Bağışıklık sistemi insan vücudunu ayakta tutan, hastalıklara karşı dirençli olmasını sağlayan bir sistemdir. Başka bir ifadeyle bir canlıda oluşabilecek hastalıklara karşı koruma yapan, patojenleri ve tümör hücrelerini tanıyıp onları yok etmeye çalışan işlemlerin bütünüdür. Bu olağanüstü dengenin herhangi bir nedenle bozulması, zayıflaması, direncinin azalması gibi durumlar birçok hastalığın vücudumuza gelip yerleşmesi için en uygun zamanlardır.
Zaten zayıf olan vücut direnci gelen bu hastalık karşısında mücadele edemez. Vücuda girdiğinde bağışıklık sistemini yerle bir eden virüslerden biri HIV’dir. HIV ise insanlık tarihinde bu güne kadar birçok insanın hayatını kaybetmesine neden olan AIDS gibi ciddi bir hastalığın oluşma sebebidir.
[renkbox baslik="Haşimato Hastalığı Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi
" link="https://bilgihanem.com/hasimato-hastaligi-nedir/" resim="https://bilgihanem.com/wp-content/uploads/2017/05/hasimato-hastaligi-hakkinda-bilgi.jpg" renk="mavi" yenisekme="evet"][/renkbox]
AIDS, HIV enfeksiyonunun son aşamasıdır ve genellikle ölümle seyreden tehlikeli bir hastalıktır. HIV virüsünün en kötü yanı kana bulaşıktan sonra uzun yıllar belirti vermemesidir. Kişinin kendini iyi hissettiği ve hiçbir şekilde belirti vermeyen bu süreç içerisinde hastalığın temelleri çoktan atılmış olabilmektedir.
AIDS Nedir?
AIDS, HIV (Human Immunodeficiency Virus - İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü) adı verilen bir virüsün neden olduğu, kan yoluyla ve cinsel yolla bulaşan, bağışıklık sisteminin tamamen çökmesine neden olan, bulaşıcı bir hastalıktır. AIDS, İngilizcede Acquired Immune Deficiency Syndrome (Edinilmiş Bağışıklık Eksikliği Sendromu) kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir sözcüktür.
HIV vücuda girdiğinde hastalıklara karşı direnç göstermemizi sağlayan bağışıklık sistemini yavaş yavaş yok eder ve soğuk algınlığı gibi hafif bir hastalığa bile direnç gösteremeyecek hale getirir. Vücut enfeksiyonlara ve daha birçok hastalığa karşı korunamaz. Kadınlarda ve erkeklerde her yaşta ortaya çıkabilen AIDS ise HIV enfeksiyonunun son aşamasıdır. HIV virüsünün en kötü yanı vücuda girdikten sonra uzun yıllar bile belirti vermemesidir.
Kanında HIV taşıyan kişiye HIV pozitif denir ve HIV pozitif birinin 8-10 yıl bile AIDS’e yakalanmadığı görülmüştür. Bu virüs vücuda girdikten sonra kişi kendini iyi hissedebilir, herhangi bir şikayet ve bulgu görülmez. Ancak yapılan kan tetkikleriyle virüsün vücutta olup olmadığı kesinleşebilir. Bulaşmanın tahmin edildiği zamandan 3 ay sonrasında yapılan ELİSA testleri bu konuda en doğru sonucu veren testtir.
Oldukça ciddi ve ölümcül seyreden AIDS vakalarının % 80’inde, hastalığa yakalanan kişi teşhis konulduktan sonraki 2 yıl içerisinde, eklenen başka bir enfeksiyon ve genellikle de kanser yüzünden hayatını kaybetmektedir. Hastalığın kuluçka dönemi çok uzun olduğu için teşhis edilmesi de zordur.
İlk olarak ABD’nin New York kentinde 1981’de ortaya çıkan AIDS ülkemizde 1985 yılından sonra görülmeye başlandı. Bilinen ilk AIDS vakalarında hastaların eşcinsel erkekler ve şırıngaları ortak kullanan uyuşturucu bağımlısı insanlar olduğu bilinmektedir. Dünyadaki HIV pozitif vakalarının % 70’i Afrika’dadır. Birleşmiş Milletler’in 2004 raporuna göre ise dünyada HIV pozitif olan 38 milyon kişi bulunmakta ve her yıl 3 milyon kişi AIDS’ten hayatını kaybetmektedir. 1981-2008 yılları arasında AIDS’ten ölen insan sayısı ise 20 milyondur.
AIDS’in Nedenleri Nelerdir?
AIDS hastalığının etkeni olan HIV retrovirüs ailesine mensup bir lentivirüstür. Bilim adamlarının ilk olarak Afrika’da rastlanan HIV vakalarından yola çıkarak yaptığı araştırmalar neticesinde, burada yaşayan şempanzelerde HIV’e çok benzeyen bir virüsün varlığı tespit edilmiştir. Bugüne kadar virüsün maymunlarda herhangi bir hastalığa neden olduğu saptanmamıştır. Muhtemel varsayıma göre 20. yüzyılın başlarında maymun etlerinin avlanması sırasında insanlara geçtiği ve HIV virüsünün oluştuğu düşünülmektedir.
AIDS’in Belirtileri Nelerdir?
HIV’in bulaştıktan sonra hemen AIDS hastalığını oluşturmadığını ve uzun yıllar herhangi bir belirti vermediğini yazımızın giriş kısmında anlatmıştık. Virüs bulaştıktan sonra kişinin vücut direncine, yaşam koşullarına bağlı olarak hastalık hemen de oluşabilir, birkaç yıl sonra da ortaya çıkabilir. Virüs vücuda girdiğinde ilk olarak kan hücrelerine yerleşir ve burada gittikçe çoğalır. Zarar gören kan hücrelerinin sayısı azaldıkça vücudun bağışıklık sistemi ve savunma mekanizması tamamen çöker.
Bağışıklık sistemi çöken bir insan çok çabuk hasta olur ve en basit hastalıklarla bile mücadele edemeyecek hale gelir. Lenf bezlerinde büyüme, akciğer hastalıkları, nedeni bilinmeyen uzun süreli ateş, ağız ve çenede uçuk, yara ve lekeler; ishal, uzun süreli kırgınlık, halsizlik, öksürük, aşırı kilo kaybı ve gece terlemeleri AIDS’in bilinen en genel belirtileri arasında yer almaktadır. Ek olarak pamukçuk, tüberküloz ve mantar hastalıkları gibi enfeksiyonların aynı anda görülmesi de AIDS’in varlığını düşündürmelidir. Kesin tanı ise ELİSA (anti-HIV) testi ile yapılabilmektedir.
AIDS’in Bulaşma Yolları Nelerdir?
Halk arasında genel olarak sadece cinsel yolla bulaştığına inanılan AIDS’in daha farklı bulaşma yolları da bulunmaktadır. Öncelikle HIV’in çok hassas bir virüs olduğunu, havada uzun süre canlı kalamadığı için el sıkışmak, hapşırık, öksürük, deriye dokunma, gözyaşı, tükürük, idrar, dışkı ve aynı eşyaları kullanma ile bulaşmadığını söylememizde fayda var. Çünkü toplumumuzda bu konuyu yanlış bilen insan sayısı küçümsenmeyecek kadar fazladır.
Şu ana kadar kayıtlara geçen milyonlarca AIDS vakasından sadece bir tanesinin öpüşme ile bulaştığı, onda da çiftlerin ikisinde de diş eti kanaması olduğu tespit edilmiştir. Yani bulaşma şekli tükürük değil kandır. HIV’in bulaşması için vücut sıvılarının doğrudan teması gerekmektedir. Bunlar cinsel ilişki sırasında sperm veya cinsel sıvılar üzerinden, kan yoluyla ve anneden bebeğe süt yoluyla gerçekleşen bulaşma şekilleridir.
Genital bölgedeki hastalıklar, gonore (bel soğukluğu) ve klamidya gibi cinsel hastalıklar bu bölgelerde yaralara yol açtığı için HIV’in bulaşma riskini de artırmaktadırlar. Virüs anal, oral ve vajinal ilişki esnasında bulaşabilir. Atlamamamız gereken önemli bir nokta da korunmasız anal ilişki esnasında HIV bulaşma riski, korunmasız vajinal ilişkiden daha yüksektir. Şu an dünyada HIV’in en yaygın bulaşma şeklinin homoseksüel cinsel ilişki olması da bu bilgiyi doğrulamaktadır.
AIDS’ten Korunma Yolları Nelerdir?
Bulaşma yollarını anlattığımız AIDS’in korunma yolları da buna paralel şekilde oluşmuş yöntemlerdir.
- Kesinlikle korunmasız cinsel ilişkiye girilmemelidir. Prezervatifin güvenilir bir yöntem olmadığını bilmeli sağlam olmasına dikkat edilmelidir. Cinsel ilişki esnasında kayganlaştırıcı gibi prezervatife zarar veren maddeler kullanılmamalıdır.
- Herhangi bir nedenle kan nakli yaptırmak zorundaysanız, AIDS testi yapılmamış, kontrolsüz kan kesinlikle kullanılmamalıdır.
- HIV pozitif biri, test sonucunu gördükten sonra hiçbir şekilde kan bağışı yapmamalıdır.
- Daha önce kullanılmış iğne, şırınga, makas, cerrahi alet, jilet, akupunktur ve diş hekimliği malzemeleri tekrar kullanılmamalıdır.
- Güzellik merkezlerinde yaptırılan manikür ve pedikür benzeri işlemlerde kullanılan malzemelerin dezenfekte edildiğinden emin olunmalı; temizliğinden şüphe edilen yerlerde bu tarz işlemler yaptırılmamalıdır.
AIDS’in Tedavisi Nedir?
Günümüzde ilerlemiş tıpa ve gelişmiş teknolojiye rağmen AIDS için geliştirilmiş bir tedavi yöntemi veya aşı bulunmamaktadır. Uygulanan tedaviler ancak hastanın ömrünü uzatmak ve yaşam kalitesini yükseltmek yönündedir. Genel olarak iki amaçlı tedavi yöntemi uygulanmaktadır. Birincisi direkt HIV virüsü üzerinde etki eden ve virüsün çoğalmasını engellemeye yarayan ilaç tedavisi; ikincisi ise hastalık esnasında meydana gelen fırsatçı enfeksiyonlara ve kansere karşı mücadele eden ilaç tedavisidir.
AIDS Hakkında Genel Bilgiler
Birleşmiş Milletler’in 2002 yılında yayınladığı Türkiye HIV/AIDS Durum Analizi raporuna göre hastalığın ortaya çıkışından itibaren 7000-14000 insan AIDS hastalığına yakalanmıştır. T.C. Sağlık Bakanlığı resmi rakamlarına göre ise 1985-2003 yılları arasında HIV/AIDS toplam vaka sayısı 1712’dir. Genç bir nüfusa sahip olan ülkemizde özellikle ergenlik dönemine yeni adım atmış gençler cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda bilinçlendirilmelidir.
Kayıtsız seks işçilerinin oldukça fazla olması ve ülkemize her yıl gelen 14 milyon civarındaki yabancı turistler HIV bulaştırma açısından büyük tehdit konumundadırlar. Tüm dünyada AIDS nedeniyle 1981-2008 yılları arasında 20 milyon insan hayatını kaybetmiştir. Bu ciddi büyüklükteki rakamlar AIDS’in dünyanın en yıkıcı ve yaygın hastalık olduğunu göstermektedir.
[renkbox baslik="Rota Virüsü Nedir? Hastalığın Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi Nelerdir?
" link="https://bilgihanem.com/rota-virusu-nedir/" resim="https://bilgihanem.com/wp-content/uploads/2018/01/rota-virusu-nedir-hastaligin-belirtileri-korunma-yollari-ve-tedavisi-nasildir.jpg" renk="kirmizi" yenisekme="hayir"][/renkbox]
HIV’in yayılması, AIDS hastalığına karşı bilincin artırılması, toplumdaki bilinen yanlışların, önyargıların yıkılması ve bu hastalıktan hayatını kaybedenlerin anılması adına 1 Aralık tarihi Dünya AIDS Günü olarak kabul edilmiştir. Her yıl 1 Aralıkta “AIDS öldürmez, Önyargı Öldürür” sloganıyla, AIDS hastalarının sesini duyurmak için etkinlikler ve kampanyalar yapılmaktadır.
Harika bir yazı olmuş, kim yazdıysa eline koluna sağlık.
Çoğu bireyin bilmesi ve öğrenmesi gereken önemli bir konu. Paylaşmış olduğunuz bilgiler için teşekkürler.