Güneş Sistemi’nde yer alan Jüpiter, en büyük olma özelliğine sahiptir. Güneş’e uzaklığı bakımından beşinci gezegendir ve çok fazla manyetik alana sahiptir. 16 uydusu olduğu bilinirken, Dünya’dan bakıldığında parlak bir disk gibi göründüğü bilinmektedir. Sistemin en büyüğü olması nedeniyle Eski Roma mitolojisinde tanrıların tanrısından ismini almıştır.
Hidrojen ve helyumdan oluşan gezegen, sınıflandırma açısından gaz devrelerinde yer almaktadır. Atmosferindeki hava sistemleri sürekli hareket halindedir. Bu nedenle genellikle birkaç gün içinde yerini başka sistemlere bırakabilmektedir. Buna karşın yoğunluk bakımından daha düşük bir gezegendir.
[renkbox baslik="Yıldız Nedir? Genel Özellikleri ve Tarihçesi" link="https://bilgihanem.com/yildiz-nedir/" resim="https://bilgihanem.com/wp-content/uploads/2017/11/yildiz-nedir-genel-ozellikleri-ve-tarihcesi.jpg" renk="yesil" yenisekme="evet"][/renkbox]
Gezegen akışkan bir yapıya sahip olduğu için kendi çevresinde oldukça yüksek bir hızda dönmektedir. Bu nedene bağlı olarak elips görüntüsü çok net değildir. Güneş’ten aldığı enerjinin 3 katını dışarıya yayan bir gezegendir. Bu gibi özellikleri ise onu en çok merak edilen gezegenlerden birisi yapmaktadır.
Jüpiter Gezegeninin Özellikleri Nelerdir?
Güneş Sistemi'nin en büyük gezegenlerinden biri olan Jüpiter; Erendiz ve Müşteri gibi isimlerle de bilinir. Büyük oranda helyum ve hidrojen gazından oluşan Jüpiter'in genel özelliklerine şu şekilde kısaca değinelim;
- Çap ve kütle bakımından sistemdeki en büyük gezegenlerdendir. Yoğunluk bakımından bir miktar düşüktür. Su ile karşılaştırıldığında; yoğunluğu suyun 1,33 katıdır.
- Gezegenin akışkan bir yapısı vardır ve kendi çevresinde oldukça yüksek bir dönüş hızı vardır. Bu nedenle elips görünümü çok net değildir.
- Jüpiter, Güneş’ten aldığı enerjinin 3 katı civarını dışarıya yayar. Jüpiter’in içerisinde buz ve kaya tabakalarından meydana gelen bir çekirdek vardır. Çekirdek içinde basınç oldukça yüksektir ve basıncın etkisiyle yoğunluk 20g/cm3’tür.
- Güneş'ten uzaklığa göre beşinci sırada yer alır.
Jüpiter Gezegeninin Fiziksel Özellikleri Nelerdir?
Kalın ve oldukça karmaşık bir atmosfere sahip olan Jüpiter gezegeni, elipsoide bir şekle sahiptir. Güneş'ten aldığı enerjinin 2,3 katını dışarıya yaymaktadır. Şimdi dilerseniz Jüpiter'in fiziksel özellikleri hakkında bilmeniz gerekenleri sıralayalım;
- Gezegenin en dış tabakasında 20.000 km kadar bir kalınlıkta moleküler hidrojen katmanı bulunur. Yüzeye yaklaştıkça basınç, yoğunluk ve ısıda düşüş görülür. Böylelikle hidrojen gaza dönüşür.
- Gezegenin katmanları arasında keskin sınırlar bulunmadığı tespit edilmiştir. Bu katmanlar arasında madde alışverişine izin verildiği düşünülmektedir.
- Hacmi dünyanın hacminin 1323 katıdır.
- Ekvatorda geniş, kutuplarda basık bir görünüme sahiptir.
- Kütlesi 1.898.130.000.000.000.000 milyar kilogramdır ve dünyanın kütlesinin yaklaşık 318 katı daha ağırdır.
- Ekvator çapı 142.984 kilometre iken, kutup çapı 133.709 kilometredir.
- Ekvatoral çevresi 439.264 kilometredir.
- Gezegenin yerçekiminden kurtulmak için gereken hız, 59,5 km/s iken, yörüngedeki hızı 13,07 km/s’dir.
- Güneş’e olan uzaklığı (yörünge uzaklığı) 778.340.821 kilometredir (5,20 AU).
- Dünya’dan uzaklığı 628.742.559 km (4,20 AU).
- Yörünge tamamlama süresi 4333 Dünya günüdür.
- Yüzey sıcaklığı -108 0C’dir.
Jüpiter’in Uyduları Hakkında Bilgiler
Jüpiter’in farklı ebatlarda en az 67 uydusu olduğu bilinmektedir. Bunların en büyükleri; Ganymede, Callistos, Io ve Europa’dır. Gezegenin bu dört büyük uydusu 1610 yılında Galileo Galilei tarafından keşfedilmiştir.
Jüpiter’in uyduları 3 gruba ayrılmaktadır. Bunlar; iç, dış ve Galilean uydulardır. Amalthea grubu olarak da bilinen iç uydular, gezegene en yakın yörüngededir. Metis, Adrastea, Amalthea ve Thebe uyduları bu gruptadır.
Dış uydular, gezegenden oldukça uzakta ve küçüktürler. Düzensizdirler ve eliptik yörünge yolları bulunmaktadır. Bu uyduların birçoğu, gezegenin çekim gücüne kapılan asteroidlerdir.
Galilean grubu ise gezegenin en büyük uydularıdır. Galileo Galilei tarafından 1610 yılında keşfedilen uydulardır.
Io isimli uydusu, Güneş Sistemi’nin volkanik açıdan en aktif olan cismidir. Çünkü Jüpiter’e en yakın uydudur. Jüpiter’in yerçekimi nedeniyle Io’nun yüzeyinde volkanik patlamalar sürekli olarak yaşanmaktadır.
Gezegenin diğer uydularının isimleri; Amalthea (1892), Elara (1905), Pasiphaë (1908), Sinope (1914), Lysithea (1938), Carme (1938), Ananke (1951), Leda (1974), Themisto (1975), Adrastea (1979), Metis (1980), Thebe (1980), Callirrhoe (2000), Iocaste (2001), S/2000 J 11 (2001), Praxidike (2001), Chaldene (2001), Erinome (2001), Megaclite (2001), Isonoe (2001), Kalyke (2001), Harpalyke (2001), Taygete (2001), Aitne (2002), Kale (2002), Euporie (2002), Euanthe (2002), Hermippe (2002), Thyone (2002), Sponde (2002), Autonoe (2002), Arche (2002), Eurydome (2002), Pasithee (2002), Orthosie (2002), Carpo (2003), S/2003 J 12 (2003), S/2003 J 3 (2003), S/2003 J 18 (2003), Aoede (2003), Kallichore (2003), Helike (2003), S/2003 J 16 (2003), Mneme (2003), S/2003 J 17 (2003), S/2003 J 19 (2003), S/2003 J 15 (2003), S/2003 J 10 (2003), Cyllene (2003), S/2003 J 4 (2003), Hegemone (2003), S/2003 J 9 (2003), S/2003 J 5 (2003), Kore (2003), S/2003 J 2 (2003), Thelxinoe (2004), S/2003 J 23 (2004).
Jüpiter Hakkında İlginç Bilgiler
Yapısı nedeniyle Jüpiter, dev bir gaz topu olarak bilinmektedir. Büyüklüğü ise hemen hemen Güneş Sistemi’ndeki tüm gezegenleri içine alabilecek ebattadır. Ayrıca eni 11 Dünya büyüklüğündeyken, içine 1320 tane Dünya sığacağı varsayılmaktadır.
Gökyüzünde; Güneş, Ay ve Venüs’ten sonra en parlak dördüncü gezegendir ve Dünya’dan gözle görülebilen beş gezegenden birisidir.
Güneş Sistemi’nde en büyük olmasına rağmen, kendi ekseni etrafında en hızlı dönen gezegendir. 1 gün yaklaşık 9 saat 55 dakika sürerken, 1 yıl 4333 güne yani 11,8 Dünya yılına eşittir.
Jüpiter’de asırlardır devam eden şiddetli ve muazzam büyüklükte fırtınalar olduğu bilinmektedir. Bazı fırtınalar, Dünya’dan iki kat büyüktür ve hızları saatte 644 kilometreye ulaşmaktadır. Yıldırımlar ise Dünya’da oluşan en güçlü yıldırımlardan bin kat daha güçlüdür.
Gezegenin ünlü Büyük Kırmızı Leke fırtınası, saatte 720 km’ye yakın bir hızla esen fırtınadır. 350 yıldan daha uzun süredir devam ettiği bilinmektedir. Bu leke o kadar büyüktür ki; içine 3 Dünya sığabilmektedir.
Aynı zamanda 400 kilometreye ulaşan doğu-batı rüzgarları nedeniyle gezegenin yüzeyinde sarmalı andıran görüntüler oluşmaktadır.
Güneş Sistemi’nin en büyük gezegeni olduğu gibi büyüklüğünün uydusu olan Ganymede’den etkilendiği tahmin edilmektedir. Çünkü Ganymede, Güneş Sistemi’nin en büyük doğal uydusudur ve Güneş etrafında dönseydi bir gezegen olarak adlandırılabilirdi. Ganymede, Merkür’den daha büyüktür.
Gezegene bugüne kadar 9 görev düzenlenmiştir. Bunlar; Pioneer 10 ile 1973 yılında, Pioneer 11 ile 1974 yılında, Voyager 1 ile 1979 yılında, Voyager 2 ile 1979 yılında, Ulysses ile 1992 yılında, Galileo ile 1995 yılında, Cassini ile 2000 yılında, New Horizons ile 2007 yılındadır. Juno isimli uzay aracı, 2016 yılının yazında gezegene ulaşmış ve başarılı sonuçlar elde etmiştir.
Gezegenin ince halkaları bulunmaktadır. Bunların çoğu gezegenin yer çekimine kapılmış olan toz bulutları, asteroidler ve kuyruklu yıldızlardan oluşmuştur. Halkalar, gezegenin bulutlarından 92 bin kilometreden başlayarak 225 bin kilometre dışına kadar uzanmaktadır. Kalınlıkları ise 12.500 ila 2000 kilometre arasındadır.
Çok güçlü bir yerçekimi kuvvetine sahiptir. Dünyada 100 kilogram olan herhangi bir cisim, gezegende 236,4 kilogram ağırlığa ulaşmaktadır.
Gezegenin atmosferine girmiş herhangi bir obje, yerçekiminden kurtulabilmek için saniyede en az 59,5 kilometre hıza sahip olmalıdır. Gezegenin büyüklüğüne bağlı olarak manyetik alanı da fazlasıyla güçlüdür. Dünya’nın manyetik alanından 20 bin kat daha güçlü olduğu tahmin edilmektedir.
Jüpiter’in katı yüzeyi bulunmamaktadır. Fazlasıyla büyük bir gaz topudur ve sıvı çekirdeğinin Dünya büyüklüğünde olduğu düşünülmektedir. Güneş’e ışığı Dünya’ya 8 dakika 20 saniyede ulaşırken, Jüpiter’e 43 dakikada ulaşır.
Diğer gezegenler gibi mevsimleri yaşamamaktadır. Ekseninin sadece 3,17 derece eğik olması nedeniyle bu durum söz konusudur.
Gezegenin iç kısmının üç bölgeden oluştuğu varsayılmaktadır. Bunlardan birincisinin Dünya’nınkinden 12 ila 45 kat arasında değişen kütleli ve çeşitli elementlerden oluştuğu düşünülen kayalık bir merkez olduğu söylenmektedir. Çekirdek ise sıvı hidrojen tabakası olan ikinci bölgeyle çevrilidir. Üçüncü bölge ise gezegenin atmosferine dönüşen helyum ve hidrojenden oluşmaktadır.
Gezegen, Güneş’ten aldığı enerjiden daha fazlasını yaymaktadır. Çünkü çok büyüktür ve büyük kütlesi, güçlü bir çekim kuvveti uygulayarak gezegenin bir bütün olarak sıkışmasına yol açmaktadır. Bütün bu iç kuvvetin kümülatif etkisi daha sonra uzaya yayılan büyük ısı miktarını üretmektedir.
Renkli bir görüntüsü olmasına karşın nedeni tam olarak bilinmemektedir. Atmosferindeki sülfür ve fosfor kombinasyonunun buna neden olduğu varsayılmaktadır. Aynı zamanda rüzgarların ve gezegenin iç sıcaklığının da buna neden olduğuna inanılmaktadır. Bazıları ise dönüş hızı yüzünden böyle görüntüler oluştuğunu tahmin etmektedir.
Jüpiter Gezegeninin Tarihçesi
Eski zamanlardan günümüze gelene kadar Jüpiter ile ilgili birçok çeşitli araştırma yapılmış ve sayısız bilgi edinilmiştir. Astroloji bilimi bakımından büyük önem taşıyan bu gezegen; çeşitli dillerde haftanın 7 gününe ismini vermiş varlıklardandır. Jüpiter gezegeninin varoluş tarihine baktığımızda, oldukça ilginç bilgiler elde etmekteyiz.
Bu gezegen sadece parlak bir yıldız değildir. Üzerindeki değişik renklerdeki kuşaklarla dikkat çekicidir. Bu kuşakları ilk kez Galileo Galilei, 1610 yılında fark etmiştir. Aynı kişi ayrıca gezegenin en büyük dört uydusunu da keşfetmiştir. Dünya’dan başka bir gezegenin kendi etrafında dönen uydularının olduğunun ilk kanıtını bulmuştur. Bu kanıtı Kopernik’in Güneş merkezli teorisini desteklemek amacıyla kullanmıştır.
1664 yılında İngiliz bilim adamı Robert Hooke, Jüpiter üzerinde bulunan büyük kırmızı lekeyi ilk gözleyen kişi olmuştur.
Danimarkalı bilim adamı Ole Christensen Romer, bu gezegenin uydularının tutulma zamanlarındaki oynamaların, gezegenin yerden uzaklığı ile ilgisini ölçmüştür. Aynı zamanda ilk kez ışık hızını %25 yanılma payı ile hesap edebilmiştir. İlerleyen zamanlarda ölçüm araçlarının gelişmesi ile birlikte Romer’in keşfettiği yöntem ile 19. yüzyılların başında ışık hızının %1 gibi bir rakamdan daha az hata ile hesaplanabilmesi mümkün olmuştur.
1690 yılına gelindiğinde Cassini, gezegenin kendi etrafında dönüş süresinin; kutup kısımlarında ve ekvator kısımlarında farklı olduğunun tespitini yapan ilk kişi olmuştur.
[renkbox baslik="Uranüs Gezegeni Hakkında Bilgi; Genel ve Fiziksel Özellikleri, Tarihçesi" link="https://bilgihanem.com/uranus-gezegeni-hakkinda-bilgi/" resim="https://bilgihanem.com/wp-content/uploads/2016/01/uranus-hakkinda-bilgi-genel-fiziksel-ozellikleri-tarihce.jpg" renk="mavi" yenisekme="hayir"][/renkbox]
1932 yılında, Alman bilim adamı Wildt, bazı gözlemlere dayanarak; gezegenin atmosferinde metan ve amonyak gibi maddelerin bulunduğunu tespit etmiştir. Bu duruma ancak oldukça yüksek miktarlardaki hidrojen varlığı ile açıklama getirilebileceğini söylemiştir. Aynı bilim adamı 1934 yılında bu gezegenin yoğunluk ve kütle verilerinden faydalanarak; Jüpiter’in iç formunun ve atmosferinin bileşimini hesap edebilmiştir. Bu bilgiler günümüzdeki bilgilerle oldukça yakın değerlerdir.
Hidrojen varlığının tespit edilmesi ancak 1960 yıllarında kızılötesi ölçüm tekniklerinin gelişme göstermesi ile mümkün olmuştur. Bu yöntemlerle varlığının ortaya çıkarılması oldukça güç olan helyum gazının tespiti ise ancak 1970 yıllarında; uzay sondaj cihazlarının hidrojen-helyum atomları arasında bulunan etkileşimleri ölçmeleri ile gerçekleşebilmiştir.
1955 yıllarında Burke ve Franklin isimli bilim insanları, Jüpiter’den yayılma gösteren yüksek orandaki radyo ışınını tamamen bir tesadüf ile tespit ettiler. Bu tarihi buluş ile Jüpiter’de bulunan oldukça güçlü magnetosferin keşfedilmesine ön ayak olmuştur.
nice 🙂
selamın aleyküm bu akşam ödevim çok