Cengiz Aytmatov, siyasi durum ve savaşla mücadele ettiği zor dönemlerini, veterinerlik ve tarım bilgilerini, gazetecelik tecrübelerini alıp babaannesinden dinlediği halk masalları ve öykülerle harmanlayarak okuyucularına sunar. Kendine özgü anlatımıyla edebiyatta kalemini güzel kullanır.
Savaş dönemi, aşk acıları, gelenek ve görenekler, ninniler, destansı hikayeler, efsaneler, masallar onun eserlerine konu olmuştur. Milletinin dünden bugüne kazandığı tüm değerleri eserlerine yansıtmayı başarmıştır.
[renkbox baslik="Oğuz Atay Kimdir? Hayatı, Kitapları, Sözleri ve Hakkında Az Bilinenler" link="https://bilgihanem.com/oguz-atay/" resim="https://bilgihanem.com/wp-content/uploads/2019/03/oguz-atay-kimdir-hayati-kitaplari-en-unlu-sozleri-ve-hakkinda-az-bilinen-1024x597.jpg" renk="mavi" yenisekme="evet"][/renkbox]
Aytmatov ayrıca kitaplarında geçen çocuk kahramanlarda adeta kendi çocukluğunun parçalarını buldu. Her bir eserinde kendi ifadesiyle “tipik insanı” betimledi. Aşağıda yazarın hayatını, eserlerini, ve sözlerini bulabileceksiniz.
Cengiz Aytmatov Kimdir?
20. yüzyılın en büyük yazarlarından biri olan Cengiz Aytmatov, Kırgız asıllıdır. Edebiyatçı, gazeteci, çevirmen, diplomat ve siyasetçidir. Hem Türk hem de dünya edebiyatının yakından tanıdığı biridir.
Kırgız edebiyatında yeri doldurulamaz olan Aytmatov’un eserleri 150’den fazla dile çevrildi. Yazarın Selvi Boylum Al Yazmalım isimli kitabı; büyük beğeni toplayan ve yıllarca unutulmayan, başrollerini Türkan Şoray ve Kadir İnanır’ın paylaştığı unutulmaz filmin ilham kaynağı oldu.
Yazar, hayatı boyunca edebiyat dünyasına büyük eserler bıraktı. Edebi eserlerinin yanında politikayla da ilgilendi.
Usta yazar, 1990-1994’te Sovyetler Birliği’ni ve Rusya’yı, sonra ise 2008’e kadar Kırgızistan Cumhuriyeti’ni büyükelçi olarak temsil etti. Avrupa Birliği, NATO, UNESCO ve Benelüks ülkelerinin Kırgız delegeliğini üstlendi.
Türk ve dünya edebiyatına kazandırdıklarıyla birçok ödüle layık görüldü. Türk dünyası tarafından yoğun bir sevgi ve ilgiyle okundu. Çok yönlü yaşamı ve ardında bıraktığı dev eserlerle, hayatta olmasa bile bizlere ışık tutmaya devam etmektedir.
12 Aralık 1928 tarihinde Kuzeybatı Kırgızistan’daki Talas Vadisi, Şeker Köyü’nde doğdu. Bu köy, Çin sınırının yakınlarında bulunan Tanrı (Çince: Tien Shan) Dağları eteklerindeydi.
Törekul Aytmatov isimli babası Kırgız’dı ve devlet adamıydı; annesi Nagima Aytmatova ise öğretmendi. Annesi Kırgızistan’ın Isık Göl bölgesinde dünyaya gelmişti, Tatar asıllıydı. Bir dönem Kırgız siyasetçiliği yapan Askar Aytmatov’un babasıdır.
1937’de babası Türklüğü ve Türk birliğini desteklediği gerekçesiyle tutuklandı. Ailesi uzun süre ondan haber alamadı. 1938’de ise içlerinde Kırgızistan başbakanının da bulunduğu 137 kişiyle birlikte kurşuna dizildi.
Kemiklerine 1991 yılında ulaşıldı. Kırgızistan’da bulunan bir yere gömüldü. Cengiz’in İlgiz isimli bir erkek, Lyutsiya ve Roza isminde iki kız kardeşi vardı.
Cengiz Aytmatov’un Hayatı
Babaları tutuklanınca Cengiz ve kardeşlerine amcaları Rıskulbek bakmaya başladı. Amcasının çok zeki ve eğitimli olduğunu ve kendisine Cengiz ismini onun verdiğini dile getirmiştir.
Aynı zamanda amcasının tarih bilgisinin de çok iyi olduğunu, buna kanıt olarak da çocuklarına tarihteki büyük kişilerin ismini vermeyi gelenek olarak benimsediklerini söylemiştir. Fakat bir süre sonra amcaları da Stalin’in hışmına uğrar. 1937’nin sonuna doğru tutuklanır ve ondan da bir daha haber alınamaz.
Aytmatov’un çocukluk anılarında babaannesi Ayımkan’ın rolü büyüktü. Babaannesi Kırgız gelenek ve göreneklerine bağlıydı. Halk türkülerine, ağıtlara, masallara hakimdi. Cengiz, babaannesi Ayımkan’ın masal ve türkülerini dinleyerek büyüdü.
Onun ileride tüm dünyada tanınan bir yazar olmasındaki en büyük etken, milli kaynaklarından çok iyi şekilde beslenmesidir. Yaşadığı bölgenin kültürel zenginliklerinin yanında ailesinin katkısı da önemli ölçüde bunu etkilemiştir.
Halk geleneklerinin ve göçebe bir kavim olmanın ne olduğunu daha çocuk yaşlarda bilen ve bunu davranışlarına yansıtan yazar, sözlü edebiyata ilgi duyuyordu. Çocukluğunu halk masallarıyla geçirdi.
Annesi sayesinde tanıştığı Rus Edebiyatı onun hayatını önemli ölçüde değiştirdi. Zamanını Ruslara ait eserleri okuyarak geçiriyordu. Böylelikle hayatının dönüm noktasını belirlemiş oldu.
Gençlik Dönemi
Gençliği zor bir döneme denk gelen Aytmatov, o zamanlar yeni yerleşmeye başlayan siyasi sistem ve savaşla mücadele etmek durumunda kaldı. 2. Dünya Savaşı yıllarını babasız geçirdi. Çok genç yaştayken iş hayatına atıldı.
2. Dünya Savaşı’nın SSCB üzerindeki etkileri gençleri yakından etkiliyordu. Yetişkinler savaşa gidiyor, bu durumda gençlere büyük sorumluluk düşüyordu; çalışmak.
14 yaşındayken Rusça okuyup yazabildiği için köyündeki sekreterlikte çalışmaya başladı. Burada tarım makinelerini sayıyordu ve vergi tahsildarlığı yapıyordu. Birçok farklı işte bulundu.
Ayrıca okur-yazar olduğu için cephedeki ölüm haberlerini de ailelere iletmekle görevliydi. Bir konuşmasında ona en zor gelen görevin çocukları ya da eşleri vefat eden kişilere bu haberi iletmek olduğunu dile getirdi.
Doğduğu yer olan Şeker Köyü’nden ayrıldı ve Kazakistan’a gitti. Cambul Veterinerlik Okulu’nda okudu. 1948’de mezun oldu.
Bir zaman sonra köyünden Bişkek’e (şimdiki Kırgızistan’ın başkenti) gitti. Burada Frunze Tarım Enstitüsü’nde eğitim aldı.
İlk kez 1952 yılında savaştan dolayı açlık ve sefalet çeken Japon çocuklarının acıklı hayatlarını “Gazeteci Cyuda” isimli öyküde okuyucuya sundu. Yine aynı yıl Kırgızca öyküler yazıyor, bunları çeşitli yerlerde yayımlıyordu.
Ardından Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü’ne geçti ve 1956-1958 yılları arasında Moskova’da bulunarak eğitimini sürdürdü. Aytmatov’un Rusçaya çevrilen ilk eseri 1958’de enstitüden mezun olduğu yıl ortaya çıktı.
Hemen ardından aynı yıl Cemile adlı ünlü eserini kaleme aldı. Bu kısa öyküsü uluslararası alanda onu tanınır yaptı. Ünlü Fransız şairlerinden Louis Aragon, Cemile için “en güzel aşk hikayesi” betimlemesini uygun gördü.
Aynı zamanda şair bu eseri Fransızcaya çevirdi. Yazma hayatı bu dönemlerde Moskova’da başlayan Aytmatov, Pravda Gazetesi’ne de yazıyordu.
Bu eserini takip eden Beyaz Gemi, Gün Olur Asra Bedel, Toprak Ana gibi başarılı yapıtları ve diğerleri de çok ses getirdi. Sovyet ideolojisine bağlı kalan yazar, çoğu eserinde ülkesinin karanlık yanlarını da çekinmeden ele aldı.
Dilinde hissedilir bir sıcaklık ve samimiyet mevcuttu. Yazdığı eserlerle büyük bir ün elde etti ve tanınır hale geldi. 1957 yılında Sovyet Yazarlar Birliği’ne üye olarak kabul gördü.
Aldığı Ödüller
1963’te Dağlardan ve Steplerden Hikayeler adlı kitabı ona Lenin Ödülü’nü getirdi ve eserleri 170’i aşkın dile çevrildi. 1968’de Büyük Sovyet Edebiyat Ödülü’nü kazandı.
Aynı yıl Kırgızistan Milli Yazarı oldu. 1978 yılında ise Yüksek Sovyet Prezidiumu tarafından “Sosyalist İşçi Kahramanı” olarak ödüllendirildi. 1983’te Büyük Sovyet Edebiyat Ödülü’ne ikinci kez sahiplik yaptı.
2007 yılında Altın Yürek Ödülü’ne layık görüldü. Başarılı bir edebiyatçı olması sebebiyle itibar gördü. 2. Dünya Savaşı sonrası yazarları içinde yer aldı.
Gorbaçov zamanında Sovyet Parlamentosu Kültür ve Ulusal Diller Komitesi Başkanlığı ve Sovyet Yazarlar Birliği Sekreterliği görevlerinde bulundu.
Sovyetler Birliği’nin sağılmasından evvel Gorbaçov’un beş danışmanından biri oldu. Yaşamının son dönemlerinde Diyalog Arasya Dergisi’nin yayın kurulu üyeliğini yaptı.
Ölümü
Ünlü yazar, Gün Olur Asra Bedel romanının film çekimleri için gittiği Rusya’daki Tataristan Cumhuriyeti’nin başkenti Kazan’da 16 Mayıs 2008’de rahatsızlandı. Böbrek yetmezliği teşhisi konulan yazar, tedavisi için Almanya’ya götürüldü.
Nürnberg şehrindeki Klinikum Nord’da bir süre tedavi gördü. Komaya girdi, ne yazık ki 10 Haziran 2008’de, 79 yaşında yaşam savaşını yitirdi ve bizlere veda etti. Babasının yanına gömülmeyi vasiyet etti. Başarılı eserlere imza atan yazar, asırlar sonra bile hatırlanacak gibi görünüyor.
Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY), ünlü yazarın doğumunun 90. yılı dolayısıyla 2018 yılını Türk dünyası için “Cengiz Aytmatov’u Anma Yılı” ilan etti. Bu nedenle başta memleketi Kırgızistan olmak üzere Türkiye’de pek çok etkinlik gerçekleştirildi.
Cengiz Aytmatov’un En Ünlü 10 Kitabı
Eserlerinde mitolojiden oldukça fazla yararlanan Aytmatov, antik anlamından farklı olarak mitolojiyi çağdaş bir zeminde sentezledi ve yeniden yarattı. Çoğu yapıtında mitlere, efsanelere ve halk hikayelerine gönderme yaptı. Eserlerini Kırgızca ve Rusça olarak yazdı.
Edebiyata kazandırdığı eserlerin büyük kısmında savaşın acımasızlığını ve soğukluğunu, cephe dışındakilerin yaşadığı zorluklara değinmiştir. Çok değerli kitaplarının 176 farklı dile çevrildiği bilinmektedir.
Bu yazarın en ünlü eserlerinden biri olan Kızıl Cooluk Calcalım (Al Yazmalım) isimli hikayesi, İlyas ve Asel’in büyük aşkını, evliliklerini ve bir süre sonra ayrı düşmelerini konu alır. 2. Dünya Savaşı sonrası Kırgızistan yaşamından önemli izler taşır.
Türklere uyarlanarak 1977’de Selvi Boylum Al Yazmalım olarak beyaz perdeye uyarlanır. Ünlü yazarın bu ölümsüz eseri, uzun yıllar severek izlenmiş, kurgusu çok beğenilmiştir.
Edebiyatımıza miras bıraktığı eserlerinin çoğunda aşk, dostluk ve savaş dönemi acıları ile kahramanlıklarını işlemiştir. Kırgız gençliğinin gelenek ve göreneklerine bağlılığını da hissettirir. Bu yazarın 10 önemli eserini şöyle inceledik:
Cemile (1958)
Yazara ilk büyük şöhretini kazandıran kitabıdır. İlk yayımlandığı zamanlar, Kırgız yazarları tarafından Kırgız geleneklerine aykırı ve sosyalist realizmin etkilerine aykırı olduğu için ağır eleştirilere maruz kalmıştır.
Şahane bir duygu tablosu olarak nitelendirilen Cemile adlı kitap, hikaye türündedir. Töre ve çevre şartlarının insan unsuruyla ilişkilerini konu alan bir aşkı anlatır.
2. Dünya Savaşı sıralarında geçen olağanüstü bir hikaye olduğu söylenir. Görücü usulüyle evlilik ve kadınların savaş dönemindeki etkisi ile görevleri yazarın beğeni uyandıran üslubuyla anlatılmıştır.
Toprak Ana (1963)
Yazarın sevilen kitaplarından birisidir. Savaşın getirdiği sorunları inceleyen bu eser, dönemin toplum yaşamını aydınlatır.
Köylerde erkeklerin askere gitmesiyle geride kalanlar sıkıntı çekmektedir. Az miktardaki yiyecek muhtaçlara dağıtılmakta, hasatlar dört gözle beklenmektedir bu öyküde.
Açlık ve sefalet cepheden gelen ölüm haberleriyle birleşince savaşın her etkisi yöre halkı tarafından iliklere kadar hissedilir. Aytmatov’un etkileyici üslubu okuyucu tarafından kitaptakilerin acılarını hissetmeye yardımcı olur.
Elveda Gülsarı (1966)
Hayvanları oldukça seven yazar, hayvanları iyi tanımanın avantajını birçok öyküsünde kullanmış ve onları karakterlere büründürmüştür. Elveda Gülsarı da buna örnek olan eserlerinden biridir.
Kitaba ismini veren Gülsarı, cins ve yorga bir attır. Yazar, Gülsarı’nın tüm hayat macerasını ve onun yetiştiricisi Tanabay’ın çilesini kaleme almıştır. Yetiştirici, atı can çekiştiği sırada geçmişiyle hesaplaşma fırsatı bulur.
Dönemin siyasi durumu Tanabay’ı mutsuzluğa ve sıkıntılara itmiştir. Toplumun bütün değerlerini kaybettiğini hissetmiştir. Yazar, özgün anlatımı ve etkileyici diliyle bütün gerçekleri betimlemiştir.
İlk Öğretmen (1967)
Kırgız toplumunun aniden kendini gösteren Bolşevik Devrimi ile yepyeni bir dünya hayal etmesi ele alınır. Bu hayaller başlarda bireylere özgüyken, zamanla paylaşılır ve tüm topluma ait olur.
Kendisini Devrim ideallerine adamış bir Kırgız genci olan Düyşen’in savaşta aldığı eğitimle yaşadığı değişim anlatılır. Yaşadığı bölgede baskın olan ataerkil düzene baş kaldırır.
Çocukların eğitimden mahrum kalmasına göz yummaz ve bir okul inşa eder. İlk öğretmeni de kendisi olur. Bu değişim çok iyi bir adım olmakla birlikte acı bir hikayenin de başlangıcı olacaktır.
Beyaz Gemi (1970)
Aytmatov’un hiç şüphesiz en kıymetli eserlerinden biridir. Kitapta geçmişi temsil eden bir dede ve geleceği temsil eden bir torunun ilişkisi okuyucuya sunulur.
Masalla gerçek dünyayı birleştiren bu kitap, insan duygu ve düşüncelerine kendine has bir bakış açısı getirir. Aytmatov’un ses getiren ve verilmek istenen mesajla eserde yer alan karakterlerin büyük uyum içinde olduğu yapıtlarından biridir.
Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek (1976)
Bir babanın ve aynı zamanda üç adamın Krisk ismindeki bir çocuk için hayatından vazgeçişini konu alır. İnsanın sahip olduğu mühim duygulardan biri olan metanet ve fedakarlığın trajik hayatlardaki önemine değinir.
Aynı zamanda mitoloji ve günlük hayatı bir araya getirmiştir. Aytmatov’un çoğu eseri genellikle bir bozkırda geçer. Bu eser diğerlerinden farklı olarak denizin ortasında geçmektedir. Okuyucu hüzünlendirip etki altında bırakır.
Gün Olur Asra Bedel (1980)
Yine uzun yıllar gündemde olan bu eser toplumsal realizm, biraz distopya ve bilim-kurgu türlerinin etkileyici bir harmanıdır. Kitapta, Sovyet yönetimi altındaki halkların ana dillerini ve kültürlerini unutması konu alınır. O dönemdeki devlet uygulamaları üstü kapalı eleştirilir.
Geleneklerini yaşatmaya çalışan insanlar anlatılmıştır. Sosyoloji terminolojisine “Mankurtizm” sözcüğünü kazandırmış eserdir. Romanda ayrıca bilim-kurgu ögelerine de rastlanır.
Dişi Kurdun Rüyaları (1987)
Büyük ilgi gören bu roman, Sovyetlerde 1980’lerden itibaren gerçekleştirilen yeniden yapılanma döneminde kaleme alınmıştır. Bu eserde uyuşturucu kaçakçılığı ve narkotik suçlar anlatılır. Yine hayvanları karakterlere büründürmüştür.
Yazarlık seyri mahalli olan yazar, Dişi Kurdun Rüyaları ile evrensele taşınmıştır. Hristiyanlık temelinde Sovyet rejiminin yanlış dini uygulamalarına ve bozulan ekolojik dengeye değinilir.
Cengiz Han’a Küsen Bulut (1990)
Bu eseri aslında Gün Olur Asra Bedel romanının içinde yer alaması gereken, onu tamamlayan bir yapıttır. Fakat bu eserden 10 yıl önce kaleme alınan o eserde bu bölüme ya izin verilmemiş ya da yazar bugünkü ortamda yayınlamak için fırsat kollamıştır.
Aytmatov bu romanında Gün Olur Asra Bedel’in kahramanlarından biri olan öğretmenin ölüm şeklini anlatır. Oysa sözünü ettiğimiz öğretmenin o romanda kalp krizi geçirip öldüğünden bahsedilmiştir.
Kassandra Damgası
Ünlü yazarın bu eseri insanlıkla ilgili kötümser tespitlerini kurgular. Daha açık bir ifadeyle, insanın her alanda zaman içinde yozlaşması, benliğine yabancılaşması, iyilik kavramına farklı anlamlar yüklemesi eleştirilir. Müthiş bir hayal gücüyle her satırı şiir gibi dizilmiştir.
[renkbox baslik="Tevfik Fikret Kimdir? Hayatı ve Eserleri" link="https://bilgihanem.com/tevfik-fikret-kimdir/" resim="https://bilgihanem.com/wp-content/uploads/2016/11/tevfik-fikret-hayati-hakkinda-bilgi-1024x597.jpg" renk="kahve" yenisekme="hayir"][/renkbox]
Cengiz Aytmatov’un 5 Anlamlı Sözü
Ünlü yazarın eserlerinin yanı sıra çok beğenilen anlamlı sözleri de bulunuyor. İşte onlardan birkaçı:
Affetmek her ne kadar büyük bir erdem olsa da affeden tarafı yıpratabilir. Olmayacak hayallerin peşinde koşmak da en az bunun kadar yıpratır insanı. Aytmatov bu sözüyle insan duygularını iyi anladığını ortaya koymuştur.
Gereksiz tartışmalar ve ters düşüşler toplumu ileri değil ancak geriye götürür. İnsanlar bu zararın farkına vardıklarında belki de bunları bırakırlar. Gelişmek, ileri adımlar atabilmek için çekişmeler ve fikir ayrılıkları yerine daha faydalı eylemlerde bulunulabilir.
Hayatta hiçbir şey insana kendiliğinden gelmediği gibi mutluluk da birdenbire gelmez. İnsan yaşamında her şeyi hak ederek elde eder. Mutluluğu yakalamak da insanın hayata ve çevresine davranışlarına bağlıdır.
İnsan kendinden emin olduktan sonra çevredekilerin söyledikleri önem taşımaz. Çünkü birey kendini çevredekilere oranla daha iyi tanır. Gereksiz eleştiri içten içe bir hayranlık barındırıyor olabilir.
Bazen sessiz kalmak iyi bir seçim olabilir. Fakat karşıdaki kişi konuşmaya tenezzül etmediğini anlamaz ve farklı düşüncelere kapılabilir.