Türkiye’nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı, 5137 metrelik rakımı ile ülkemizde dağcılık sporunun gelişmesine katkı sağlayan en önemli dağlardandır. Zirvesi dört mevsim boyunca erimeyen kar ve takke buzulu ile kaplı, volkanik bir dağ olan Ağrı Dağı, çeşitli efsanelere konu olmuştur.
Büyük tufandan sonra, Nuh’un Gemisi’ne ev sahipliği yaptığına inanılsa da Kuran-ı Kerim’de Nuh’un Gemisi’nin Cudi Dağı’na oturduğu belirtilir. 1950’li yıllarda havadan çekilen görüntülerde gemiye benzer şekilde oluşan kaya şekilleri bu inanışı kuvvetlendirmiştir.
[renkbox baslik="Türkiye’nin Madenleri ve Çıkarıldıkları Yerler" link="https://bilgihanem.com/turkiye-madenleri-ve-cikarildiklari-yerler/" resim="https://bilgihanem.com/wp-content/uploads/2014/12/turkiyede-cikarilan-madenler.jpg" renk="kahve" yenisekme="evet"][/renkbox]
Ancak bir süre sonra, bu inanışın asılsız olduğu belirlenmiştir. Ağrı Dağı, Doğu Anadolu Bölgesi’nde, Ağrı ili sınırları içerisinde yer almaktadır. Dağın % 35’lik bir kısmı Iğdır ili sınırları içerisinde, geri kalan % 65’lik kısmı Ağrı ili sınırları içerisindedir. İran’ın 16 km batısında ve Ermenistan’ın 32 km güneyinde yer alır.
Ağrı Dağı’nın Fiziksel ve Coğrafi Özellikleri
Ağrı Dağı 5137 rakımı ile Avrupa ve Türkiye’nin en büyük, dünyanın ikinci en büyük volkanik dağıdır. Andezitik ve bazaltik türden volkanik bir kütle olan Ağrı Dağı, bir koni görünümündedir. 1000 metrelik üst bölümü sürekli kar ve takkeyi andıran bir buzulla kaplıdır. Dağın doruğundaki bu buzul, Türkiye’nin en büyük buzuludur. Zirve çanağı 5137 metrelik Atatürk ve 5122 metrelik İnönü Tepeleri'nden oluşur. Büyük ve Küçük Ağrı Dağı aynı taban üzerinde yükselir ve 2512 metre yüksekliğindeki Serdar Bulak Geçidi ile ayrılır. Dağa çıkış ve iniş en az dört gün sürer. Yamaçlarda bitki örtüsü çok seyrektir, daha çok ardıç çalıları ve bodur huş ağaçları gibi bitkiler görülür. Çok yağış almasına rağmen, çatlaklar ve dağın geçirgen yapısı, suyu hemen çektiği için, dağın hiçbir yerinde su kaynağı yoktur. Sadece karların erime zamanı kokusuz dağ çiçekleri açmaktadır.
Ağrı Dağı’nın Turizmi
Ağrı Dağı, tarih boyunca çeşitli uluslarca “Ararat, Küh-i Nuh, Cebel-el Haris” diye adlandırılmıştır. Bazı kaynaklar Ararat adının Nuh öncesinden geldiğini öne sürer. Ararat adına ilk olarak Tevrat’ta rastlanır. Tevrat’ta Nuh’un Gemisi’nin, Ararat’ta oturduğu yazılır. Buna karşılık Sümerlerin Gılgamış Destanı’nda 5000 yıl önceki bir tufandan söz edilerek, Nuh’un Gemisi’nin Cudi Dağı’na oturduğu anlatılır. Nuh’un Gemisi, birçok kişinin Ağrı Dağı’na tırmanarak, araştırma yapmasına sebep olmuştur.
Dağın zirvesine ilk olarak 9 Ekim 1829 yılında Rus Frederic Parrot tırmanmıştır. O tarihten itibaren araştırma ve spor amaçlı birçok tırmanış gerçekleşmiştir. İlk solo kış dağ tırmanışı ise 21 Şubat 1970 yılında, Dağcılık Federasyonu eski başkanlarından Dr. Bozkurt Ergör tarafından gerçekleştirilmiştir. 1984 yılında Ağrı Dağı’na çıkan bir Amerikalı, Nuh’un Gemisi ile ilgili parçalar bulduğunu iddia etmiş, fakat bu iddialar ispatlanmamıştır. Günümüzde halen dağcılık sporu ile uğraşanlar tarafından organize tırmanışlar gerçekleştirilmektedir. Tırmanış için en uygun zaman Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarıdır. Ağrı Dağı eteklerinde yılın dört mevsimi erimeyen kar, kayak sporunun yapılmasına imkân sağlamaktadır. Her geçen gün yeni tesisler yapılmaktadır. Reklam ve tanıtımlar yapılarak, bölgeyi turizme kazandırma çalışmaları devam etmektedir.
Ağrı Dağı’nın Tarihi
Tarih boyunca dağın çevresindeki yörede çok değişik milletler yaşamıştır. Ağrı Dağı çevresinde yaşayan Hitit Uygarlığının milattan önce 1340’tan sonra, Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki etkinliğini yitirmesi ile ortaya çıkan krallıklardan bir tanesi olan, Hurriler milattan önce 1200 senesine gelene kadar bölgede yaşamıştır. Milattan önce 1200-600 yıllarında ise bu bölgeye Urartular yerleşmiştir. Ardından Bizans, Roma, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu bölgede hâkimiyetini sürdürmüştür.
This is a really good read for me, thank you!
Dünyada eşinin olmadığını düşündüğüm güzellikte bir yer. Herkesin dünya gözüyle bir defa görmesi gerekiyor.