Hem İngiliz hem de dünya edebiyatının en önemli yazarlarından biri olan Virginia Woolf, gerek eserleri gerekse düşünceleriyle meslektaşlarından bariz farklarla ayrılmaktadır. Örneğin; 1882 – 1941 yılları arasında yaşayan ünlü feminist, erkeklerin egemen olduğu bir dünya fikrine her zaman karşı çıkmış, aynı zamanda edebiyatta kadının yerini sağlamlaştıran en büyük yapıtaşlarından biri olmuştur.
Charles Dickens gibi Victoria Dönemi yazarı olan Woolf, çağının kurallarından nefret etmiş ve bunu her zaman açıkça dile getirmiştir. Zaten Kendine Ait Bir Oda isimli eseri de feminist hareketin klasiklerinden biri haline gelmiş, buradaki sözleri pek çok kadın için ilham kaynağı olmuştur.
[renkbox baslik="Agatha Christie Kimdir? Hayatı ve Eserleri" link="https://bilgihanem.com/agatha-christie-kimdir/" resim="https://bilgihanem.com/wp-content/uploads/2016/06/agatha-christie-kimdir-hayati-eserleri.jpg" renk="sari" yenisekme="evet"][/renkbox]
Kitapları elliden fazla dile çevrilen ve eserlerinin yanı sıra yaşamıyla da unutulmazlar arasına giren yazar, neredeyse tüm hayatı boyunca yaşadığı gelgitlerle mücadele etmiş ve en sonunda eteklerine doldurduğu taşlarla kendi ölümüne yürümüştür. Kısacası eserleriyle ölümsüzleşen Virginia Woolf, hakkında bilgi sahibi olunması gereken isimlerin başında gelmektedir.
Virginia Woolf Kimdir?
Virginia Woolf, 1882’de Londra’da dünyaya gelmiş ve sıra dışı hayat yolculuğunu 1941’de kendi verdiği karar neticesinde nihayete erdirmiştir. Romancı, eleştirmen ve yazar olarak tanımlanan Woolf aynı zamanda feminist hareketin en güçlü isimleri arasında yer almaktadır. Feministlik hakkında bilgi almak için buraya bakabilirsiniz.
Victoria Çağı’nın tanınmış yazarlarından Sir Leslie Stephen’ın kızı olarak dünyaya gelen Virginia, küçük yaşlarda annesini kaybetmiştir. Yaşadığı dönem gereği okula gönderilememesine rağmen babasının kütüphanesinde kendini geliştirmeyi başarmıştır.
Annesinin eksikliğinden çok etkilenen yazar, zaman zaman kötü dönemler yaşamış ve delilik nöbetleri yüzünden çok sıkıntı çekmiştir. Ve 59 yaşındayken bir tanesi eşine diğeri ise kız kardeşi Vanessa’ya olmak üzere iki intihar mektubu bırakarak bu dünyaya veda etmiştir.
Virginia Woolf’un Hayatı
Virginia Woolf, 25 Ocak 1882’de Sir Leslie Stephen ile Julia Duckworth’ın 5 çocuğundan biri olarak dünyaya geldi. Ancak annesinin de babasının da ikinci evlilikleri olduğu için 5 üvey kardeşi daha vardı. 13 yaşına geldiğinde annesinin ani ölümü ile büyük bir sarsıntı geçiren Virginia, daha sonra annesinin yerine koyduğu üvey ablasını da kaybedince ikinci yıkımını yaşadı.
O dönemde halüsinasyonlar görmeye, sesler duymaya başlasa da rahatsızlığı ciddiye alınmadı. Yaşadığı çağda kadınların ikinci planda olmasında dolayı okula gönderilmedi. Fakat babasının donanımlı kütüphanesi sayesinde kendini geliştirmeyi başardı. Öyle ki, kız kardeşi Vanessa Bell ileride bir ressam olmaya karar verirken o tercihini yazarlıktan yana kullandı.
İlk kez 1895’te bir gazetede kısa hikayelerini yayımlatan Woolf, 1904 yılında babasını kaybetti. Bu olayın ardından kardeşleriyle birlikte Bloomsbury’e taşındı. Ünlü edebiyatçıların bulunduğu özgürlükçü Bloomsbury grubu, Virginia Woolf için dönüm noktası oldu.
Profesyonel olarak ilk kez 1905 yılında bir dergiye eleştiri yazıları yazan Woolf, 1906 yılında kendisinden 1 yaş büyük ağabeyini kaybetmesiyle yeniden yıkıldı. Thoby’nin ölümünden 2 gün sonra ablası Vanessa’nın evlenmesiyle iyice yalnız kaldı. Yanındaki tek kardeşi Adrian’la birlikte hayatına devam etmeye çalışan Virginia, katıldığı ortamlarda sivri diliyle ve dobra açıklamalarıyla nam saldı.
1909’da Lytton Strachey ile nişanlandı fakat kısa süre sonra ondan ayrıldı. 1 yıl sonra depresyona giren Virginia, bu dönemde yayımlamak istediği ilk romanına yoğunlaşmıştı ama başarısız olma korkusu onu olumsuz etkilemişti. 1912’de Leonard Woolf ile evlendi ve eşi onun için bir basımevi kurdu.
1913’te uyku hapı yutarak intihara kalkışan Virginia, eşinin kendisini hastaneye yetiştirmesi sayesinde kurtuldu. Bir süre özel bir kliniğe kapatıldıktan sonra yavaş yavaş iyileşti. Bazı kaynaklarda bu uzun nöbetin Virginia’nın anne olamayacağını öğrenmesinden kaynaklandığı belirtilir. Sonuçta; nöbetleri geçtiğinde gayet aklı başında olan Virginia’nın hayatı hezeyanlarla geçti ama eşi ona her zaman destek verdi.
1915 yılında ilk romanı olan Dışa Yolculuk’u, 1920 yılında da Freud’un ilk İngilizce çevirilerini yayımladı. 1922 yılında Vita Sackville-West ile ilişki yaşamaya başlayan biseksüel yazarın beraberliği 10 yıl sürdü ve Orlando isimli kitabını ona ithaf etti.
1937’de Yıllar isimli eserini kaleme alan Woolf, aynı dönemde savaştan fazlasıyla etkilendi. Öncesinde Yahudilere karşı ırkçı bir tutumla yaklaşan yazar, bu tavrı yüzünden suçluluk duydu. Zira pek çok arkadaşını ve çok sevdiği yeğenini savaşta kaybetti. 1936’da komünizm taraftarı bir gazetede düşüncelerini anlattığı bir yazı yazan Virginia, Nazilerin kara listesine eklendi.
1941’de ise Between the Acts’i bitiren Woolf, bu dönemlerde yeniden kötüleşmeye başladı. Çünkü kendisinin de belirttiği gibi hayatı delilik nöbetlerinin ne zaman başlayacağını düşünerek geçiyordu. Bu duruma daha fazla katlanamayan sıra dışı yazar, 28 Mart 1941’de intihar ederek hayatına son verdi.
[renkbox baslik="Lev Nikolayeviç Tolstoy Kimdir? Hayatı ve Eserleri" link="https://bilgihanem.com/lev-nikolayevic-tolstoy-kimdir/" resim="https://bilgihanem.com/wp-content/uploads/2018/02/lev-nikolayevic-tolstoy-kimdir-hayati-ve-eserleri-1024x597.jpg" renk="yesil" yenisekme="hayir"][/renkbox]
59 yaşındayken evlerinin yakınlarında bulunan Ouse Nehri’ne yürüyüp eteklerine taş doldurarak kendisini sulara bıraktı. Arkasında kardeşine ve eşine mektup bırakarak ölüme giden Virginia’nın bedeni 19 Nisan 1941’e kadar bulunamadı. Bulunduğundaysa yakılarak evinin bahçesine defnedildi. Woolf’un eşine yazdığı veda mektubu şu şekilde;
"Sevgilim, yine çıldırmak üzere olduğumu hissediyorum. Yaşadığım o korkunç anlara geri dönemem artık. Ve ben bu kez iyileşemeyeceğim. Sesler duymaya başladım. Odaklanamıyorum. Bu yüzden yapılacak en iyi şey olarak gördüğüm şeyi yapıyorum. Sen bana olabilecek en büyük mutluluğu verdin. Benim için her şey oldun. Bu korkunç hastalık beni bulmadan önce birlikte bizim kadar mutlu olabilecek iki insan daha düşünemezdim. Artık savaşacak gücüm kalmadı. Hayatını mahvettiğimin farkındayım ve ben olmazsam, rahatça çalışabileceğini de biliyorum. Bunu sen de göreceksin. Görüyorsun ya, bunu düzgün yazmayı bile beceremiyorum. Söylemek istediğim şey şu ki, yaşadığım tüm mutluluğu sana borçluyum. Bana karşı daima sabırlı ve çok iyiydin. Demek istediğim, bunları herkes biliyor. Eğer biri beni kurtarabilseydi, o kişi sen olurdun. Artık benim için her şey bitti. Sadece sana bir iyilik yapabilirim. Hayatını daha fazla mahvedemem. Bizim kadar mutlu olabilecek iki insan daha düşünemiyorum."
Virginia Woolf’un Eserleri
Romanlarının yanında deneme ve eleştiri türünde de yazan Virginia Woolf’un ilk kitabı Dışa Yolculuk olmuştur. Woolf bir yıl içinde 3 kez yazdığı bu eserinde annesinin ölümüyle ilgili hissettiklerini anlatmıştır. Bilinç akışı tekniğini kullandığı ikinci romanı Gece ve Gündüz’de ise dönemin izlerini yansıtmıştır. Dalgalar isimli ünlü romanı ise Woolf’un aynı anda roman, şiir, düzyazı ve tiyatro oyunu türünde kaleme aldığı bir eseridir.
Virginia Woolf’un en beğenilen romanıysa beyazperdeye de uyarlanan 1931 tarihli Mrs. Dalloway olmuştur. İlaveten; Woolf’un en kolay okunan kitabı olduğu söylenen Kendine Ait Bir Oda, feminist hareketin de klasik bir kitabı haline gelmiştir.
Ünlü İngiliz yazarın eserleri sırasıyla; Dışa Yolculuk, Gece ve Gündüz, Pazartesi ya da Salı, Jacob’un Odası, Mrs. Dalloway, Deniz Feneri, Orlando: Bir Yaşamöyküsü, Yıllar, Kendine Ait Bir Oda, Londra Mezarları, Flush, Bir Köpeğin Romanı, Üç Gine, Perde Arası’dır. Ayrıca Woolf’un ölümünün ardından eşi Leonard Woolf tarafından derlenen Bir Yazarın Günlüğü isimli bulunmaktadır.
Merhabalar,
Virginia Woolf’un kalemiyle ‘’Kendine Ait Bir Oda’’ kitabıyla tanışmıştım ve beni gerçekten çok etkilemişti. Kitaptaki en sevdiğim sözü şuydu: ‘’İsterseniz kitaplıklarınıza kilit vurun; ama zihnimin özgürlüğüne vurabileceğiniz ne bir kilit var ne de bir sürgü, ne de kapatabileceğiniz bir kapı.’’
Ens evdiğim kitabı Kendine Ait Bir Oda… özellikle kadın sorunla değinmesi, toplumdaki pürüzleri yansıtması muhteşemdi. Her kadının okuması gereken bir eser bence.