Yılancık hastalığına günümüzde daha nadir rastlanıyor olsa da eski tarihlerde salgınlara neden olan, yaygın ve bulaşıcı bir hastalıktı. Özelikle hastanelerde cerrahi, doğum ve çocuk hastalıkları bölümlerinde daha sık görülmekteydi. Yılancık hastalığının bu kadar yaygın olmasında, hastane personelleri ile hastalar arasında ortak eşyaların kullanılmasının büyük payı vardır. Temizliğe önem verildiğinde yılancık hastalığının görülme sıklığı azalmaktadır.
300 yıl öncesine kadar salgın seviyesinde olan hastalık günümüze kadar durgun kabul edilebilecek bir seviyede ilerlemekteydi, ama günümüzde az da olsa artış olduğu görülmektedir. Bunda ülkemize gelen göçmenlerin büyük oranda etkisi olduğu düşünülmektedir. Hastalıktan korunabilmek için öncelikle kişisel temizliğe önem verilmesi gerekmektedir.
[renkbox baslik="Gül (Roza) Hastalığı Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi
" link="https://bilgihanem.com/gul-hastaligi-nedir/" resim="https://bilgihanem.com/wp-content/uploads/2017/04/gul-hastaligi-ve-tedavisi-hakkinda-bilgi.jpg" renk="pembe" yenisekme="evet"][/renkbox]
Bunun yanında ortak eşyaların mümkünse kullanılmaması; kullanılacaksa da hijyen kurallarına dikkat edilmesi önemlidir. Tedavinin hızla yapılması için belirtiler fark edilir edilmez mutlaka bir uzmana danışılmalıdır. Uzmanlar fizyolojik muayeneyle rahatlıkla teşhis koyabilmektedir.
Yılancık Hastalığı (Erizipel) Nedir?
Yılancık hastalığı veya bilinen diğer adıyla erizipel, deride meydana gelen ve iltihap kökenli olan bir hastalıktır. Amil adında minik ve yuvarlak şekilli mikrop yılancık hastalığının başlamasına neden olur. Amil, küçücük bir yaradan bile bulaşıp yayılabilir özelliktedir. Vücutta lekeler bırakan hastalık, çoğunlukla yüzde görülür. Pullu ya da pulsuz lekeler yüzde başlar ve büyürler. Oluşum genelde yanaklardan başlar ve büyüme burun deliği, göz altından kulak arkasına doğru bir yol izleyerek gerçekleşir. Yılancık hastalığı tıp alanında erizipel olarak bilinmektedir.
Yılancık Hastalığının Nedenleri Nelerdir?
Yılancık hastalığına neden olan Amil mikrobu, deri içinde gözle görülemeyecek kadar küçük sıyrıklardan ve yaralardan bile vücuda girebilmektedir. Vücut direncini zayıflatan nedenler, aşırı alkol tüketimi, dengesiz ve yetersiz beslenme yılancığın görülme ihtimalini daha da artırır. Bu nedenle yaraların kendi haline iyileşmesine zaman tanırken bölgeyi temiz tutmaya özen göstermek gerekir. Bir taraftan da vücudun bağışıklık sistemi güçlendirilmeli ve mikroba karşı savaşabilir hale getirme çalışılmalıdır. Bağışıklık sisteminin nasıl güçlendirileceğini buradan öğrenebilirsiniz.
Yılancık Hastalığının Belirtileri Nelerdir?
Hastalığın belirtileri, sıradan enfeksiyon hastalıklarıyla benzer şekilde ortaya çıkmaktadır. Hasta halsizlik, yorgunluk hissedebilir ve ateş görülür. Yüksek ateş beraberinde titremeyi getirir. Hastalık ilerledikçe suratta kırmızı lekeler hızlı bir şekilde yayılmaya başlar. Bu nedenle alerjik hastalıklarla karıştırılabilir ama derideki görünümü ile bu hastalıklardan kolaylıkla ayırt edilebilir. Yılancık hastalığının zona ile karıştırıldığı da bilinmektedir. Zona hastalığını öğrenmek için buraya bakınız.
Cildin hastalıklı ve iyi olan kısmı yılan gibi kıvrımlı bir şekilde ayrılmış görünür. Kıvrım gözle görülebilecek kadar nettir. Mikroplu bölgede cilt dokusu kaygan ve pürüzsüzdür. Dilde şişkinlik, kuruluk ve paslı bir görünüm oluşabilir. Belirtiler yüzde başlasa da vücudun diğer bölgelerine yayılabilir. Hastalık ilerledikçe ateş de yükselir ve daha rahatsız edici hale gelir. Hasta artık uykusundan uyanır hale gelir, rüyalar görür.
İyileşme dönemindeki belirtilerde lekelerin pul pul olması önemlidir. Ateş düşmeye başlar ve dildeki pas ortadan kaybolur. Yılancıkla ilgili en tedirgin edici durum mikrobun kana karışma ihtimalidir. Tedavi tamamen yapılmazsa ve vücut bağışıklık kazanmazsa hastalık tekrar edebilir. Böyle bir tabloda yılancık zehirleyici olup kanı zehirlemeye başlayacaktır.
Yılancık Hastalığından Korunma Yolları Nelerdir?
Yılancık hastalığından korunabilmek için her şeyden önce vücudun genel temizliğine önem vermek gerekir. Vücuttan özellikle elle ve ortak kullanılan eşyalarla kıl koparmak yılancık hastalığını tetikler. Sivilcelerin tırnakla koparılması da aynı şekilde tehlikelidir. Kıl koparılan ya da sivilce yolunan yerden mikrop kolaylıkla vücuda yayılabilir. Yılancık hastalığından korunmak için bulunmuş bir aşı yoktur. Kişinin vücudunun temizliğine özen göstermesinden başka yapılacak pek bir şey yoktur.
Yılancık Hastalığı Nasıl Teşhis Edilir?
Yılancık hastalığının teşhisini koymak uzmanlar için gayet basittir. Aile hekimleri de yılancık hastalığını fark edebilir ve tedavi önerebilir ama hastalığın bir deri hastalığı olduğu düşünülürse en uygunu bir dermatoloji uzmanına başvurmaktadır. Hastalığın teşhisini dermatoloji uzmanı fiziki muayene ile rahatlıkla koyabilir. Gerek duyulursa teşhis için oluşan lezyondan örnek alınıp kültür istenebilir. Kültür alınıp net sonuç elde etmek birçok açıdan en doğrusudur. Hastalığın herpes zoster, şarbon hastalığı, ürtiker, Camplylobacter jejuni bakterisi gibi lezyonlardan ayırt edilmesinde kültür testi önemlidir.
Yılancık Hastalığının Tedavisi Nedir?
Yılancık hastalığını fark ettiğiniz an mutlaka bir uzmana gitmeli, evde kendi başınıza tedavi etmeyi denememelisiniz. Doktora gidene kadar ateş düşürmeye yönelik uygulamaları evde yapabilirsiniz. Yılancık hastalığının tedavisinde ateş düşürücü ilaçlar ve antibiyotikler kullanılmaktadır. Ciltte oluşan kırmızı lekeler ve yaralar için ek olarak merhemler ve losyonlar yine doktor tarafından reçete edilecektir. Yılancık hastalığının tedavisinde en etkili antibiyotik penisilindir.
[renkbox baslik="Hemofili Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi
" link="https://bilgihanem.com/hemofili-nedir/" resim="https://bilgihanem.com/wp-content/uploads/2018/02/hemofili-nedir-nedenleri-belirtileri-korunma-yollari-ve-tedavisi.jpg" renk="mavi" yenisekme="hayir"][/renkbox]
Penisilin ve Sulfamid ilaçlarının piyasaya çıkmasından sonra yılancık hastalığına rastlanma oranında ciddi düşüş yaşanmış ve iyileşme süresi daha da kısalmıştır. Penisilinin mikrobu tamamen öldürmesi hastalığın tekrar riskini de ortadan kaldırmaktadır. Tedavi için belirlenen süre en az 10 gündür ama bu süre hastanın durumuna göre doktor tarafından değiştirilebilir. Penisilin alerjisi olanlar da farklı antibiyotikler ile tedaviye devam edilir.
Benim teyzemde de olmuştu tam tarif ettiğiniz gibi