Mal Nedir?Aldığınız ürün beklentilerinizi karşılamamışsa ya da beklentilerinizi azaltmışsa bu ürün ayıplı mal olarak nitelendirilir. Ürünlerin hepsi kullanım kılavuzunda belirtilen detaylar etrafında şekillenmiş olmalıdır. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun‘a göre ayıplı mal; etiketinde, ambalajında, reklamında bildirilenlere uyulmayan, standardında veya teknik düzenlemesinde hata ve eksik olan; tüketicinin beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran, her türlü maddi, ekonomik ve hukuki eksiklikleri içeren maldır.

Ayıplı mal kavramı, Tüketici Kanunu içerisinde tanımlanan en önemli hususlardan bir tanesidir. Tüketicinin satın aldığı ürünün beklentisini karşılamaması, direkt olarak mağdur olması anlamına gelmektedir. Üretici ve satıcı ürünün kullanım amacını ve özelliklerini açıkça belirtmek zorundadır. Ancak önemli bir konuyu belirtmemizde fayda var. Ayıplı mal ile satın alındıktan bir süre sonra bozulan, arıza veren ürünler çok farklı şeylerdir, bu ikisi karıştırılmamalıdır.

Hangi Mallar Ayıplı Kabul Edilir?

Hangi Mallar Ayıplı Kabul Edilir?Tüketici Kanunu’nun 8 Maddesi’nde ayıplı mal olarak kabul edilen ürünler şu şekilde örneklendirilmiştir;

  • Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda, internet portalında ya da reklam ve ilanlarında yer
    alan özelliklerinden bir veya birden fazlasını taşımayan ürünler,
  • Satıcı tarafından bildirilen veya teknik düzenlemesinde tespit edilen niteliğe aykırı olanlar,
  • Muadili olan malların kullanım amacını karşılamayanlar,
  • Tüketicinin makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içerenler.

Ayıplı Mal Durumunda Satıcı Ne Yapmalıdır?

Ayıplı Mallardan Satıcılara Doğan SorumlulukAyıplı mal satışını yapan firma ya da satıcı, ürünü alan kişilere karşı sorumludur. Alıcının tercih ettiği ve talep ettiği değişiklikleri, satıcı yerine getirmek zorundadır. Üstelik bu ürünün yarattığı her açıdan zarardan sadece satıcı değil, bayi, imalatçı ve varsa ithalatçı da sorumludur.

Eğer ayıplı malın türü gizli ise yani kullanım sürecinde belli oluyorsa, hakkınızı aramak için 2 yıl vaktiniz vardır. Ve eğer satıcı özellikle ayıbı gizlemeye yönelik hareket etmişse 2 yıl geçince zaman aşımı durumundan etkilenmez.

Ayıplı mal durumunda satıcının yükümlülükleri Tüketici Kanunu’nda açıkça belirtilmiştir. Eğer ürün ayıplı ise satıcı bunu geri almak zorundadır. Tüketiciden aldığı ilgili servise ve üretici firmaya iletir. Ancak bazı tüketiciler bu durumu zaman kaybı olacağını düşündüğümden kabul etmeyebilir. Böyle bir durumun yaşanması halinde ise satıcı ürünü geri alıp ücretini iade edebilir.

Ayıplı mal durumu çoğunlukla üretici kısmında kısmından kaynaklandığı için ayıplı mal satmak bir suçu teşkil etmez. Hemen her üründe fabrika aşamasında hata çıkması yüksek bir ihtimaldir.

Ancak satıcı kanunda belirtildiği yükümlülükleri yerine getirmez ve müşterinin mağduriyetine gidermezse, o zaman suçlu konuma düşer. Satıcının bile bile ayıplı mal satması elbette ki yanlış bir tutumdur. Sürekli ayıplı mal sattığı ve kanunları ihlal ettiği tespit edilen satıcılara soruşturma başlatılabilir.

Aldığınız Ürün Ayıplı İse Haklarınız Nelerdir?

Aldığınız Ürün Ayıplı İse Haklarınız Nelerdir?Öncelikle eğer mal ayıplı çıktıysa ve gizli ayıp değilse gerekli değişikliklerin yapılabilmesi için satın alınan tarihten itibaren 30 gün vaktiniz vardır.

  • Ürünün, aynısının yenisi ile değiştirilmesi talebinde bulunabilirsiniz.
  • Ürün için ödediğiniz bedelin tarafınıza iade edilmesini isteyebilirsiniz.
  • Onarılabilecek durumdaysa ve istiyorsanız ücretsiz olarak hasarın giderilmesini isteyebilirsiniz.
  • Hukuki yollarla tazminat hakkınızı arayabilirsiniz.
  • Aldığınız üründe ayıbın oluşturduğu değer kaybı kadar ödemeden indirim sağlanmasını isteyebilirsiniz.
  • Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesinin satıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirecek
    olması durumunda tüketici, sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim haklarından birini kullanabilir.
  • Tüketicinin sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim hakkını seçtiği durumlarda, ödemiş olduğu
    bedelin tümü veya bedelden yapılan indirim tutarı tüketiciye iade edilir.

Ayıplı Mal Çeşitleri Nelerdir?

Ayıplı Mal Çeşitleri

Tüketicilerin sık sık yaşadığı bu durumun farklı şekilde oluşma şekilleri bulunuyor. Ürünün sadece beklendiği gibi çıkmaması değil, daha farklı durumlar da ayıplı olmasını sağlayabiliyor. Buna göre ayıplı mal çeşitlerini şu şekilde sıralayabiliriz;

  • Açık Ayıp: Ürün üzerinde gözle görülür derecede ve detay gerektirmeyen bir çalışmayla anlaşılabilecek ayıp çeşididir. Ürün setinin herhangi bir parçasının kırık çıkması bu tür ayıplara örnek olabilir.
  • Gizli Ayıp: Direkt tespit edilemeyen ve gözle görülmeyen, malın kullanımı esnasında ve ileri ki zamanlarda ortaya çıkan ayıp türleridir. Makinenin elektrik sisteminde sorun olması ya da kanepenin renginin ileri ki zamanlarda, kişinin kullanımı dışındaki sebeplerden bozulması gibi.
  • Hukuki Ayıp: Ürün üzerinde eksiklik, kırık gibi durumlar söz konusu değildir ama hukuki sebeplerden malın kullanımı kısıtlanmış ya da tamamen imkansız hale gelmiştir. Telefonların klonlanarak satışa sunulması sonucunda ortaya çıkan ayıplar buna örnek verilebilir.
  • Ekonomik Ayıp: Üründen faydalanma derecesini azaltan, ekonomik değeri düşüren durumlarda mal ekonomik ayıplıdır. Özellikle kullanım kılavuzunda yazan özelliklerin üründe bulunmaması ekonomik ayıbı meydana çıkarır. Örnek olarak; çamaşır makinesinin 2 yıl bozulmama garantisi verilmesine rağmen 6 ay içinde bozulması.

Ayıplı Mal ile İlgili Konular Nereye Şikayet Edilir?

Ayıplı Mal ile İlgili Konular Nereye Şikâyet Edilir?

Ayıplı malın iade süresi garanti süresi kadardır. Yani 2 yıl garantisi varsa, 2 yıl boyunca hak talebinde bulunabilirsiniz. Teslim tarihinden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan ayıpların ispatı satıcıya aittir. 6 aydan sonra başvuru yapılması halinde, ayıbın ispat edilmesindeki sorumluluk tüketiciye ait olur.

Satıcı ile iletişim kurup, çözüm talep etmenize rağmen satıcı sorumluluğunu yerine getirmediyse çözümü tüketici sorunları hakem heyetlerinde ve tüketici mahkemelerinde aramanız gerekecektir. Elinizde detayları içeren bir dilekçe ile başvurabilirsiniz. Ayrıca mala ait faturalar, garanti belgeleri, fişler ve sözleşmeler de yanınızda bulunmalıdır.

Tüketici Hakem Heyetleri mi? Tüketici Mahkemeleri mi?

Tüketici Hakem Heyetleri mi? Tüketici Mahkemeleri mi?Hakem heyetleri kaymakamlık binaları içerisinde yer alır. Mahkemeler ise il ve ilçelerin adliye binaları içerisinde yer alırlar. Hakem heyetlerinde yapılacak işlemlerde tüketiciden herhangi bir ücret talep edilmez. Burada görevli kişilerden, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı yükümlüdür.

Hakem heyetine başvurduktan sonra netice eğer aleyhinize olursa 2 hafta içerisinde tüketici mahkemesine başvuru yapabilirsiniz. Tüketici mahkemesinin vereceği karar kesindir ve bağlayıcıdır. Hakem heyetinin kararı lehinize çıkmasına rağmen satıcı kararı uygulamıyorsa yine tüketici mahkemesine ya da kararı uygulatmak adına İcra Müdürlüklerine başvurabilirsiniz.

Kaşmir Kumaş Nedir? Nerelerde Kullanılır? Nasıl Giyilir?
Kaşmir Kumaş Nedir? Nerelerde Kullanılır? Nasıl Giyilir?

Tüketici hakem heyetler il şubeleri için üst sınır 3000 TL iken, ilçe şubeler için 2000 TL’dir. Bu rakamlar üzerinde değeri olan ayıplı mallar için direkt tüketici mahkemelerine başvurmalısınız. (Bu değerler 2014 yılına aittir)

The post Ayıplı Mal Nedir? Çeşitleri Nelerdir? Ayıplı Mal Nereye Şikayet Edilir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/ayipli-mal-nedir/feed/ 12
Bale Hakkında Bilgiler; Bale Nedir, Tarihçesi ve Faydaları Nelerdir? https://bilgihanem.com/bale-hakkinda-bilgiler/ https://bilgihanem.com/bale-hakkinda-bilgiler/#comments Sat, 01 Feb 2020 08:00:39 +0000 http://bilgihanem.com/?p=2218 Müzik eşliğinde yapılan, koreografik yapıda, sanatsal dans gösterilerine bale adı verilmektedir. Baleye başlamadan önce tıpkı diğer spor dallarında olduğu gibi, vücudu ısıtmak gerekmektedir. Çok köklü bir geçmişi olan bu dans türü hakkında merak ettiklerinizi sizler için araştırdık.

The post Bale Hakkında Bilgiler; Bale Nedir, Tarihçesi ve Faydaları Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
Tüm dünyada sakinliğin, dinginliğin ve asaletin sembolü olarak bilinen bir dans türüdür bale. Oldukça zarif ve kibar vücut hareketleriyle sergilenen bu dans türü çok eski bir tarihe sahip. Rönesans döneminde ortaya çıktığı bilinen ve İtalya’nın dünyaya armağanı olan bale en yalın ifadeyle müziğe dayalı bir dans gösterisi olarak tanımlanır. Tek başına veya bir toplulukla birlikte icra edilebilen balede danslar bir koreografi kullanılarak yapılmaktadır.

Bale, ülkemizde pek gelişme göstermemiş olsa da dünya üzerinde önemli bir konuma sahiptir. Gelişmiş dünya ülkelerinde birçok kişi tarafından tercih edilen bir dans türüdür. Bale eğitiminin çocukluk yaşlarında başlaması gerektiğini bilmek gerekir. Aksi takdirde vücut bale figürlerine ileri ki yaşlarda uyum sağlayamayabilir. Bale yapan kadınlara balerin, erkeklere ise bale dansçısı adı verilmektedir. Ancak sadece ülkemizde erkek bale dansçılarına balet ismi verilmektedir.

Salsa Nedir? Nasıl Yapılır? Nasıl Öğrenilir?
Salsa Nedir? Nasıl Yapılır? Nasıl Öğrenilir?

Bale dansının özel kıyafetleri ve ayakkabıları bulunmaktadır. Aksi durumda dansı yapabilmenin hem figürsel açıdan hem de görsel açıdan pek imkanı yoktur. Ayrıca baleye başlamadan önce mutlaka ısınmak gereklidir. Çünkü ısınmadan başlanan bale, kas yırtılmalarına, incinmelerine sebebiyet verebilir. Balenin ilk olarak İtalya toprakları üzerinde, çok eski tarihlerde görülmeye başlandığı bilinmektedir. Balenin yayılmasında ve gelişme göstermesinde tiyatronun göz ardı edilemeyecek kadar büyük etkisi vardır.

Bale Nedir?

Bale Nedir?Belirli figürlere, adımlara dayanan müzik ve dans barındıran bir tür gösteridir. Bale dansı müzik, duygu ve dekor sanatının bir araya getirilerek kullanılması ile oluşturulan bir tür tiyatro gösterisi olarak da ifade edilebilir. İtalyancada dans anlamını veren balo veya balletto kelimelerinden türetilmiştir.

Uzun süren bir eğitim sonucunda öğrenilir ve genellikle müzik eşliğinde yapılır. Tüm dünyada en çok merak edilip, öğrenmek istenilen danslar arasında gelmektedir. Özellikle kız çocukları daha estetik ve zarif bir görünüşe ulaşmaları için 3-4 yaşında bale kursuna başlatılır.

Gerçekten de baktığımızda küçük yaşlardan itibaren bale yapan birinin duruşunun çok daha asil ve zarif olduğunu görmüşüzdür. Bunun sebebi elbette ki balenin çok hassas ve kibar hareketleri barındıran bir dans olmasıdır.

Bale Nasıl Yapılır?

Bale Nasıl Yapılır?Bir dans türünün nasıl yapıldığını yazarak anlatmamız elbette ki mümkün değil. Ancak temel olarak akıllarda belirmesi adına teknik bilgilerden bahsedeceğiz. Öncelikle bu dansı yapmanın o kadar da kolay olmadığını söylemeliyiz. Parmak uçlarında hareket etmenin zorunlu olduğu balede, vücut ağırlığı çok önemlidir. Çünkü tüm ağırlık parmak uçlarına bindiğinden çok ağır gövdeli insanlar için uygun olmadığını söyleyebiliriz.

Oldukça sıkı ve düzenli bir çalışma gerektirir. Yıllarca yapılan ve bir heveslik olmayan bale genellikle klasik müzik türleriyle yapılır. Baleye özgü kıyafet ve aksesuarlar vardır. Bunlar tütü,  leotard ve point gibi şeylerdir.

Bale aynı zamanda tiyatro ile de iç içe olduğu için bu işi hakkıyla yapmak isteyenlerin ayrıca tiyatro eğitimi almaları gerekmektedir. Bale öğrenmek ve kusursuz yapmak isteyenlerin kendilerini zorlu ve sıkı bir eğitim sürecine hazırlamaları gerekmektedir.

Bale Kostüm ve Aksesuarları

Bale KostümleriBale yaparken; tayt, mayo ya da tütü adı verilen etek türleri ve buna benzer kıyafetler kullanılmaktadır. Bunlar gösteri esnasında şarttır ama eğitim aşamasında tayt giyilebilir. Bale yaparken parmak ucunda durmaya yardımcı özel ayakkabılara point veya puant adı verilmektedir. Bu ayakkabılar olmadan bale yapılmaması gerekir.

Kıyafetler yetişkin ve çocuk olmak üzere ikiye ayrılır. Ancak temel olarak gösterişli makyajlar ve zarif detaylar bu dansın olmazsa olmazları arasındadır. Parmak uçlarında yapıldığı için kişinin dengesini koruması önemlidir. Bu nedenle olabildiğinde hafif ve fiziksel dengeyi bozmayacak kıyafetler tercih edilmektedir.

Tütü: Bale kıyafetleri arasında en önemlilerinden birisi tütüdür. Tütü, balerinlerin giydiği oldukça kısa, genelde tülden yapılan ve kat kat olan eteklerdir. Bir balerinin olmazsa olmaz kıyafetidir diyebiliriz.

Point: En az tütü kadar önemli olan bir başka kostüm türü şüphesiz ki ayakkabılardır. Point adı verilen ayakkabılar parmak uçlarında daha durmayı sağlar. Parmak uçlarını acıtmayacak malzemeden yapılmıştır.

Mayo: Vücudu saran ve bedenin zarif görünmesini sağlayan mayolar, çorabın üstüne giyilir. Elastik kumaşı sayesinde hareket ederken zorluk çıkarmaz. Eğitimden önce mutlaka temin edilmelidir.

Bale Eğitimine Kaç Yaşında Başlanmalıdır?

Bale Eğitimine Kaç Yaşında Başlanmalıdır?Şuan için kabul edilmiş görüşlere göre kız veya erkek için fark etmeksizin bale eğitimine başlama yaşı 4 ila 11 yaşları arasıdır. Ayrıca bebek balesi olarak isimlendirilen bale eğitiminde 3 ve 3,5 yaşlarındaki öğrencilerde eğitim alabilmektedir.

Yetişkinler için de ayrıca bale eğitimleri verilmektedir ama vücudun esneklik kazanması, kuvvetlenmesi, bale duruşlarını öğrenebilmek açısından küçük yaşlarda eğitime başlamak en doğrusudur. Özellikle kız çocuklarının hayallerinde yer alan balenin, profesyonel olarak yapılması isteniyorsa; eğitime küçük yaşta başlamak önemlidir.

Balenin Faydaları Nelerdir?

Balenin Faydaları Nelerdir?Vücudun daha ince, esnek ve zarif olmasına etki etmekle beraber güç açısından da daha dayanıklı ve sağlıklı olmasına yardımcı olmaktadır. Tüm bu özellikler için eğitimin küçük yaşta başlaması gerekir.

Bale içeriğinde yapılan tüm hareketler, zarafet ve asaleti temsil eder. Bale öğrencilerinin yürüyüşü, duruşu, oturması her ortamda hayranlık kazandıracaktır.

Bale eğitimi, fiziksel sonuçlar haricinde kişilerin kendi iç disiplinlerinin oluşmasını sağlar. Balede öğrenilen disiplin, tüm hayatı etkilemektedir.

Sorumluluk ve kendine güvenin artması, bale eğitiminin olumlu yan etkilerinden bir tanesidir. Sorumluluk almayı öğrenen küçükler, ileriki yaşamlarında kendileri için kolaylıklar sağlayacak kazanımlar elde ederler.

Eğitimdeki öğrenci sayısı, aktiviteler gibi detaylar neticesinde çocukların sosyalleşmesine etki etmektedir. Eğitimde görülen sosyalliğin dışında grup piknikleri, geziler ve yemekler, çocukların sosyal ortamlarda kendisini geliştirmesini sağlamaktadır.

Balenin Tarihçesi

Balenin Tarihçesi

İlk olarak İtalya’da görülmüştür ve görülme dönemi Rönesans dönemine rastlamaktadır. Tiyatrolardaki halk gösterilerindeki dans adımları günümüzdeki balenin temelini oluşturmaktadır. Balenin ilk tohumları, 1581 yılında Catherine de Medici’ye ait Beaujoyeux isimli eserinin; Le balletcomique de la reine tarafından sahnelenmesiyle atılmış oldu.

Ardından ilk olarak Fransa’da desteklenen bale, tüm Avrupa üzerine oradan da 17. yüzyıl sonlarına doğru İsveç’e kadar yayılma göstermiştir. Balenin altın dönemi, çok iyi dansçılardan olan 14. Louis döneminde gerçekleşmiştir. 18. yüzyıla gelindiğinde bale opera sanatından tamamen ayrılarak özgür bir sanat haline gelmiştir.

Dünyanın en eski danslarından biri olan bale, İtalyanca dans anlamına gelen ballo veya balletto kelimelerinden türetilmiştir. Günümüzde kültür-sanat etkinliği olarak görülse de, eski uygarlıklarda bazı dini inanışlarda, ayinlerde yapıldığı bilinmektedir.

İlk çağ insanlarının doğa olayları karşısında ruhlarında meydana gelen tepkileri, el ve ayak olmak üzere vücut hareketleriyle belli etmeye çalıştıkları biliniyor. Bu hareketleri tek veya grup halinde yapmaktaydılar. Doğa olayları karşısında insanlar hissettikleri; öfke, korku, sevinç, minnet, şükran ve sevgi gibi duyguları yaptıkları ilkel danslarla gösteriyordu.

Roman Nedir? Özellikleri ve Türleri Nelerdir?
Roman Nedir? Özellikleri ve Türleri Nelerdir?

Eski Yunan ve Roma kültüründe ilk başlarda bale benzeri dans ederken seçilen kıyafetler oldukça ağır oluyordu. Ancak bir süre sonra dans ederken daha kolaylık sağlaması açısından hafif ve rahat giysilere geçildi. Seçilen bu giyim tarzı bir müddet sonra ise balenin simgesi haline geldi. Her ne kadar İtalya ve Fransa’da başlasa da asıl gelişimini Rusya’da göstermiştir. 16. ve 17. yüzyılda ise artık tüm Avrupa’ya yayılmıştı.

The post Bale Hakkında Bilgiler; Bale Nedir, Tarihçesi ve Faydaları Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/bale-hakkinda-bilgiler/feed/ 4
Akbabalar Hakkında Bilgi; Akbaba Nedir? Özellikleri ve Çeşitleri Nelerdir? https://bilgihanem.com/akbaba-hakkinda-bilgi/ https://bilgihanem.com/akbaba-hakkinda-bilgi/#respond Mon, 06 Jan 2020 07:00:00 +0000 http://bilgihanem.com/?p=5667 Akbabalar kuşlar aleminin en yırtıcı türlerinden biridir. Avrupa, Asya ve Afrika’nın yüksek dağlık yerlerinde yaşayan akbabalar oldukça iri ve leş yiyen canlılardır. Bu nedenle doğal yaşam alanı dışında çok fazla göremeyiz. Çıplak ve dağlık alanlarda yaşayan akbabaların genel özelliklerini aşağıdaki yazımızdan öğrenebilirsiniz.

The post Akbabalar Hakkında Bilgi; Akbaba Nedir? Özellikleri ve Çeşitleri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
Akbabalar dünyanın en yırtıcı, zarar verici uçucularından biridir. Kuş türleri içinde en tehlikeli olanlardan biri oldukları söylenebilir. Önceleri daha sık görülürken; günümüzde nesilleri tükenmek üzeredir. Yavrularına karşı çok hassastırlar. Yavrularına zarar verilmesi şurada dursun yaklaşılması bile oldukça risklidir. Akbabalar, genellikle etle beslenirler. Canlı, leş fark etmeksizin her türlü hayvan etini tüketebilirler. Avlarının kokusunu çok uzaklardan alabilirler.

Uzun süreler havada kalma ve uçma yetisine sahip olmalarını sağlayan geniş kanatları sayesinde avlarına ulaşabilirler. Topluluk içinden bir tanesinin avı fark etmesi durumunda tamamı uzaklardan uçarak leşin yanına gelmektedir. Paylaşma konusunda oldukça iyidirler. Tüm grubun leşten faydalanması sağlanır.

Köstebekler Hakkında Bilgi; Köstebek Nedir? Özellikleri Nelerdir?
Köstebekler Hakkında Bilgi; Köstebek Nedir? Özellikleri Nelerdir?

Akbabaların günümüzde neslinin tükenmesi haberlerinin üzerine, birçok hükümet önlem amaçlı olarak adımlar atmıştır. Akbabalar zaten avlanabilir hayvanlar değildir ama yaşam alanlarının bozulmaması ve doğal dengenin sağlanması devletlerin üstlendiği görevler arasındadır. Herhangi bir türün sonra ermesi ekolojik dengenin çeşitli alanlarında bozukluklar olmasına neden olabilir.

Akbaba Nedir?

Akbaba Nedir?Gündüz yırtıcılarına ait, yeni dünya akbabaları, Atmacagiller, eski dünya akbabaları familyalarını kapsayan, iri ve leş tüketerek beslenen kuşların ortak ismine akbaba adı verilir. Oldukça yırtıcı ve zararlı kuşlardır. Canlılarla ya da leşlerle beslenebilirler.

Asya bölgesindeki akbabaların nüfuslarında son yıllarda ciddi bir azalma görülmüştür. Doğal olarak bu durum çeşitli ekolojik neticeler doğurmuştur. Nepal’de akbabaların korunması için hükümetce bazı adımlar atılmıştır. Soy tükenmesi durumunun veterinerlik alanında kullanılan bir ilaçla bağlantılı olduğu belirlenmiştir.

Akbabanın Özellikleri Nelerdir?

Akbabanın Özellikleri Nelerdir?Kel bir başa ve geniş bir kursağa sahiptirler. Ayaklarıyla yürüyebilir ve leşleri yakalayabilirler. Ama bu işleve rağmen ayakları güçsüzdür. Gaga kısımları genelde etleri koparacak kadar güçlü yapıdadır. Tüm akbaba türlerinde görme yetisi oldukça gelişmiştir ama duyma yetisi sadece hindi akbabasında gelişme göstermiştir.

Akbabalar tek eşli üreme tipini benimsemişlerdir. Oldukça uzun ve geniş kanatlara sahiptir. Bu sayede uzun süre havada uçarak kalabilirler. Koku duyuları sayesinde bir hedef seçtiklerinde kilometrelerce uzaktan gelebilirler.

Fiziksel Özellikleri

Çok geniş kanatlara sahip olması akbabalarının bilinen en dikkat çeken özelliğidir. Öyle ki bu özellikleri onlara kendi türleri arasında en büyük olma unvanı kazandırmıştır. Boyları türlerine göre değişmekle birlikte 50 cm’den 1,5 metreye kadar olabilir. Boyları bir metreden uzun olan akbabalar kanatları açtığında 2-3 metrelik bir genişliğe ulaşır. Ağırlıkları ise 12-13 kilogram civarındadır.

Başları kel olan bu kuşların bazı türlerinde çok az tüy bulunmaktadır. Buna karşın vücutları ve kanatları oldukça ihtişamlıdır. Geniş kanatları sayesinde yükseklerde, saatlerce ve ara vermeden uçabilirler. Ayrıca uçtukları sırada kanat çırpmaya bile gerek duymazlar.

Kanat büyüklüğü kadar gagalarının özelliği de bilinmesi gereken bir detaydır. Gagaları çok güçlü yapıdadır. Tırnakları ve gagaları yassı yapıdadır. Güçlü olan gagaları hiyerarşi konusunda bir kriterdir. Büyüklük ve gaga gücü bakımından kendi içlerinde bir sosyal düzen kuran bu kuş türler, beslenme sırasında bu hiyerarşiye göre hareket ederler. Leşin başına ilk etapta büyük olan akbabalar gelir. Bunlar yedikten sonra çekilir ve kalan artıklar daha küçük üyeler tarafından yenir.

İşitme duyuları çok iyi olmayan hayvanların bu eksikliğine karşın gözleri çok keskindir. Bu sayede avlarını çok yükseklerden uçarken bile görüp, aşağı inerler. Yapılan çalışmalar akbabaların 7-8 bin metre yükseklikte bile uçabildiğini ortaya çıkarmıştır.

Yaşam Alanları

Genellikle tropik ve subtropik iklimleri seven akbabaların yaşam alanları türlerine göre değişiklik gösterir. Ancak genel olarak Kuzey Afrika, Güney Avrupa, Çin ve Hindistan olmak üzere çok geniş bir coğrafyada yayılım gösterir. Doğal ortamda yaşamaya elverişli olan canlılar dağlık ve bitkilerin az olduğu çıplak arazilerde bulunur.

Yüksek ağaçların tepeleri ve sarp kayalar yuva yapmak için tercih ettiği bölgelerdir. Genellikle toplu yaşarlar ve yemeklerini paylaşma konusunda örnek alınası hayvanlardır.

Beslenme

Leş yiyici olarak bilinen akbabalar, adında da anlaşılacağı üzere ölmüş hayvanları, çöpleri, dışkıları ve canlı hayvanları yerler. Ancak avlanmayı pek tercih etmediği ve genellikle ölmüş olan hayvanları yediği bilinmektedir. Canlı hayvan avlamak istediklerinde ise daha çok savunmasız olanları tercih ederler. Beslenmelerinde seçici değillerdir.

Avını belirleyen akbabalar, onun üzerinde saatlerce uçar. Hayvan sürülerini saatlerce izleyen bu yırtıcı hayvanlar, ölmek üzere olanı tespit etmek için bekler. Gruptan herhangi birisi leş bulduğunda, diğer üyeler kilometrelerce öteden bunu fark eder ve leşin yanına gelir.

Paylaşma konusunda oldukça iyi olan akbabalar, buldukları leşi hep birlikte yerler. Ancak gaga gücüne ve vücut büyüklüğüne göre oluşan sosyal düzende, küçük olan akbabalar beslenme konusunda biraz şanssızdır. Bunlar grupta baskın olan büyük üyelerin artıklarını yemek zorundadır.

Üreme

Dişi akbabalar 1-2 yumurta bırakırlar ve ortalama 8 hafta kuluçkaya yatarlar. Yavrularına karşı aşırı koruyucudurlar.  Yumurta sayısı çok azdır ve yılda sadece  ya da 2 defa kuluçkaya yatarlar. Yavrular yumurtadan çıktıktan sonra beslenme konusunda iş anne ve babaya düşer.

Dünyaya gözlerini yeni açan yavrular 30-40 gün arasında anne ve babasının yardımıyla beslenirken, daha sonra ayakta durabilecek ve tek başına beslenebilecek duruma gelirler.

Akbaba Türleri Nelerdir?

Akbaba Çeşitleri Nelerdir?

Nesli tükenme tehlikesi altında olan akbabaları çok fazla gördüğümüz söylenemez. Bunun en önemli nedeni leş yiyici olmaları ve kuşlar arasında en büyük kuş türlerinden biri olması. Türkiye’de de ancak hayvanat bahçelerinde görebildiğimiz canlılardır. Ülkemizde kızıl akbabaya rastlanırken, diğer türler ve kısaca özelliklerini şu şekilde özetleyebiliriz.

Yeni Dünya Akbabaları

Bu tür içerisinde Amerika kara akbabası ve kral akbaba yer almaktadır. Amerika kara akbabası, Amerika’nın tropik bölgelerinde yaşar. Kısa bir kuyruğa ve çıplak bir başa sahiptir. Ortalama olarak 60 cm uzunluğundadır.

Kral akbaba ise parlak bir renge sahiptir. Gözleri kırmızı halkalıdır ve kanat genişliği 1,7 m civarındadır. 70 cm boylu olanları görülmüştür. Yağmur ormanları civarında yaşarlar. Güney Meksika ve Arjantin arasındaki bölgede yaşarlar.

Eski Dünya Akbabaları

Bu tür içerisinde kızıl akbaba, kara akbaba ve mısır akbabası bulunmaktadır. Kızıl akbaba, Hindistan ve Afrika civarında yaşamaktadır. Beyaz renkte bir başa ve kabarık tüylü bir yakaya sahiptir. Genellikle kayalık alanlarda yaşarlar.

Kara akbaba, Avrupa’dan Çin’e kadar geniş bir alanda yaşamaktadır. Dünyanın en iri akbabalarıdır.  Ortalama 250 cm boya sahiptirler. Tek eşli kuşlardır ve dişi olanlar yılda bir kez yumurtlarlar. Yavruları doğduktan 110 gün sonra uçmaya başlayabilirler.

Mısır akbabası ise Hindistan ve Afrika civarında yaşamaktadır. Dağlık alanlarda ve arazilerde görülebilirler. Türkiye’de en sık görülen tür mısır akbabasıdır. Tüy kısımları ve kuyruk kısmı siyah, baş kısmı tüysüzdür.

Devekuşları Hakkında Bilgi; Devekuşu Nedir? Özellikleri Nelerdir?
Devekuşları Hakkında Bilgi; Devekuşu Nedir? Özellikleri Nelerdir?

Akbabalar Hakkında İlginç Bilgiler

Yazımızın bu kısmında akbabalar hakkında daha önce duymadığınız ilginç bilgilere yer vereceğiz. Bu bilgilerin bazılarının doğruluğu kanıtlanırken, bir kısmının genel inanışa göre derlendiğini söylemeliyiz;

  • Kendilerini tehlikede hissettiklerinde vücut ağırlıklarını hafifletip uçabilmek için kusarlar.
  • Sağlıklı bir hayvanı avlamayı çok tercih etmezler, genellikle ölmüş hayvanlarla beslenirler.
  • Leşle beslendikleri için parazit ve bakterileri de almış olurlar. Ancak tüysüz olan baş yapıları bu bakterilerin tüyler arasında saklanmasını engeller. Bu sayede de enfeksiyon kapma riskleri ortadan kalkmış olur.
  • Leşleri yemeleri kuduz ve şarbon gibi hastalıkların yayılmasını önlediğinden, insanlar için de fayda sağlar.
  • Ayakları üzerine tuvaletlerini yaparlar. Bu durum ayakları üzerindeki parazit ve bakterilerin ölmesini de sağlamış olur.
  • Her türü leşin farklı yerini yediğinden, başına toplandıklarında herhangi bir sorun yaşamazlar.
  • Yırtıcı kuşlar olmasına rağmen kendileri gibi diğer yırtıcı türlerden korkarlar.
  • Leşlerine görme ve koku alma duyuları sayesinde kilometrelerce uzaktan bile ulaşırlar.
  • Geneli etle beslenmesine rağmen bitkileri tercih eden türleri de vardır.
  • Ortalama bir akbaba bir oturuşta kendi büyüklüğünün yüzde 20’si kadar leş yiyebilir.

Akbabaların Bilimsel Sınıflandırması

Akbabaların Bilimsel SınıflandırmasıAlem: Animalia (Hayvanlar)
Şube: Chordata (Kordalılar)
Sınıf: Aves (Kuşlar)
Takım: Falconiformes (Gündüz Yırtıcıları)
Familya: Accipitridae (Atmacagiller)

The post Akbabalar Hakkında Bilgi; Akbaba Nedir? Özellikleri ve Çeşitleri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/akbaba-hakkinda-bilgi/feed/ 0
Çekirgeler Hakkında Bilgi; Çekirge Nedir? Özellikleri Nelerdir? https://bilgihanem.com/cekirgeler-hakkinda-bilgi/ https://bilgihanem.com/cekirgeler-hakkinda-bilgi/#comments Sat, 04 Jan 2020 07:00:00 +0000 http://bilgihanem.com/?p=5102 Çekirge sıçrayıcı özelliğe sahip, genellikle sıcak yerlerde yaşayan, bulunduğu yere ve tarım ürünlerine zarar verebilen eklem bacaklı bir hayvandır. Düz kanatlılar takımında yer alan çekirgelerin, ortalama ömürleri 4 ay kadardır. Makalemiz çekirgelerin genel özellikleri ve hakkında bilinmesi gereken temel bilgileri içermektedir.

The post Çekirgeler Hakkında Bilgi; Çekirge Nedir? Özellikleri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
Çekirge, düz kanatlılar takımının Caelifera alt takımına ait sıçrayıcı özelliğe sahip bir hayvandır. Anadolu’da çekirgeler türlerine göre değişen büyüklüktedirler. En küçük çekirge türü 2 cm’dir ve görülen en büyük çekirgenin boyu 20 cm kadardır. Özellikle göçmen çekirgeler diğerlerine göre 5-10 cm daha büyüktür.

Sıcak çöllere yakın olan yerlerde, Akdeniz çevresindeki bölgeler, Kuzey Amerika, Arjantin, Asya ve Afrika çöllerine yakın olan yerlerde yaşar ve tarıma oldukça ciddi zararlar verirler. Türkiye’de ise çekirgenin zarar verdiği bölgelerimiz, Trakya ve Güney Anadolu olarak bilinir. Bitki örtüsü açısından zengin olan yerlere yaptıkları göçlerle ünlüdür. Gruplar halinde bırakılmış yumurtalardan çıkan kanatsız çekirge yavruları büyük topluluklar halinde bitkilere saldırır.

Pudular Hakkında Bilgi; Pudu Nedir? Özellikleri Nelerdir?
Pudular Hakkında Bilgi; Pudu Nedir? Özellikleri Nelerdir?

Yavrular büyüyüp kanatlanınca göçün hızı artar ve gittikleri yerdeki bitkileri kısa bir sürede yer ve bitirir. Sıcak mevsim bulan dişiler yumurtlar, daha sonra erginler kalabalık gruplar şeklinde ölürler. Fakat bu kez de cesetleri hastalıklara yol açar. Kısacası bu hayvanların doğada ciddi oranda yıkımlara sebep olduğunu söyleyebiliriz. Tarihi kaynaklara bakıldığında büyük tarım alanlarının çekirge istilaları sonucu zarar gördüğü bilgisine ulaşmaktayız.

Çekirge Nedir?

Çekirge Nedir?Düz kanatlılar takımına ait olan çekirgeler zıplayan gruba dahil böcek türüdür. Tarla, su kenarları ve çayırlarda rastlanır. Ömürleri dört ay kadar olan çekirgelerin en meşhur türleri, tarla, yeşil, değnek, İtalyan, Mısır ve Afrika göçmen çekirgesidir.

Genel olarak bitkiye sıçrayarak beslenirler. Ancak yiyecekleri azaldığında göç hareketleri de başlar. Bulut halinde 2000-2500 km uzaklığa gidebilirler. Göç sırasında gemi üzerine yağdıkları görülmüştür. Çekirge salgınları tarım alanlarında büyük zararlara yol açar. Kondukları alanları birkaç dakikada çöle çevirebilirler.

Aradıkları yeşil alanları bulamazlarsa, pamuk ve yünlü elbise, korkuluk, ahşap evlere saldırır, atın kuyruk ve yelesini yerler. Afrika’ da çıplak çocukları bile kemirdikleri görülmüştür.

Çekirgelerin Özellikleri Nelerdir?

Çekirgelerin Özellikleri Nelerdir?

Zıplamaları ile ünlü olan çekirgeler, yaklaşık olarak 2-3 metre zıplayabilirler. Bu mesafeyi kanatlarını kullanmadan gidebilirler. Tarım alanlarına verdiği zararla ünlü olan çekirgelerin genel özellikleri şunlardır;

  • Çekirgelerin oldukça iri iki tane petek gözleri vardır. Ayrıca 3 tane de osel göz diye bilinen gözleri bulunmaktadır.
  • Toplam ayak sayıları altıdır, en arkadaki uzun olan ayakları sıçramak için kullanırlar.
  • Türlerine göre uzun ve kısa olabilirler ve 2 adet anteni bulunur. Bu antenleri koku ve dokunma duyusu olarak kullanır.
  • Boyları genellikle 2-3 cm arasındadır. Bazıları ise aşırı büyük olabilir, 15-20 cm’e kadar uzunluktaki çekirgeler görülmüştür.
  • Üst üste iki tane kanatları var gibi görünse de üstteki kanat alttaki asıl kanadı korumak için vardır. Üstteki kanatların fazla işlevi yoktur. Uçmak istediklerinde üstteki kanadı yukarı kaldırır ve alttaki kanadı hareket ettirerek uçma işlemini gerçekleştirirler.
  • Çekirgeler trake solunumu yaparlar ve solunum organları yan taraflarında bulunur.
  • Duyma organları karınlarının yan tarafında iki taneden oluşmaktadır.
  • Çekirgeler, yumurtlayarak çoğalırlar.
  • 2000 km’lik bir göçü yaklaşık olarak 10 saat kadar bir sürede tamamlayabilirler ve hiç durmadan uçabilirler.
  • Sadece erkek çekirgeler ses çıkarabilir.
  • Yaşam süreleri yaşam süreleri 120 gün civarındadır.
  • Dişi çekirgeler son günlerinde, birkaç defa 150-200 civarında yumurta yumurtlar ve bu yumurtaları toprağa gömerler. Yavrular havaların sıcak olduğu ilkbahar ve yaz aylarında ortaya çıkarlar. 30 gün içerisinde erginleşirler.

Yaşam Alanları

Göç eden hayvanlar olan çekirgeleri genellikle yaz aylarında, kırsal alanlarda görürüz. Bu küçük hayvanlar göç esnasında çok uzun mesafelere kadar gidebilmektedir. Hatta bu mesafe bazen 2500 kilometreyi bile bulabilir.

Çekirgeler 9-10 saat aralıksız uçabildikleri gibi, kanat çırpma hızların saatte 15-20 kilometreyi bulur. Bu hayvanlar hem suda hem de karada yaşama özelliğine sahiptir. Doğada bulunan birçok hayvan gibi belirli ve sabit bir yuvaları yoktur.

Buğday gibi tahıl tarlaları, otlak araziler, kırsal alanlar ve sıcak bölgeler çekirgeleri görebileceğiniz yerlerdir. Soğuk iklimlerde pek rastlanmayan çekirgelerin ömürleri ortalama 120 gündür. Bu süre türlerine göre değişmekle birlikte 1 -6 ay arasında olabilmektedir.

Fiziksel Özellikleri

İki tane petek göze sahip olan çekirgelerin, bunun yanında üç tane de osel gözleri bulunmaktadır. Osel göz, bazı omurgalı hayvanlarda bulunan ve merceği olan bir tür gözdür. Bazı larva ya da ergin böceklerde olan bu yapılara nokta veya osellus göz adı da verilmektedir. Toplamda 5 adet gözü olan çekirgelerin petek gözleri daha belirgindir.

6 adet ayağı olan bu böcek türlerinin 4 ayağı yürüme ve tutunma, en arkadaki 2 ayağı ise zıplamak için kullanılır. Bu iki ayak sayesinde müthiş bir zıplama yeteneği gösteren canlılar, 2-3 metreye kadar zıplayabilirler. Yapılan araştırmalar bir çekirgenin kendi vücutlarının 20-30 katı yüksekliğe uçabildiğini göstermiştir.

Zıplama kadar uçma konusunda da oldukça başarılı olan çekirgeler, iki çift kanada sahiptir. Fakat üst tarafta bulunan ve sert bir yapıda olan iki kanat sadece alttaki zar kanadı koruma vazifesi görür. Uçmaya herhangi bir katkısı yoktur. Uçma esnasında yukarı kalkar ve asıl kanatları korur. Öte yandan bazı türlerin uçma kabiliyeti bulunmadığına dikkat çekelim.

Oldukça ilginç özellikleri olan çekirgelerin işitme organları kafalarında bulunmaz. Türlerin çoğunda işitme organı karın kısmında, sağ ve solda olmak üzere iki tanedir. Tıpkı işitme gibi solunum organları da vücudunun yan tarafında olan hayvanlar trake solunumu yaparlar. Trake solunumu böceklerde ve eklem bacaklılarda, dokulara direkt olarak oksijen ileten borucuklardan oluşan solunum şeklidir.

Üreme

Yumurta yoluyla üreme gerçekleştiren çekirgelerin dişileri sonbahar aylarının sonuna doğru vücudunun arka kısmında yumurtlama borusu ile toprağa yumurtalarını bırakırlar. Bu borucuklar dışa doğru uzaman özelliğindedir. Üreme türlerine göre farklılık gösterir.

Toprağın altına bırakılan yumurtalar kışı burada geçirir. Havaların ısınıp ortalama 34 dereceye ulaştığı zaman geldiğinde açılmaya başlar. Açılma işlemi yaklaşık 11 gün sürer.

Yavrular dünyaya geldiklerinde ortalama 9 mm boyutundandır. Toprağı üzerlerinden atarak dışarı çıkan yavrular önce kanatsızdır. Birkaç deri değişiminden sonra kanatları çıkmaya başlar. Ortalama yaşam ömrü 4 ay olan bu hayvanlar, hayatları boyunca 4-5 defa deri değiştirirler.

İskelet yapısı oluşana kadar kendilerini bitkiler arasında gizleyerek korunurlar. Yavru döneminde oldukça savunmasız olan çekirgeler; kuş, kurbağa, daha büyük böcekler, sinek, arı ve yılan gibi canlılar tarafından avlanırlar. Yavru çekirgeler erginleştikten sonra sürüler halinde yapılan göçe katılır.

Çekirgelerin Zararları Nasıl Önlenir?

Çekirgelerin Zararları Nasıl Önlenir?Çekirgeler için genellikle ilaçlama yöntemi tercih edilmektedir. İlaçlama yöntemiyle çekirgelerden kurtulmak için, alanın büyüklüğüne, alandaki gıdaların ve insanların çıkarılmayacak durumda olmalarına bakılır ve işlem, püskürtme veya buharlama şeklinde yapılır.

İpek Böcekleri Hakkında Bilgi; İpek Böceği Nedir? Özellikleri Nelerdir?
İpek Böcekleri Hakkında Bilgi; İpek Böceği Nedir? Özellikleri Nelerdir?

Çekirge ile mücadele için en etkili ilaçlar sıvı ilaçlamada kullanılır. Basit metotlar sonrasında kolayca uygulanan bu işlemler ardından sizlere daha sağlıklı huzurlu ortamlar oluşturulur.

Çekirgelerin Bilimsel Sınıflandırması

Alem: Animalia (Hayvanlar)
Şube: Arthropoda; (Eklem bacaklılar)
Sınıf: Insecta (Böcekler)
Takım: Orthoptera (Düz Kanatlılar)
Alt Takım: Caelifera

The post Çekirgeler Hakkında Bilgi; Çekirge Nedir? Özellikleri Nelerdir? first appeared on Bilgihanem.

]]>
https://bilgihanem.com/cekirgeler-hakkinda-bilgi/feed/ 3